Düşü Öldürmek, Kalbi Susturmak!

Yaşamın farkında olmak o kadar da kolay bir şey olmasa gerek. “Bilince varmak” zahmetsiz olsaydı, bunca şaire, yazara, sanatçıya, düşünüre ya da filozofa gerek kalmazdı. İnsan, doğası gereği gerçekleşmeyen düşlerin peşinde oldukça kendini gerçekleştirir. İlkelliği aşmak ve alışagelmişi kırmak; ileriye gitmek, kişisellikten toplumsallığa ulaşmak ve özgürlüğü aramak, insanın doğallığında saklıdır.
Bugün, tek bir dünya haline getirilen bir gezegenden söz ediyoruz. İnsani deneyimlerin soyutlandığı, yaşatıcı birikimlerin paniklediği bir çağda, her şeyin üzerimize çökecekmiş gibi geldiği anlar çoğalıyor. Görüşü daralmış biri, böylesi bir karmaşayı nasıl fark edebilir ki?
Hep bir olağanüstülük hali, her konuda yüzeysel bilgiçlik, siyah ile beyaza sıkışma sendromu, ruhumuzu yeşermekten caydırıyor. Bu yürüyüşte şanslı olduğumuzu söyleyemeyiz; çünkü derinliği silen etkiler, coşkumuzu da elimizden alıyor.
Hayat, önümüze serilen baskılı kâğıtlardan ibaret değildir. O, bize öğretilen kurallarla da yetinmez. Dünyayı taklit etme köleliği, merakımızı öldürüyor. Bu da insanın kendini anlamasını ve gereğini yapmasını güçleştiriyor. Habersizce, “gerçek dışı bir gerçeğe” maruz kalıyoruz.
Hermann Hesse, “Doğmak katlanmaktır,” der ama insan, “o anki hayali”nin yıkılmasını istemez. Çünkü mevcuttan rahatsızlık duyan, değişime de mecbur kalır. Oysa değişim zahmetli, cefalı bir süreçtir. Yeryüzünün en zor şeyi, ikna olmaktır.
Farkında mıyız? Uzun süredir içimizdeki o taze, canlı istenci göremiyor; ona dokunamıyor, onunla samimi dertleşemiyor, onu unutuyoruz. İçimizdeki hazineyle ilgilenemiyoruz. Böylece sıradan ve yaratıcı olmayan ideallerin tutsağı oluyoruz. Oysa her gün yeni bir dünyanın doğmakta olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız.
Unutmayalım ki, yaşatmayı sevenler, hiçbir zaman—soğuğa, kuraklığa, fırtınaya rağmen—yeniden ağaç dikmekten vazgeçmedi. Belki de severek ve emek vererek yetiştirdiklerimiz hemen gözümüzün önünde filizlenmeyecek. Ama dört bir zamana umudu taşımaktan daha güzel ne olabilir ki?
“Bırak, ey dünya, bırak beni kendi halime,” diyemiyoruz. Karanlığın içinde dağılan sevinçlerimize yalnızca ağıt yakıyoruz. Çünkü çocukluktan beri içimizdeki kural tanımayan doğallık sökülüp atıldı. Alevimiz söndürüldü. İyilik, sevgi, teselli, güzellik ve hakikat sezgimiz çiğnendi.
Oysa insanlık binlerce yıl önce en güçlü sözünü söyledi:
“Öldürmeyeceksin.”
Çiçeği, karıncayı, düşü, özbilinci, zihni ve en başta kalbi öldürmeyeceksin. Çünkü düşleri söküp atmak, sevincin sesini boğar.
“Sevince hayranım,” diyor bir bilge. Öte yandan Nietzsche, “İnsanın en büyük ahlaki görevi, sevinçler ve coşkular yaratmaktır,” dememiş miydi? Çünkü bu görevi yerine getirenler, yürekte iz bırakır. Derdimiz, yararlı olanı bulmak; iyileştireni ayakta tutmak değil mi?
Her şeyi kendimiz için isteyemeyiz. Çünkü bunu yaparsak, kimse de bizim için bir şey istemeyecektir. Evrenin dört bir yanındaki acılı çığlıkları susturmak, [ekonomik, sosyal, kimliksel, zihinsel, duyusal, cinsel…] sömürüye dur demek her insanın görevidir.
Mesele; her düşünceden, her duygudan ve her yaşam biçiminden saf, duru, aydınlık olanı çekip almaktır. Amin Maalouf’un da dediği gibi: “Dünyanın tümü cehalet ve hurafeler içinde yüzerken bile, önce parlayan ışığı görmeyi bilin.” İşte herkes ilgiyle, bilgiyle ve sevgiyle ilgilensin ki dünyanın aydınlığı ve yeryüzünün barışı anlaşılabilsin.
Hayatı istifleyip, evirip çevirmenin bir anlamı yok. Bu tavır, yaşamı trajik biçimde hurdaya dönüştürüyor. Oysa vicdana sarılmayı ihmal etmesek, rahatsızlık duymayı bilsek, mutluluk bu kadar safça intihar edebilir mi?
Eğer biri hayatta iyi bir şeyler için, hem de artık nadirleşmiş değerler adına emek vermişse; güzellik için elini taşın altına koymuş, her doğru değere gönlünü uzatmışsa-mutlaka bir gün, hayatın doğru tarafında, o aydınlık sokağın köşesinde duranlarla karşılaşacaktır.
Yanlış yöne bakanlar, ne kadar yol alsa da sonunda hep aynı çıkmaza sabitleneceklerdir…
Kaynakça:
Hermann Hesse - [Öldürmeyeceksin, Çarklar Arasında)
Nietzsche, Friedrich - [ Böyle Buyurdu Zerdüşt, Ahlakın Soykütüğü]
Amin Maalouf - [Çivisi Çıkmış Dünya, Işık Bahçeleri)
Alıntılar: Amin Maalouf
Yazı İçeriği Katkıları:
Fromm, Erich [Sahip Olmak ya da Olmak]
Carl Gustav Jung [İnsan ve Sembolleri]
Hannah Arendt [ İnsanlık Durumu]
