Göbeklitepe diye bir yer

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

           Göbeklitepe, Urfa’ya 12 kilometre uzaklıkta yeni farkına vardığımız bir arkeoloji bölgesi. Alman Arkeoloji Enstitüsünden Arkeolog Klaus Schmidt 25 senedir Urfa’da yaşıyor ve kazılar yapıyor. Aslında Schmidt 13 seneden beri Göbeklitepe bölgesinde çalışıyor, birkaç sene önce de bugün bizi hayrete düşüren eserlerden bazılarını ortaya çıkardı.

 

            Aysun Sökmen, benim süt üreticisi arkadaşım, geçtiğimiz günlerde elime “Göbeklitepe, Dünyanın İlk Tapınağı” başlıklı iki  DVD den oluşan bir kutu tutuşturdu. Aysun’un çok munzur bir bakışı ve ona eklenmiş gülümseyişi vardır! Suratına bütün bu sıfatları takıp: “Çok seveceksin ve etkileneceksin!” dedi. Ben, çok meşgul olduğum bahanesiyle Göbeklitepe belgeselini bilgisayarımın yanına koyup, seyredememiştim. Geçen gün, zamanımı bu belgesele ayırdım ve seyredince gerçekten müthiş etkilendim. Yapımcısı Ahmet Turgut Yazman’la telefonla konuştum, haranlığımı dile getirip tebrik ettim. Genellikle bu tür belgeseller hep yabancılar tarafından çekilir ve Türkçeye çevrilir. Ahmet Bey ise belgeseli çekip, İngilizceye çevirmiş. Göbeklitepe Belgeseli: “En eğitici belgesel” Amerika; Cinema Verite İran; GZDOC Çin; 47. Altın Portakal Uluslararası Film Festivali Türkiye; T.A.C. Festival Amerika; 30. İstanbul Film Festivali Türkiye gibi bir dolu ödül de almış.

 

            Göbeklitepenin neden çok önemli olduğunu ve dünya tarihinin yeniden yazılması gerektiğini Ahmet Yazman bize gayet güzel anlatıyor. Tam dört sene süren belgesel çalışmalarını, başka bir alanda para kazanıp desteklemiş. Yani sponsoru filan yok, bizzat herşeyi kendisi planlamış, finansmanını da kendisi sağlamış. Mısır’dan Hindistan’a kadar birçok ülkede uzmanlarla konuşup, çekim yapmış.

 

            Göbeklitepe, bir tapınak alanı. Arkeolog Schmidt’in söylediğine göre, -zaten tepenin bir nevi rontgenini de çekmiş- kendi bulduklarının haricinde aynı tepe üzerinde çok sayıda tapınak var. Schmidt, diğerlerini ortaya çıkarmayı düşünmüyor, zira mevcut çıkardıklarını bile rüzgar, yağmur ve kötü hava şartlarına karşı yeterince koruyabildikleri kanısında değil. Göbeklitepe tapınağında, 12 sütun ve ortada bir sütun daha var. Bu sütunların bazılarının üzerlerinde çeşitli hayvan motifleri ve şekiller bulunuyor. Günümüzden 12 bin sene evvel yapılan bu eserler keskinleştirilmiş taşlar ile yontulmuş, zira o dönemde henüz metal icad edilmemiş, o nedenle yontacak kesici metal yok! Schmidt, tapınakların yapımında, 12 bin sene önce 500 kişi çalıştığını düşünüyor. Yine o dönemde, İstanbul ve Çanakkale Boğazları oluşmamış; Marmara ve Karadeniz ayrı ayrı göller halinde bulunuyor, Ege denizi ise hiç yok!

 

            Göbeklitepe belgeselinde sık sık bilgisine başvurulan Schmidt, bulduğu alanın tapınak olduğu, sütunların üzerine oturduğu tabanın su geçirmeyecek şekilde izole edildiğini söyledikten sonra: “Burada yaşam yoktu, insanların evleri, günlük yaşamlarını geçirdikleri yerler, mahalleler, sokaklar başka bir yerdeydi. Göbeklitepe’de zaman zaman bir araya geliyorlardı, o nedenle ben buranın tapınak olduğu konusunda ısrarlıyım” diyor. “Burada toplanan insanları bugün biraraya getirmeye kalksak, 50 katlı birkaç gökdelen yapmak lazım. Halbuki burada yaşayanlar, tapınakları bütün tepeye yayıp, büyük toplanma alanı yaratmışlar” diye de ekliyor.

 

            Belgeselden o kadar çok şey öğrendim ki. İşte bazıları: Dünya dört milyar yaşında. Dört milyon seneden beri de üzerinde canlı yaşıyor. İnsan ise, 200 bin seneden beri var. İnsanların 1,5 kilogramlık beyinleri ikiyüzbin seneden beri çalışıyor! Bu süre içerisinde yerleşik düzene geçilmiş, kültür oluşturulmuş, 5 bin seneden beri de yazı yazmış. 200 yıl önce sanayi devrimi gerçekleşmiş. Halbuki Göbeklitepe’nin hikayesi 12 bin sene öncesine gidiyor ve Türkiye’de başlıyor. Urfa, buğdayın ilk yetiştiği Mezopotamya/Bereket Hilali’nin kuzeyinde bulunuyor. Göbeklitepe ise, Fırat nehrinin getirdiği bereketli topraklarda 7-8 bin yıl önce tarımın başladığı yerin tam tepe noktasında…

 

            Anadolu’nun en önemli mistik şehri Urfa, “Peygamberlerin şehri” olarak da biliniyor. Hz. İbrahim ve Hz. Eyüp’ün makamları burada. Harran’da eski bir şehir bulunmasının yanısıra Sin kültürü de bu bölgede yeşermiş. Urfa’daki mistik yerlerden birisi de Balıklı göl; Kuran-ı Kerim’in 21 nolu ayeti, Enbiya Suresinde odunların balık; ateşin su olduğu yazıyor.

 

            Hz. İbrahim tek tanrılı dinlerin başlangıcı, belgeselden anladığımıza göre, Hindistandaki Brahma veya Abarahim’de tek tanrılı dinlerin babası… Yani, inanış Urfa bölgesinden çıkıp dünyaya yayılmış. Aynı şekilde tapınak da bulunan diğer hayvan figürleri ve şekillerin de hepsi, bugün tüm dünyanın tanıdığı, bildiği manalar ifade ediyor. Göbeklitepe belgeselinde Hindistanlı bir uzman, bu şekiller üzerinde derin bilgiler veriyor.

 

            Klaus Schmidt, “Taş çağı avcılarının gizemli kutsal alanı Göbeklitepe En Eski Tapınağı Yapanlar” isimli bir de kitabın yazarı. Kitapta resimler ve açıklamaları gayet güzel anlatılmış, ancak bir ders kitabı gibi… Halbuki belgesel öyle değil, dakikalarca dinleyip, yeni şeyler öğrenip hayretten hayrete düşüyorsunuz.

 

            Belgeselde beni oldukça şaşırtan bir analize de yer verilmiş. Özellikle Avrupa, sonra da Amerika’daki uzmanlar Göbeklitepe ile hiç ilgilenmedikleri gibi, adeta görmezden de geliyorlar. Nedeni gayet basit bence! Dünya tarihini yeni baştan yazmak, kimsenin işine gelmiyor! Ama olsun! Göbeklitepe ile ilgilenen, merak duyan insanların sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla.

 

 

 

Göbeklitepe diye bir yer