YESEMEK BÜYÜLÜ HEYKELLER DİYARI

YAYINLAMA: 25 Eylül 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 24 Eylül 2025 / 14.59

 

Bundan önceki yazılarımda , 39 yıl önce seyahat acentam “ Arsan Seyahat Merkezi” ni kurarken , Gaziantep kültür turizmi için kolları sıvadığımda , en önemli dört arkeolojik değerimizi  “ Kare as “ olarak seçip star parçam olarak tanıtma çabalarımı anlatmış, ilerleyen günlerde onları size tek tek yazacağımı vadetmiştim.

 “ Dülük, Rumkale, Yesemek , Zeugma” şeklinde seçtiğim kare asımdan Dülük  antik yerleşimini ve Fırat’ın incisi Rumkale’yi  önceki yazılarımda anlatmıştım. Bugün sıra Yesemek’te.

 Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi, İslahiye İlçesinin 22 km. güney-doğusunda, Yesemek köyünün bitişiğindeki yamaçın üzerinde yer alan nefes kesen bir ören yeri.  “Karatepe Sırtı” isimli  bu yamaca köylüler  “ Heykel Tarlası “ diyor. Ulaşımı çok kolay. İslahiye ilçesinden gidebileceğiniz gibi, Kilis’e giden yoldan da ulaşabilirsiniz. Çok kıymetli bir bazalt tepede , menekşemsi gri renkte , dolarit adıyla bilinen çok ince gözenekli bazalt taşlardan oluşan devasa 300 kadar  heykel,  geç Hitit döneminden kalma.  Her biri birkaç ton olan bu anıtsal heykeller, antik dönem saraylarını, ya da tapınaklarını  süslemede kullanılan  sfenksler (kadın başlı,  kanatlı aslan), kapı aslanları, dağ tanrıları, ayı heykelleri,  savaş arabaları rölyefleri, av sahnesi kabartmalarından oluşuyor.

Antik dönem araştırmacıları herhangi bir yerde bazalt damarı bulurlarsa buralarda mutlaka bir Hitit medeniyeti olabileceği varsayımında bulunurlar. Yesemek;   M.Ö. 14.yy – 7.  yüzyıl arasında, Yakın Doğunun en büyük bazalt taş ocağı ve heykel işleme atölyesiydi.

İşte bu çok kaliteli bazalt tepede , antik dönemde Hitit taş ustaları, en tepede taş ocağı olarak kullandıkları bölümde, bugün hala kullanılmakta olan taş kesme tekniğiyle büyük bazalt bloklar kesiyor, dağın ortasına indirilen bölümde, taş ustaları ve heykeltraşlar, bunlara yapmak istedikleri anıtsal heykel kontürlerini işliyor, biraz daha aşağıya indirilen taslak çalışmalar burada daha detaylandırılıyor, en sonunda da hemen tepenin eteklerindeki nehirden de yararlanarak , ahşap kütükler üzerinde taşıyıp Suriye’ye, Sakçagözü’ne, Gözlühöyük’e, Zincirli’ye götürüyorlardı. Buradaki saray, tapınak gibi büyük anıtsal yapıların süslemelerinde, girişlerinde bu heykeller kullanılıyordu. Heykelle birlikte sipariş edilen yere giden yontu ustası, burada son rötuşları yaparak eseri tamamlamış oluyordu.

Bu çalışma örneklerinden Zincirli’de bulunan bir sfenksi, Gaziantep Arkeoloji Müzesinde görebilirsiniz.

Yesemek’te, sanki bir usta başı, bir paydos düdüğü çalmış ve herkes elindeki işi bırakarak sırra kadem basmış gibi bir izlenim vardı ve ben o sebeple buraya “ Yesemek Büyülü Heykeller Diyarı” diyordum ama ne yazık ki bu muhteşem antik mücevher, turizm pazarına sunulmamıştı. Hacettepe’de çok sevgili hocalarımdan Prof Dr. Abdülkadir Ateş, Turizm Bakanı olmuştu. Hemen onu arayarak yardım istedim. Bölgeye gazetecileri, ancak bir bakan ziyaretiyle getirebilirdim. Bunu kendisine anlattığımda, sadece yarım günü olduğunu ve tanıtmak için tüm hünerimi bu yarım günde göstermem gerektiğini söyleyerek beni kırmadı ve Gaziantep’e geldi.

Gaziantep’te çok değerli panelistlerden oluşan bir ekip kurmuştum ve panelin adını da “ Yesemek Büyülü Heykeller Paneli” koymuştum. Önce binbir zorlukla bölgede çektiğimiz birbirinden güzel dialardan oluşan bir gösterim yaptık, sonra turizmin bölgeye sağlayacağı faydalardan başlayarak Yesemek’i tanıttık. Öğle yemeği sonrası da tüm katılımcıları , özel araçlarla Yesemek’e götürdüm. Amacıma ulaşmıştım. Çok kısa bir süre sonra Barış Manço buraya, bir program çekmek üzere geldi . Bölge onu öyle büyüledi ki bölüm sayısını ikiye çıkardı.

Gaziantep’e sürgün olarak gönderilen Müze Müdürü , değerli arkeolog İlhan Temizsoy,  çok öngörülü bir müzeolog ve bilim adamıydı.

Yesemek köyünün yolu yoktu. Hocam, Prof Dr.Abdülkadir Ateş, bakanlık yetkileriyle yolu asfaltlattı. Ben de meclis üyesi olduğum için, nehrin menfezini yaptırdım. Böylece el ele vererek konuklarımızı rahatlıkla götürebileceğimiz bir destinasyonu ortaya çıkarmış olduk.

Yesemek ilk defa l890 tarihinde, Zincirli (Sam’al)’da Alman Doğu Araştırmaları Kurumu adına kazı yapan Felix Von LUSCHAN tarafından keşfedilmişti. 1957-1961 yıllarında Prof. Bahadır ALKIM buraya çok emek vermişti. 1989-91 yıllarında Arkeolog İlhan TEMİZSOY da hem Yesemek köyünü bilinçlendirip hem de toprak altında kalan heykelleri gün ışığına çıkarmıştı. Bahadır ve İlhan hocaların yetiştirdiği Müze bekçimiz sevgili Ali Çiçek ; en az yeni mezun arkeolog kadar bölgeyi iyi tanıyor ve konuklara mihmandarlık yapıyordu. Yesemek bir sevdaydı.

Daha sonraları İslahiyeli olan Opet’in sahipleri  Fikret ve Nurten  Öztürk’ün sponsorluğuyla bölgede ciddi düzenlemeler yapıldı.

Şu anda Yesemek’te güzel bir kafeterya, temiz tuvaletler, hediyelik eşya reyonu var. Ayda ortalama yerli, yabancı 1000 ziyaretçi alıyor. Bize de burayı turizm pazarına sunmuş olmanın gururu kalıyor.

 

 

YESEMEK BÜYÜLÜ HEYKELLER DİYARI
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *