100 bin kişiye düşen tomografi cihazı sayısında 28 AB ülkesi içinde 23'üncüyüz, MR cihazı sayısında 15'inciyiz
2014 için hastaların yalnızca yüzde 18’i özel hastanelerde muayene edilmişken, MR cihazlarının yüzde 53’ü ve tomografi cihazlarının da yüzde 45’i burada yoğunlaşmış durumda.
Türkiye hem Avrupa Birliği hem de OECD ülkeleri arasında tıbbi teknoloji kullanımında ön sıralarda yer alıyor. Durumu bağımlılık olarak nitelemek yanlış olmaz.
Bulguları sıralayalım:
Kişi başı görüntülemede ve cihaz başı işlemde önlerdeyiz
1-100 bin kişiye düşen tomografi cihazı sayısında 28 AB ülkesi içinde 23'üncüyüz, MR cihazı sayısında 15'inciyiz.
3-Cihaz başına yapılan işlem sayısında tomografide AB 4.sü, MR’da 2.siyiz. Cihaz başına işlem sayısında, AB’yi, tomografide ikiye, MR’da ise üçe katlıyoruz.
Tomografi ve MR cihaz sayısı için AB ortalamasının gerisinde olmamıza rağmen, 100 bin kişiye yapılan işlemde de, cihazların yüklendiği iş bakımından da önlerdeyiz. MR’daki sorun daha da belirgin.
OECD’yi arkadan gelerek geride bıraktık
100 bin kişiye yapılan işlem sayısı bakımından, 7 yıl içinde, inanılmaz bir ivmeyle OECD’yi geride bıraktık. MR’daki performansımız bu bakımdan da çok çarpıcı.
Hizmet kalitesi ve sağlık emekçilerinin çalışma koşulları
Cihaz başına gerçekleştirilen işlem sayılarında AB karşısındaki durumumuz göz önüne alınarak, iki ihtimal değerlendirilmeli: Ya aynı görüntüleme tetkikini AB’ye göre daha kısa sürede gerçekleştiriyoruz. Ve/ya da aynı cihazı gün içinde çok daha uzun süre kullanıyoruz. Birinci ihtimal hastanın sağlık hakkının, ikincisi ise sağlık emekçisinin özlük haklarının (çalışma süresinin uzunluğu/düzensizliği itibariyle) çiğnendiğini düşündürür. Gözlemlerimiz aslında her ikisinin de gerçek olduğunu gösteriyor.
Bağımlılıkta özel sektörün rolü
Neden sağlıkta bu denli teknoloji bağımlısıyız?
Neden ABD, Fransa, Lüksemburg, Belçika, İzlanda, İspanya, İsveç, Danimarka, Kanada gibi ülkelere göre daha çok görüntüleme yapıyoruz ?
Oysa bu ülkelerin tamamının nüfusu, tıbbi teknolojiyi daha çok kullanmalarını gerektirecek yönde, Türkiye’den daha yaşlı, bu ülkelerde kronik hastalıkların ve kanserlerin izlenmesine yönelik koruyucu sağlık programları muhtemelen Türkiye’den daha sistematik biçimde uygulanıyor.
Bu sorunun yanıtı bakımından iki şey söylenebilir: Türkiye’de;1- Tıbbi teknolojinin kullanımı konusunda hiçbir klinik algoritmanın, standardizasyonun belirlenmemiş olması ve 2- Özelleştirme politikalarının sonucu olarak tıbbi teknolojinin özel hastanelerin elinde yoğunlaşması ve özel sektörün gereksiz görüntüleme işlemleriyle para kazanması.
Nitekim aşağıdaki tabloda teknolojinin, alt yapı kapasitesine ve verilen hizmete göre nasıl orantısız biçimde özel sektörde yoğunlaştığı ve bu eğilimin yıllar içinde nasıl belirginleştiği görülebiliyor: 2014 için hastaların yalnızca yüzde 18’i özel hastanelerde muayene edilmişken, MR cihazlarının yüzde 53’ü ve tomografi cihazlarının da yüzde 45’i burada yoğunlaşmış durumda. Bu tablo, özel sektördeki bu çarpıklığa nasıl izin verilmiş olduğu sorusunu gündeme getirmeyi gerekli kılıyor.İlker Belek/bianet
2014 için hastaların yalnızca yüzde 18’i özel hastanelerde muayene edilmişken, MR cihazlarının yüzde 53’ü ve tomografi cihazlarının da yüzde 45’i burada yoğunlaşmış durumda.
Türkiye hem Avrupa Birliği hem de OECD ülkeleri arasında tıbbi teknoloji kullanımında ön sıralarda yer alıyor. Durumu bağımlılık olarak nitelemek yanlış olmaz.
Bulguları sıralayalım:
Kişi başı görüntülemede ve cihaz başı işlemde önlerdeyiz
1-100 bin kişiye düşen tomografi cihazı sayısında 28 AB ülkesi içinde 23'üncüyüz, MR cihazı sayısında 15'inciyiz.
3-Cihaz başına yapılan işlem sayısında tomografide AB 4.sü, MR’da 2.siyiz. Cihaz başına işlem sayısında, AB’yi, tomografide ikiye, MR’da ise üçe katlıyoruz.
Tomografi ve MR cihaz sayısı için AB ortalamasının gerisinde olmamıza rağmen, 100 bin kişiye yapılan işlemde de, cihazların yüklendiği iş bakımından da önlerdeyiz. MR’daki sorun daha da belirgin.
OECD’yi arkadan gelerek geride bıraktık
100 bin kişiye yapılan işlem sayısı bakımından, 7 yıl içinde, inanılmaz bir ivmeyle OECD’yi geride bıraktık. MR’daki performansımız bu bakımdan da çok çarpıcı.
Hizmet kalitesi ve sağlık emekçilerinin çalışma koşulları
Cihaz başına gerçekleştirilen işlem sayılarında AB karşısındaki durumumuz göz önüne alınarak, iki ihtimal değerlendirilmeli: Ya aynı görüntüleme tetkikini AB’ye göre daha kısa sürede gerçekleştiriyoruz. Ve/ya da aynı cihazı gün içinde çok daha uzun süre kullanıyoruz. Birinci ihtimal hastanın sağlık hakkının, ikincisi ise sağlık emekçisinin özlük haklarının (çalışma süresinin uzunluğu/düzensizliği itibariyle) çiğnendiğini düşündürür. Gözlemlerimiz aslında her ikisinin de gerçek olduğunu gösteriyor.
Bağımlılıkta özel sektörün rolü
Neden sağlıkta bu denli teknoloji bağımlısıyız?
Neden ABD, Fransa, Lüksemburg, Belçika, İzlanda, İspanya, İsveç, Danimarka, Kanada gibi ülkelere göre daha çok görüntüleme yapıyoruz ?
Oysa bu ülkelerin tamamının nüfusu, tıbbi teknolojiyi daha çok kullanmalarını gerektirecek yönde, Türkiye’den daha yaşlı, bu ülkelerde kronik hastalıkların ve kanserlerin izlenmesine yönelik koruyucu sağlık programları muhtemelen Türkiye’den daha sistematik biçimde uygulanıyor.
Bu sorunun yanıtı bakımından iki şey söylenebilir: Türkiye’de;1- Tıbbi teknolojinin kullanımı konusunda hiçbir klinik algoritmanın, standardizasyonun belirlenmemiş olması ve 2- Özelleştirme politikalarının sonucu olarak tıbbi teknolojinin özel hastanelerin elinde yoğunlaşması ve özel sektörün gereksiz görüntüleme işlemleriyle para kazanması.
Nitekim aşağıdaki tabloda teknolojinin, alt yapı kapasitesine ve verilen hizmete göre nasıl orantısız biçimde özel sektörde yoğunlaştığı ve bu eğilimin yıllar içinde nasıl belirginleştiği görülebiliyor: 2014 için hastaların yalnızca yüzde 18’i özel hastanelerde muayene edilmişken, MR cihazlarının yüzde 53’ü ve tomografi cihazlarının da yüzde 45’i burada yoğunlaşmış durumda. Bu tablo, özel sektördeki bu çarpıklığa nasıl izin verilmiş olduğu sorusunu gündeme getirmeyi gerekli kılıyor.İlker Belek/bianet