Zeugmalı Yahudi aile
Gaziantep Yahudileri isimli kitap, Naim Avigdor Güleryüz tarafından yazıldı. Ekim 2012’de yayınlanan kitaptan kısa bir süre önce haberim oldu. Önce alıp almamakta tereddüt ettim, sonra kitabı edinmemim daha doğru olacağına karar verip, getirttim. Tereddütümün sebebi, kitabın ismiydi... Gaziantep Yahudileri olur mu? Yahudilerin hepsi, Gaziantep olmadan önce geldiler. Ayrıca bir kısmı da Antep’e Ayıntab olmadan evvel yerleşmiş olmalılar.
Kitabın girişinde daha ziyade internetten alınan bilgilere dayanan Gaziantep tarihçesi bulunuyor! Verilen bilgileri sıkılarak okurken çok da üzüldüm. Çok sevdiğimiz şehrimizin gerçek tarihini detaylı şekilde anlatan, aklı başında bir çalışma yok. Yazar Güleryüz, tarihçeyi yazmak için zorunlu olarak mevcut kaynaklara yönelmiş, başka ne yapabilir ki?
Kitabın sayfalarını çevirelim ve gelelim Yahudilerin Gaziantep’e ne zaman ve nereden geldiklerine... Bu konu ile ilgili somut bir belge yokmuş! Tabii, muhtemelen milattan önceki tarihlere dayanan bir göçün belgesini bulmak çok zor. Burada sadece varsayımlara dayandırabiliyoruz. Bir iddiaya göre yöreye M.Ö. 8. Yüzyılda geldiği tahmin edilen Yuşa Peygamberin Antep’te bir Yahudi toplumunun başlamasına neden olduğudur. Halep’de ve İstanbul’da da Yuşa Peygambere atfedilen mezarlar bulunuyor. Yani, Yuşa Peygamber’in ulaşılabilen üç ayrı yerde mezarı var. Bunların hepsi aynı şahsa ait değil muhakkak, ama büyük ihtimalle, ulu Yahudi liderlerine ait olabilirler diye düşünüyorum. Zira, sevgili Babam, 1952’de Gaziyurt Gazetesinde Emirali hanının inşaatı için temeli kazıldığında Yahudi mezarlarına rastlandığını yazmış. -Mezarın kazılış ve bedenin yatırılış yönünden ölenin hangi dine ait olduğu anlaşılıyor.- Bahsettiğim yer, bugün ki Yuşa Peygamber’in varsayılan mezarının olduğu yere çok yakındır. Demek ki, gerçekten şehrimizde Yahudi yerleşimi çok eskilere dayanıyor.
Yazar kitapda çok enteresan bir şeyden bahsediyor: Soyismi Assis olan aile, hep Halep ve Antep civarında yaşamış Romaniot kökenli aileymiş. Romaniot, Roma İmparatorluğu coğrafyası Musevileri demekmiş. Kudüs’te İkinci Tapınak 69 yılında Romalılar tarafından yıkılınca Yahudi esir veya paralı askerler Anadolu’ya getirilmiş. Bunların kurdukları topluluğa Romaniot denmiş. Burası, Zeugma’ya da pek uyuyor. Zeugma’ya paralı askerlerin getirildiğini okumuştum da onların bir kısmının Yahudi olduklarını bilmiyordum. Nitekim Assis ailesi Helence konuşurken, 7. Yüzyıldan sonra Arapça konuşmaya başlamışlar.
Gaziantep Yahudileri kitabının yazarı Güleryüz, Antepli Yahudi ailelerle görüşüp nereden geldiklerini sormuş. Antepli Yakup Bilmen’in sülalesi 1492’de İspanya’dan Beyrut’a, oradan da Halep’e gitmiş, daha sonraki yıllarda da Antep’e yerleşmişler.
Sefarad sözcüğü, İspanya’dan zorla çıkarılıp dünyaya dağılan Yahudiler için kullanılıyor.
İşte bu Sefaradlardan bir kısmı da Antep’e yerleşmişler. Antebi soyadını taşıyan ailenin seceresinde ve sözlü geleneklerinde atalarının 1492’de ispanyadan ayrıldıktan sonra Ein Tab adlı küçük bir köye yeleştikleri daha sonra Halep’e göç ettikleri ve Antebi olarak anılmaya başladıkları belirtilmektedir.
16. yüzyıl kaynakları, Halep ve Şam gibi iki büyük kentler dışında Ayıntap ve İskenderun’da da küçük Yahudi topluluklarının varlığından bahsediyormuş. Yine başka bir Antepli Yahudi Yosef Kohen ailesinin, anı defterinde Halep’ten Anteb’e 1800 lerde göç ettikleri yazılıymış.
Yukarda yazdıklarımla, Antep’te hem Kudüs’ten göç eden; hem de İspanya’dan gelen Sefarad Yahudilerinin varlığını anlatmak istedim. Nitekim, şimdi edebiyete intikal eden öğretmen bir beyefendi bana, babasının memuriyeti nedeniyle Antep’te Yahudi Mahallesinde oturduklarını söylemiş ilginç gözlemlerini anlatmıştı. İki ayrı kökenli Yahudi kavga ederken, birisi Arapça, diğeri Sefaradların kullandıkları Ladino dilinde bağırarak kavga ederlermiş.
1900 lerin başında Antep’ten Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin bir kısmı Amerika’ya göç etmiş. Bunlardan birisi de Antepli Yahudi Nesim Franko. Nesim Franko’nun kızları Sara ve Cemile’de babalarının peşine gitmişler ancak gözlerindeki trahom ve verdikleri farklı ifadelerden dolayı Amerika’ya alınmamış, geri Antep’e dönmüşler.
Gelelim nüfus dağılımına... Naim Bey şöyle veriler yazmış kitaba: 1889 ve 1892 yıllarında 81.040 kişilik Antep nüfusunun 714 kişisi Yahudiymiş. Birinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılıda, Ayıntap’ın nüfusu 105.162 kişi olmuş. Dağılımı ise şöyle: 89.769 Müslüman, 14.466 Ermeni, 860 Yahudi ve 67 Rum Ortodoks.
Kitap da başka nüfus tabloları da var, sıkılmayasınız diye buraya almadım. Ancak, açık şekilde
Cumhuriyet’in ilanından sonra Yahudi nüfusunun hep azaldığı görülebiliyor. 1935-39 yılları arasında değişik eknomik nedenlerle 100-150 kadar Yahudi aile kentten ayrılıp Halep, Beyrut, Filistin, Mısır’a göç etmiş veya Mersin ve İstanbul’a yerleşmişler. 1965 sayımında Yahudiler 152 kişi olarak tesbit edilmiş.
Yazar için Antepli Yahudilerin soyisimlerini tesbit etmek hiç de kolay olmamış. Zira, Halep’de ve Antep’de yaşayan Yahudilerin birbirleriyle çok sıkı ilişkileri varmış. Bazıları şöyle: Abad, Abdo, Abud, Antebi, Assis, Azui, Battat, Benun,Duşi, Eskenazi, Franko, Habbaz, Halebi, Hayat, Kohen, Levi, Marasi, Mizrahi, Naftali, Sason, Suved, Şaşo, Terbeşelli, Totah... Arada atladıklarım oldu tabii. Soyadı kanununun kabulünden sonra bazı aileler Türkçe soyadlarını nüfusa yazdırmış: Antep’de yaşayan Frankolar önce Bilen, daha sonra Bilmen soyadını almışlar. Kohen-Koen adını taşıyan aileler ise Bildirici soyismine geçmişler. Levi ailesi ise Arkadaş soyismini almış. İbranice, sempatik, şirin, zarif anlamına gelen Nehmad soyismi ise Türkçe olarak Nihmet olarak tescil edilmiş.
İlk doğan çocukların isimleri, damat ailesi tarafından konurken, ikinci çocukların ismini ise gelin tarafı koyabiliyormuş. Burada yazar, örnekler vermiş. Daha ziyade Tevrat’tan alınan isimler, önceleri Arapçaya uyarlanırken daha sonraları Türkçe olmuş: Cabra (Gabriel), Ebhun (Avınu), Yakup (Yaakov), Hıdır (İlyahu), Musa (Moşe), Murat (Mordohay), Zeki (İshak), İbrahim (Abraham), Özkul (Hezkiya) veya hanımlarda Leyla (Lea), Nazlı (Mazal), Sariye (Sara), Tera (Ester) Sümbül, Gül anlamında Şoşana, Nazire, Kiraz (Garaz) Adile (Adel) Zaliha ve Saliha gibi...
Antep Yahudileri genelde ticaretle uğraşırlarmış. Halep’ten ve İskenderun’dan toplar halinde getirilen balyalar içindeki tekstil ürünlerini toptan satanlara manifaturacı denirdi. Parekendeciler ise, ham bez, basma, çarşaf, yatak takımı için kullanılan hasayı (hasse de denilen kalınca patiska) metre ile satarlardı. Yazar, ajami diye anılan pamuklu bir kumaştan bahsediyor. Bu, herhalde bizim Alaca dediğimiz kumaş olsa gerek. Özellikle kuşak yapımında aranan bu dokumanın büyük bir kısmı Suriyeli Hıristiyan satıcılar tarafından Halep’teki Fransız tüccarlara gönderilirmiş. 1770’den sonra Antepli Yahudiler bu piyasayı kontrol etmeye başladılar. Duşi, Nehmed ve Naftali gibi ailelerin toptan ve perakende satış yaptıkları dükkanları vardı. Çerçi denilen bazı kişiler ise hafta boyunca seyyar satıcı olarak köyleri dolaşarak mallarını satar, Şabat’ı aileleleriyle beraber karşılamak için Cuma öğleden sonra evlerine dönerlerdi. (Şabat: “İş bırakmak” demektir. Yahudi inancına göre, Tanrı’nın Evren’i yarattıktan sonra kutsadığı yedinci günün anısına kutsal dinlenme günü sayılan Cumartesi’nin adı. Önemli bir gündür, bayram günü sayılır)
Burada Çerçi mesleğinde durmak istiyorum. Çerçi Türkçe bir kelime... Bezirgan ise, Farsça. Pazargan dan türeme. Antep’e ait bir belgede okumuştum, çerçi veya bezirganların hepsi Yahudi olurmuş. Bezirgan, Yahudi için de kullanılan bir kelime, tesadüf değil yani...
Tarımla uğraşanlar pek azdı. Reful Bildirici ise Kertişe (Kıratlı), Çanakçı, Cağut (Tatlıcak), Ehneş (Gümüşgün) gibi birkaç köyü kapsayan geniş arazilere sahipti. Genelde buralarda fıstık yetiştirilirdi. Bazı kimseler tarlaların fıstık ürününü deneyimlerine göre takdir ederek belirgin bir bedelle toptan bağlarlar, fıstıkları daha sonra kabuklu veya kabuksuz olarak dahilde veya yurt dışına ihraç ederlerdi.
60 lı yıllardan sonra ise, eğitim düzeyi yükselen gençler arasında Diş Doktoru, Eczacı, Banka Memuru, Öğretmen gibi mesleklere yönelenler oldu.
Antepli Yahudileri anlatmaya devam edeceğim, kitap da başka ilginç şeyler de var.