Demir düzeylerinin düşük olmasının nedenin genellikle kan kaybı olduğuna dikkat çeken, Gaziantep Özel Deva Hastanesi Dahiliye Uzm. Dr. İncebıyık, “En sık görülen beslenme yetersizliği vücuda yeterli düzeyde demir alınamamasıdır” diye konuştu
Demir eksikliği anemisi tedavisinde kullanılan çeşitli demir formlarının mevcut olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İncebıyık şunları kaydetti; ”Tedavi ağızdan alınan hap şeklinde olabileceği gibi, kalça veya damardan yapılan tedaviler şeklinde de olabilir. İğne şeklinde yapılan tedaviler mutlaka bir sağlık kuruluşunda yapılmalıdır. Demir tedavisine başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale döner. Kemik iliğindeki demir depolarını doldurmak için daha uzun süreli tedavi gerekir. B12 eksikliğine bağlı anemilerde ağızdan alınan hap ya da kalçadan iğne şeklinde verilen B12 formaları mevcuttur
. Genellikle kalçadan iğne şeklinde verilmesi tavsiye edilir. Folik asit eksikliğine bağlı anemilerde ağızdan verilen haplar şeklinde ilaç mevcuttur. Akdeniz anemisinin ise ilaçla tedavisi mevcut değildir. Kan belli bir değerin altına düştüğünde kan transfüzyonu yapılır. Diğer anemi türlerinde özel tanı ve tedavi yöntemleri mevcuttur. Bunlar için kemik iliği biyopsisi gibi tanı yöntemleri gerekebilir. Tedavisi de her anemi tipi için farklılık gösterir. Mutlaka bir hekim kontrolünde tanı ve tedavi uygulanmalıdır. Sonuçta kansızlık nedenleri her hasta için farklı olabilir. Tanı ve tedavinin bir hekim tarafından planlanması gereklidir.”
Demirin kandaki hemoglobine bağlanıp ve oksijenin taşınmasına yardımcı olduğuna dikkat çeken İncebıyık, ”Genelde bebeklik döneminde ortaya çıkan bir durumdur. Dünyada en çok karşılaşılan kansızlık çeşididir. Çocukluk ve ergenlik döneminde de sık karşılaşılan bir rahatsızlıktır” dedi.
Kansızlık (anemi) bulgularının neler olduğunu açıklayan Uzm. Dr. İncebıyık, “Demir eksikliğinde vakaların çoğunda bir belirti görülmez. Yapılan kan tahlilleri sonucu teşhis konabilir. Eğer hastalık ilerlemiş ve şiddetli ise halsizlik, solukluk, yorgunluk, iştahsızlık, kabızlık gibi durumlar oluşur. Fiziksel bir aktivite sırasında çarpıntı, nefes almada güçlük, çabuk yorulma hastalığın şiddetine göre ortaya çıkar. Hastalar pika toprak ya da kil gibi yiyecek olmayan maddeleri yemek ister. Bunlar dışında şu belirtiler olabilir: Baş dönmesi, kulak çınlaması, ağız kenarında çatlaklar, tırnakların kaşık şeklini alması, çatlaklar oluşması, dilde kızarma, çatlak ve kabarcık oluşumu, yutarken zorlanma, ağrılı yutma gibi. Ayrıca demir eksikliği olan çocukların yürümesi, oturması, konuşması gecikir. Bu çocuklarda davranış bozukluğu ortaya çıkar ve öğrenme güçleşir. Bağışıklık sistemi zayıflar ve hastalığa yakalanma ihtimali artar.”
Uzm. Dr. İncebıyık, yetişkinlerde günlük demir gereksiniminin 1-3 mg, kaybı ise 1 mg olduğunu açıkladı. Ayrıca demirin; dışkı, idrar ve ter yoluyla kaybedildiğini ve menstruasyon, gebelik ve emzirme dönemlerinde kaybın daha fazla olduğunu söyledi. Demir eksikliği anemisinin özellikle kadınları etkisi altına alan bir rahatsızlık olduğunu da dile getirdi.Haber Merkezi
Demir eksikliği anemisi tedavisinde kullanılan çeşitli demir formlarının mevcut olduğunu söyleyen Uzm. Dr. İncebıyık şunları kaydetti; ”Tedavi ağızdan alınan hap şeklinde olabileceği gibi, kalça veya damardan yapılan tedaviler şeklinde de olabilir. İğne şeklinde yapılan tedaviler mutlaka bir sağlık kuruluşunda yapılmalıdır. Demir tedavisine başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale döner. Kemik iliğindeki demir depolarını doldurmak için daha uzun süreli tedavi gerekir. B12 eksikliğine bağlı anemilerde ağızdan alınan hap ya da kalçadan iğne şeklinde verilen B12 formaları mevcuttur
. Genellikle kalçadan iğne şeklinde verilmesi tavsiye edilir. Folik asit eksikliğine bağlı anemilerde ağızdan verilen haplar şeklinde ilaç mevcuttur. Akdeniz anemisinin ise ilaçla tedavisi mevcut değildir. Kan belli bir değerin altına düştüğünde kan transfüzyonu yapılır. Diğer anemi türlerinde özel tanı ve tedavi yöntemleri mevcuttur. Bunlar için kemik iliği biyopsisi gibi tanı yöntemleri gerekebilir. Tedavisi de her anemi tipi için farklılık gösterir. Mutlaka bir hekim kontrolünde tanı ve tedavi uygulanmalıdır. Sonuçta kansızlık nedenleri her hasta için farklı olabilir. Tanı ve tedavinin bir hekim tarafından planlanması gereklidir.”
Demirin kandaki hemoglobine bağlanıp ve oksijenin taşınmasına yardımcı olduğuna dikkat çeken İncebıyık, ”Genelde bebeklik döneminde ortaya çıkan bir durumdur. Dünyada en çok karşılaşılan kansızlık çeşididir. Çocukluk ve ergenlik döneminde de sık karşılaşılan bir rahatsızlıktır” dedi.
Kansızlık (anemi) bulgularının neler olduğunu açıklayan Uzm. Dr. İncebıyık, “Demir eksikliğinde vakaların çoğunda bir belirti görülmez. Yapılan kan tahlilleri sonucu teşhis konabilir. Eğer hastalık ilerlemiş ve şiddetli ise halsizlik, solukluk, yorgunluk, iştahsızlık, kabızlık gibi durumlar oluşur. Fiziksel bir aktivite sırasında çarpıntı, nefes almada güçlük, çabuk yorulma hastalığın şiddetine göre ortaya çıkar. Hastalar pika toprak ya da kil gibi yiyecek olmayan maddeleri yemek ister. Bunlar dışında şu belirtiler olabilir: Baş dönmesi, kulak çınlaması, ağız kenarında çatlaklar, tırnakların kaşık şeklini alması, çatlaklar oluşması, dilde kızarma, çatlak ve kabarcık oluşumu, yutarken zorlanma, ağrılı yutma gibi. Ayrıca demir eksikliği olan çocukların yürümesi, oturması, konuşması gecikir. Bu çocuklarda davranış bozukluğu ortaya çıkar ve öğrenme güçleşir. Bağışıklık sistemi zayıflar ve hastalığa yakalanma ihtimali artar.”
Uzm. Dr. İncebıyık, yetişkinlerde günlük demir gereksiniminin 1-3 mg, kaybı ise 1 mg olduğunu açıkladı. Ayrıca demirin; dışkı, idrar ve ter yoluyla kaybedildiğini ve menstruasyon, gebelik ve emzirme dönemlerinde kaybın daha fazla olduğunu söyledi. Demir eksikliği anemisinin özellikle kadınları etkisi altına alan bir rahatsızlık olduğunu da dile getirdi.Haber Merkezi