Uzmanlar, genellikle göz kuruluğu ve göz seğirmesiyle karıştırıldığı için teşhis ve tedavisinde geç kalınan Blefarospazm hastalığına karşı uyarıyor.
Dünyagöz Ataköy’den Dr. Akın Banaz, özellikle istemsiz göz kasılmaları olarak ortaya çıkan Blefarospazm hastalığının göz seğirmesi ve göz kuruluğuyla karıştırılmasının tedaviyi geciktirdiğine dikkat çekerek, “Blefarospazm, ağır vakalarda gözün tamamen kapanmasına neden olabilen ciddi bir hastalıktır. Ve bu hastalıkta karşılaşılan en büyük sıkıntılardan biri de hastalara geç tanı konulmasıdır” açıklamasında bulundu.
Hastalığın beyinde ve vücutta herhangi bir sorun olmadan göz kapağında istemsiz kasılmalara neden olduğunu belirten Banaz, “Blefarospazm basit şikâyetlerden çok ağır formlara gidebilen bir hastalıktır. Hafif formlarda seyreden vakalar hastanın sosyal hayatını olumsuz etkilenmezken, hastalık ağır seyreden ileri vakalarda gözün tamamen kapanmasına ve hastanın tek başına sokağa çıkamamasına neden olabilir” dedi.
Blefarospazm hastalığındaki en büyük sorunun hastalara geç tanı konulması olduğunu belirten Banaz “İngiltere’de yapılan bir çalışma hastalığın başlangıcından ancak 3-4 yıl sonra tanı koyulabildiğini ortaya koyuyor. İnsanlarda hastalığa karsı farkındalığın artması ve artan vakalar eskiye kıyasla daha erken bir dönemde teşhise imkân sağlasa da bu süre hala 1-2 senenin altına inmedi. Kırpma eylemi nedeniyle hastalık yakın çevre tarafından psikolojik olarak da yorumlanabiliyor. Ancak blefarospazm psikolojik bir bozukluk değildir. Fakat göz kapağında istemsiz gerçeklesen bu kasılmaların hastanın hem hayat kalitesini, hem de psikolojisini olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
Blefarospazm tanısında hastanın geçmiş şikâyetlerinin ve yüzünün değerlendirilmesinin önemli olduğunu belirten Banaz şunları kaydetti: “Maalesef hastalığı gösteren özel bir görüntüleme yöntemi ya da kan testi henüz mevcut değil.
Bu nedenle teşhis için doğru ve emin adımlarla ilerlenmesi gerekiyor. Öncelikle hastanın şikâyetleri dikkatlice değerlendirilmeli, hastanın beyin MR ‘i ve nörolojik muayenesinde kasılmalara sebep olacak başka bir problem olmadığından emin olunmalıdır. Tabi bu aşamaların yani sıra tanıyı koyacak olan hekimin vaka tecrübesi de göz ardı edilmemelidir.”
Blefarospazm tedavisinde botoksun başarı oranının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Banaz, “Göz kapağını kapayan ve aşağıya doğru indiren kaslardan spazma neden olanlarına botoks iğnesi uygulanarak kaslar geçici olarak felç edilir. İlk uygulamada botoksun etkisi 3-4 ay gibi bir süre olsa da düzenli yapılan enjeksiyonlar uygulama aralığını 6 ay ile 1 yıl gibi bir süreye uzatabilir. Botoksun nereye, nasıl ve ne miktarda yapıldığı ve hangi kasa verildiği çok önemlidir. Hastaya özel olarak planlanan tedavi aşamasında da tıpkı teşhis aşamasında olduğu gibi doktor tecrübesi tedavi basarisi etkileyen en önemli unsurlar arasında yer almaktadır” dedi. ANKA
Dünyagöz Ataköy’den Dr. Akın Banaz, özellikle istemsiz göz kasılmaları olarak ortaya çıkan Blefarospazm hastalığının göz seğirmesi ve göz kuruluğuyla karıştırılmasının tedaviyi geciktirdiğine dikkat çekerek, “Blefarospazm, ağır vakalarda gözün tamamen kapanmasına neden olabilen ciddi bir hastalıktır. Ve bu hastalıkta karşılaşılan en büyük sıkıntılardan biri de hastalara geç tanı konulmasıdır” açıklamasında bulundu.
Hastalığın beyinde ve vücutta herhangi bir sorun olmadan göz kapağında istemsiz kasılmalara neden olduğunu belirten Banaz, “Blefarospazm basit şikâyetlerden çok ağır formlara gidebilen bir hastalıktır. Hafif formlarda seyreden vakalar hastanın sosyal hayatını olumsuz etkilenmezken, hastalık ağır seyreden ileri vakalarda gözün tamamen kapanmasına ve hastanın tek başına sokağa çıkamamasına neden olabilir” dedi.
Blefarospazm hastalığındaki en büyük sorunun hastalara geç tanı konulması olduğunu belirten Banaz “İngiltere’de yapılan bir çalışma hastalığın başlangıcından ancak 3-4 yıl sonra tanı koyulabildiğini ortaya koyuyor. İnsanlarda hastalığa karsı farkındalığın artması ve artan vakalar eskiye kıyasla daha erken bir dönemde teşhise imkân sağlasa da bu süre hala 1-2 senenin altına inmedi. Kırpma eylemi nedeniyle hastalık yakın çevre tarafından psikolojik olarak da yorumlanabiliyor. Ancak blefarospazm psikolojik bir bozukluk değildir. Fakat göz kapağında istemsiz gerçeklesen bu kasılmaların hastanın hem hayat kalitesini, hem de psikolojisini olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.
Blefarospazm tanısında hastanın geçmiş şikâyetlerinin ve yüzünün değerlendirilmesinin önemli olduğunu belirten Banaz şunları kaydetti: “Maalesef hastalığı gösteren özel bir görüntüleme yöntemi ya da kan testi henüz mevcut değil.
Bu nedenle teşhis için doğru ve emin adımlarla ilerlenmesi gerekiyor. Öncelikle hastanın şikâyetleri dikkatlice değerlendirilmeli, hastanın beyin MR ‘i ve nörolojik muayenesinde kasılmalara sebep olacak başka bir problem olmadığından emin olunmalıdır. Tabi bu aşamaların yani sıra tanıyı koyacak olan hekimin vaka tecrübesi de göz ardı edilmemelidir.”
Blefarospazm tedavisinde botoksun başarı oranının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Banaz, “Göz kapağını kapayan ve aşağıya doğru indiren kaslardan spazma neden olanlarına botoks iğnesi uygulanarak kaslar geçici olarak felç edilir. İlk uygulamada botoksun etkisi 3-4 ay gibi bir süre olsa da düzenli yapılan enjeksiyonlar uygulama aralığını 6 ay ile 1 yıl gibi bir süreye uzatabilir. Botoksun nereye, nasıl ve ne miktarda yapıldığı ve hangi kasa verildiği çok önemlidir. Hastaya özel olarak planlanan tedavi aşamasında da tıpkı teşhis aşamasında olduğu gibi doktor tecrübesi tedavi basarisi etkileyen en önemli unsurlar arasında yer almaktadır” dedi. ANKA