Türkiye’de bir çok şeyin artık eskisi gibi olmayacağı veya ileride bir dönüm noktası olarak gösterilecek olan Gezi Direşi ile birlikte varlıkları daha güçlü bir şekilde görünen LGBT’ler Gaziantep’te de örgütleniyor.
Kimsenin özgürlüğünü kısıtlamıyoruz
Gaziantep’te ilk olarak Gezi Eylemlerine kendi renkleri ve söylemleri ile katılan LGBT’ler 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde gerçekleştirilen yürüyüşte yüzlerini rengarenk boyayıp ellerindeki deflerle ritim tutturup birlikte söyledikleri şarkılarla bütün toplumsal kesimlerin ilgi odağı haline geldi.
Henüz yeni örgütlenen LGBT’ler resmi olarak bir dernek kurmaktan ziyade bir oluşum olarak hareket etmeyi düşünüyorlar. Oluşumlarını ‘ZeugMADİ’ olarak nitelendiren gençler simge olarak ‘Çingene Kızı’ seçmiş durumda. Gençlere neden ‘Çingene Kız’ diye sorduğumuzda, “Çingene kızın cinsiyeti konusunda net bir bilgi yok, halen tartışılıyor ve Antep’in en belirgin sembollerinden biri olduğu için seçtik” diyorlar.
Zeugma için herhangi bir tepki gelebileceği noktasına ise “Böyle bir tepkinin geleceğini düşünmüyoruz, Zeugma’yı sular altında bırakan bir toplum neden Zeugma’ya bu denli ‘sahip’ çıksın ki? Ayrıca Zeugma’da farklı bir çok mozaiğin olması ve bizlerinde farkılığımızı kabul ettirme olan mücadelemiz için iyi bir isim oldu. ZuegMADİ’deki –madi eklemesine de eş cinsellerin kendi aralarında kötü bir durum karşısında tepkilerini vermeye niyetlenirken “hadi madi yapalım” ya da “MADİ-liyelim” dediklerini söylediler. Yapmak istedikleri ve karşılaştıkları sorunları gazetemize anlatan LGBT’ler “Biz kimsenin özgürlüğünü kısıtlamıyoruz isteğimiz kimsenin de bizim özgürlüğümüze müdahale etmemesidir” diyerek konuşmalarını şöyle sürdürdüler:
imece usulu ile birşeyler
yapmak istiyoruz
“Dernekleşme bir hiyeraşi doğuracaktır. Bir emir-komuta zinciri durumu yaşanacak ve bunu mevcut siyasi örgütlerde görebiliyoruz. Biz bu tarz yaklaşımlara karşıyız. Herkes elinden geleni kendi isteği doğrultusunda yapacak. Bütün arkadaşlar eşit bir şekilde görev alarak bu oluşuma katkı sunacaklar. Herhangi siyasi bir partiye ya da sivil toplum örgütene bağlı değiliz tamamen yerelden örgütlenmeye çalışıyoruz. Türkiye’deki bazı eşcinsel dernekleriyle dayanaşma içersine girdiğimiz tabi oluyor. Yeni olduğumuz için bizi kutlamak için arayan ya da kitap ve dergi yollayan bir kaç yer oldu. Bizler imece usulu ile birşeyler yapmak istiyoruz. Şuan da haftanın belirli günleri ortak belirlediğimiz bir alanda toplanıp birbimize destek vermeye çalışıyoruz. Arkadaşlarımız ailelerine nasıl açıldıklarını karşılaştıkları sorunları anlatıyorlar. Bazen bir konu belirleyip onu kendi aramızda tartışıyoruz. Örneğin zorunlu askerliği geçen hafta tartıştık.”
“Elelam ne der?”
“Gaziantep homofobik bir şehir Türkiye’deki diğer şehirler gibi. Belki bazı şehirler görece olarak daha iyi durumda olabilir fakat genel olarak ülkemizin büyük bir çoğunluğunun homofobik olduğunu söyleyebiliriz. Kendi aileleri ile sorun yaşayan bir çok arkadaşımız var. Aileler çocuklarının eşcinsel olduklarını kabullenemiyorlar. Genelikle toplumsal baskıdan çok çekiniyorlar. Klasik olarak kullandıkları cümle “Elelam ne der”. Çoğumuz bu kabullenme sürecini yaşadık bazılarımız halen atlatmamış durumda. Bazılarımız yoğun baskıya dayanamayarak intihar teşşebüsünde bile bulunabiliyorlar. Aileler bilinç eksikliğinden çoğu zaman eşcinselliği bir hastalık olarak görüyorlar. Çocuklarını doktor doktor dolaşıp tedavi ettirmeye çalışıyorlar. Ancak bunun bir tedavisi yok. Eşcinsellik bir hastalık değildir. Bir sapkınlık, çevrenin yönlendirmesi, heves veya özenti değildir. Sonradan olunan bir şey de değildir bu tamamen doğumdan beri gelinen bir durumdur. Bir tercihte değil bir yönelimdir.
Farkılılıklar
tehlike görülüyor
“Ülkemiz insanları mevcut eğitim sisteminden kaynaklı olarak kendisi gibi olmayan, kendinden olmayan herkesi tehlike olarak görüp yokedilmesi veya ötekileştirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu ülkemizde yaşayan Alevi, Kürt, gayrimüslüm veya Ermeni insanlarına yallarca yapıldı. İktidarlar varlılıklarını sürdürmek için bu tarz nefret söylemleri geliştirirler. Örneğin daha önce başı kapalı oldukları için insanlar bir baskıya maruz kalıyorlardı, şimdi tam tersi bir durum var. Başı açık olanlar üzerinde bir baskı görünür bir durumda. Otobüse şortlu bindiği için hakaret gören genç kız veya el ele tutuştuğu için hakaret gören gençler bunlar hep kendini gösteriyor. Nefret söylemi medya tarafından da çok belirgin bir şekilde kullanılıyor. Kürtler’i kuyruklu yapıp eşcinselleri sapkın olarak nitelendirilen söylemler, devlet politikası olarak doğup medyanın dili haline döndüğü anda bir mahalle ve toplum baskısı ortaya çıkıyor. Bu tarz cümleleri bu ülkede bakanlık yapmış-yapan insanlar kullanıyor.”
Aşka tahammülleri yok
“Bir Kürt bir Alevi belki dünyanın herhangi bir yerinde ötekileştirilmez. Belki kendini rahatça ifade edebileceği bir alan var. Ancak eşcinseller için böyle bir durum yok. Biz dünyanın heryerinde öteki-yiz. Bu da dünyadaki kadın konumu ve ataerkil yapı ile alakalıdır. Erkek egemen toplumda bir kadının bir kadın ile olan ilişkisi bir heves olarak nitelendirildiği oluyor ancak bir erkeğin bir erkek ile olan duygusal ilişkisine tahammül etmiyorlar. “
Eşcinsellik insanlık birlikte vardır
“Eşcinsellik son yüzyılda ya da yeni ortaya çıkmış durum var. Tarihe baktığımızda eşcinsel komutanlar, krallar, filozoflar görebiliriz. Eşcinsellik kapitalizmin ortaya çıkardığı bir durum değildir. Eşcinsellere kapitalizm önce karşı çıktı. Fakat daha sonra eşcinselliği kullandılar. Biz ZeugMadi oluşumu olarak sadece homofobiye değil, kapitalizmin yarratığı tahribatlarada karşıyız.”
Bir heves değildir
“Tek yumurta ikizi doğan aynı evde aynı okullarda aynı çevrede büyüyen iki insandan biri eşcinsel olabiliyor. Bu bir özenti değil, eğer özenti varsa bu kendi olabilme özentisidir. Aramızda heteroseksüel olan bir çok arkadaşımız var. Bizler ile dayanışma içerisindeler. Eğer bir heves ya da bir özenti durumu olsaydı bu arkadaşlarımızra bir değişim olurdu.”
Keyfi uygulamalar
ile cezalandırılıyoruz
“Anayasanın 10. Maddesi’nde geçen Kanun önünde Eşitlik maddesinde LGBT geçmediği için ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Eşcinseleği bir yasa kapsamına almadıkları için uygulamalarda çok kolay bir şekilde ahlak yasalarını bahane edip bizlere ceza verme durumları oluyorlar. Bir ülkenin Anayasası’nda eğer adınız geçmiyorsa sizlerin varlığı kabul edilmiyordur demektir. Yasaların keyfi uygulamalar sonucu alehimizde kullanılması çoğu zaman AİHM’de geri dönüyor. Varlığımızı kabul etmeyen yasalar cezai işlemlerde bizi sayıp-görüp cezalandırabiliyorlar bu da hukukun çelişkilerini gösteriyor.”
Homofobiyi yeneceğiz
“Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür diyen bir inanıştan geldiklerini söyleyen insanlar bugün eşcinsellerin ölümüne seyirci kalıyorlar. Bir cinsel öldürüldüğünde toplum bir tepki göstermiyor. Hukuk gerekeni yapmıyor. Homofobik aşılabilecek bir hastalık. Daha önce ağır derecede homofobik olan bazı ülkeler bugün değişmiş durumda. Biz ülkemizinde böyle olması gerektiği hiç homofobik bir toplum olarak kalmak istemiyoruz. Örgütlülüğümüz bu çerçevede sürecektir. Biz bu homofobik sisteme çomak sokma niyetindeyiz. Aynı şekilde faşizme de karşı çizgimiz nettir.” Cihan Ölmez