EMEL HANIM
2023 senesinin başında deprem, sonra çeşitli hastalıklar, ne çok sevdiğimi kayıp ettim, bir türlü alışamadım, içime sindiremedim.
Emel Geven’i geçtiğimiz Ağustos ayı içerisinde altı seneden beri mustarip olduğu alzaymır nedeni ile yitirdik.
Emel Hanım’la Füsun Sayek festivalinde tanışmıştım, seneler evvel. Deprem nedeni ile büyük hasar gören İskender Sayek Evi’nin bahçesinde festivali izlemeye gelenler birbirlerini tanırlardı. Benim dışımda tabii. Emel Hanım, benim kim olduğumu merak etmişti. Bir akşam gösteriden sonra çıkışta yanıma geldi, tanışmak istediğini söyledi. O şekilde tanıştık, sonra karşılıklı kahve ve çay içme ziyaretleri falan, görüşmeye başladık.
Çok hoş birisiydi. Bir defa samimi ve sade, kendisi ile barışık, güçlü bir kişiliği vardı. Annesi, Arsuz’dan Halep’e gelin gitmişti, kendisi Halep’ten Arsuz’a gelin gelmişti. Yerel yemek bilgisi muhteşemdi. Bana çok değişik bir sürk peyniri tarifi öğretmişti. Bana hediye olarak kendi yaptığı sürk peyniri getirmişti, ben onu pek sevince yapmasını öğretmişti.
Bu yazıyı yazabilmek için eşi Can Bey ile uzun bir telefon görüşmesi yaptım. Can Bey, elektrik ve elektronik mühendisi, son derece zeki, çok okuyan ve uygulayan birisi. Can Bey, tam 6 sene baktı Emel Hanım’a, en iyi şekilde, tüm bilgisini kullanarak… Bilgisini dedim, beyin, vücudumuzdaki tek organ elektrik kullanan. O nedenle sistemin nasıl çalıştığını okuyarak kavramış ve doktoru ile uyum içerisinde beraberce yürütmüşler tedavisini. Emel Hanım, diğer alzaymır hastaları gibi perişan olmadı. Hastalık onu yatağa bağlayıncaya kadar ahbaplığımız sürdü. Beni hiç unutmadı. Halbuki ben onun çocukluk arkadaşı falan değildim, hayatına son 15-20 senede girmiş biriydim.
Emel Hanım, son derece şık giyinen, zarif bir kadındı. Beni, Arsuz’da kutlanan yerel Hristiyan bayramlarına davet ederdi. Önceden haber verdiği için ben de mutlaka giderdim. Can Bey, eşine demiş ki: “Yaw, neden Ayfer Hanım’ı rahatsız ediyorsun? Belki, sen telefon ettiğin için zorunluluk duyup geliyordur”. “Yok, severek geliyor, yerli hayatımızı öğrenmek istiyor, pek meraklı ritüellere… bana özel günler için pişirdiğimiz sakızlı mahlepli ekmeği bizimle paylaşmayı pek sevdiğini söyledi” demiş. Can Bey, bu konuşma üzerine tekrar müdahale etmedi, Emel Hanım’a. Pek şık giyinirdi kiliseye gelirken, canım, ne güzeldi…
Yeni öğrendim, sevdiği dostlarının özel günlerinin kayıtlı olduğu bir defteri varmış. Dostlarının doğum günleri, evlilik yıldönümleri falan kayıtlıymış o defterde. Defterini zaman zaman kontrol eder, ararmış insanları… hediye vermesini de pek severdi. Çok güzel hediyeler aldım ondan. Zaman ayrılıp, düşünülerek hazırlanmış hediyelerdi bunlar.
Hafızamı yokluyorum, ortak başka neler yaptık diye. Bana İskenderun’da ki yiyecek satan dükkanları da tanıtmıştı, nerden ne alabileceğim konusunda. Gerçekten her aradığımı bulmuşumdur o dükkanlarda. Diğer bir ortak yön, Füsun Sayek Festivali bünyesinde yer alan, burs verebilmek için düzenlenen kermesler… Ne güzel birlikteliklerimiz olmuştur orada.
Sevgili Emel Hanım, huzur içinde uyuyun, insan sevgisiyle yoğrulmuş, her davranışında bunu belli etmiş güzel insan.
Not:
Geçtiğimiz Pazar günü Emel Hanım’ı 40. Gün mevlidi ile andık. Mevlüt/mevlit anmak demek zaten. Mevlüt, Pazar ayininden sonra, kahve ikramı eşliğinde hedik/koliva ve badem şekeri ikramı ile sürdü. Buğday, Anadolu kökenli olduğu için bu tür dini ritüellerde en başta ikram edilen yiyecektir.
Arsuz Kilisesi deprem nedeniyle yıkıldı. Ayin, bahçede yapıldı her Pazar. Yaz sıcaklarında saat 18:00’de başlıyordu, mevsim ilerledikçe saat 16:00’ya çekildi başlangıç saati.