Bahdenizli paklavıy ba yutturamazsın usta!
NTV’den Oğuz Haksever’le sohbet ederken, “Sizin Belediye Başkanı Asım Güzelbey’i beğeniyorum, Gaziantep’e çok şey kazandırdı” deyince şaşırdım!
“Nereden bu kadar emin konuşuyorsun ki, Asım Bey’i tanıyor musun?” tepkisiyle karşılaşınca, “Abi, ben geldim gördüm. Adamın yaptığı restorasyon işleri bile yeter de artar, onunla ilgili bir fikir sahibi olmam için... Ben Asım Bey’i severim” demesi beni epey düşündürdü!
***
Oğuz Haksever, bütün Türkiye’nin tanıyıp sevdiği, tecrübeli, çok başarılı bir televizyoncu-gazeteci ve kültür adamı.
Eğer, Oğuz da böyle diyorsa, demek ki Gaziantep dışarıdan başka görünüyor. Belki de biz ormanın içinde kaybolup ağaçtan başka bir şey göremediğimiz için, dışarıdan gelenler ormana tepeden bakınca başka izlenim ediniyorlar.
***
Dün bir mimar arkadaşım anlattı.
Dünya Mimarlar Haftası etkinlikleri kapsamında TMMOB Gaziantep Şubesi tarafından ‘Sürdürülebilir Ekolojik Kentler’ konulu konferansa Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzebey’i de davet etmişler.
Güzelbey, hemen her gittiği yere aynı CD’yi götürüp, “Ben bunu yaptım, ben şunu yaptım, yaptım, yaptım” diyerek monoton, beğenilmeyen, kafa ütüleyen konuşmayı tekrarlıyormuş!
Toplantıya geç kalınca, daralan vakti de iyi kullanmak babından toplantı moderatörü, konuşmacılardan konuya sadık kalmalarını rica etmiş.
***
Asım Bey, takmış CD’yi başlamış malum konuşmayı yapmaya. Katılımcılar bayılana kadar konuşmuş. Sonra da çok önemli bir işi olduğu bahanesi ile kimseyi dinlemeden salonu terk etmiş.
Arkadaşım bunu anlatırken güldüm, “Ne bekliyordunuz yani?” dedim.
Kaleye teleferikle çıkılacak, nehir turizmi yapılacak demedi mi, der demez sözümü kesti:
“Bırak bunları!.. Konuşması bir veda konuşması değildi ama ‘Benden sonra, benden sonra..’ derken sanki bir umutsuzluğu ifade ediyordu. Gerçi bunu Asım Bey hep yapıyor. İkinci defa seçildiğinde de aynı plağı çaldıydı. Ama hep gelecek başkana atıfta bulundu. Her iki dönemde de aday gösterilmesini sağlayan Cemil Çiçek, Hasan Celal Güzel ve Abdülkadir Aksu’nun bu sefer bakalım tavrı nasıl olacak?”
***
Her ne ise...
Ben tavrımı gerçek bir anekdotla ifade edeyim...
Yaşı uygun olanlar Karagöz’deki Hacı Memik Usta’yı hatırlar.
Sabahları dükkanı erken açar, su böreği, lokma, müşebbek, katmer isteyenlere de harika katmer yapardı. Allah selamet versin, iyi adamdı ama biraz asabiydi. İşine çok ciddiydi.
O gün erkenden gelmiş, yapılacaklarını yapmış, müşteri bekliyor.
Zaman geçiyor ama henüz ‘siftah’ edememiş, biraz canı sıkılıyor...
Derken Arasa’ya bir şeyler almaya, satmaya gelen bir köylü içeri damlamış.
“Paklava var mı, Hacı Usta” diye sormuş.
Henüz siftahı olmayan Hacı Memik Usta dayanamamış, “Otur şuraya da getireyim” demiş.
Memik Usta baklava yapmıyor ama müşteriyi de kaçırmak istememiş. Hazır kaynayan şerbeti, su böreğinin üstüne boca etmiş, üzerine de bol fıstık, adamın önüne koymuş...
Tabii, gözü de adamın üzerinde, acaba tepki verecek mi diye!
Adam, şerbetli su böreğini yemiş, bitirmiş para ödemeye galleye gelince:
“Hacı ammi beni de yutturdun belleme ha, paklavan da bahdenizliymiş!..” demiş!
***
Bilmem anlatabildim mi?
Hacı Memik Usta 2 sene evvel merhum olmuş. Allah rahmet eylesin. Bu vesileyle anmış olduk.