Türkiye’de 21 Mart tarihinden itibaren 65 yaş üzeri vatandaşlara zorunlu olmadıkça sokağa çıkma yasağını getirilmişti. Yasak süresince söz konusu yaş gurubundakiler yaşa bağlı ayrımcılığa maruz kaldı. Yaklaşık 75 gündür izin günleri dışında sokağa çıkmayan 85 yaşındaki Güngör Aydoğan ile bu süreci nasıl geçirdiğini konuştuk. Aydoğan, bu sürecin kendisi için zor geçtiğini ve kimi kişisel ihtiyaçlarını karşılamadığını dile getirdi.
‘Hijyen kurallarına dikkat ederek geçirmeye çalıştım’
Emekli öğretmen Güngör Aydoğan, “Seksen beş yaşındayım. Koronavirüs hakikaten çok korkunç bir olay ve hiç kimse tahmin etmiyordu ki dünyayı bu kadar etkileyeceğini ve bu kadar insan kaybına sebep olacağını. Ben de bu dönem içerisinde hem yaşımdan ötürü hem de astım hastası olmamdan dolayı çok dikkat etmem gerektiğini öğrendim. Ben 12 Mart’tan beri izin günlerinin dışında hiç dışarı çıkmadım. Tamamen evde ve hijyen kurallarına dikkat ederek bu dönemi geçirmeye çalıştım” diyerek salgın sürecini nasıl geçirdiğini anlattı.
‘Balkona çıkıp, sokaktaki insanlara maske takın diye sesleniyordum’
Salgın sürecinde ne tür sıkıntılar yaşadığını Aydoğan, şu şekilde dile getirdi: “Ben bu süre içerisinde birçok sosyal aktivitelerimi gerçekleştiremedim. Derneğe ve eczaneye ve markete giderdim, artık gidemez oldum. İlaçlarımı telefonla eczaneden temin etmeye başladım, market alış verişimi de yakınımızın çocuğu yapmaya başladı. Ben bilim kurulunun vermiş olduğu kurallara uymamız gerektiğini düşünüyorum. Bu kurallar bizim iyiliğimiz için konmuş. Hatta ben balkona çıkıp, sokaktakilere maske takın diye sesleniyordum, lütfen maskenizi takın diyordum. Çünkü hakikatten korkunç bir hastalık var. Çok çabuk bulaşan ve en kötüsü de ölümcül olan bir hastalık. Ben kısıtlamaların kaldırılması dahilinde tekrar yükseleceğini düşünüyorum. Bunun düşmesi bizim alacağımız tedbirlere ve dikkat etmemiz gereken kurallara bağlı. Salgının yayılmasını önlemek için maske takılma kuralı var. Ama insanlarımız takmıyor. Biraz rahatlar. Biz tedbirleri alırsak hem kendimizi hem de ülkemizi korumuş oluruz. Bunlar şart. Ama birçok insanımız maalesef bu bilinçte değil. Ben buna çok üzülüyorum, bunu eğitim eksikliğini bağlıyorum.”
‘Evde kalmaktan sıkılmadım’
“Bu, bizler için çok zor bir dönem” diyen Aydoğan, salgın sürecinde neler yaşadığını ve psikolojisini nasıl etkilediğini şu şekilde anlattı: “Ama hastalığın önemini düşünerek, bilim kurulunun aldığı bir karar olduğu için zor da olsa uymaya çalışıyoruz. Kısa zamanda geçer diye umuyorum. Ben kitap okumayı sevdiğim için ve bazen de televizyonda güzel programlar olduğunda onları izlediğim için sıkıntısını çok çekmedim. Yani evde kalmaktan sıkılmadım. Bu dönemde yapmak isteyip de yapamadığım işleri yaptım. Ama her şeye rağmen zor geçti. Zor olan ise kendi kişisel işlerimi başkalarına yaptırmak zorunda kalmam oldu. Banka ve alışveriş işlerinde çok sıkıntı çektim. Başkalarına muhtaç olmak hoş bir şey değil. Fakat mecbur olduğum için akrabalarıma ve komşularıma söylüyordum. Ben kendimi düşünmüyorum. Benim için insanlık ve dünyanın gidişatı önemli. Yani onları düşünerek bu zorluklara katlanmaya çalıştım.”
‘Liderlerin bir çözüm bulmaları lazım’
Dünyanın artık eskisi gibi olmadığını ve bu nedenle buna benzer salgınların devam edeceğini belirten Aydoğan, “Ben global düşünüyorum. Yani diyorum ki dünya düzeni böyle gitmez. Çünkü artık eski dünya değil. İki ya da üç saat sonra siz bir başka ülkede olabiliyorsunuz. Bu böyle olunca bir ülkedeki sıkıntı çok kolaylıkla diğer ülkeleri etkileyebiliyor. Ben bundan sonra bu gibi şeylerin çok olacağına tahmin ediyorum. Buna göre de liderlerin oturup bir çözüm bulmaları ve bir çare bulmaları lazım. Çünkü artık dünyayı bir ülke gibi düşünmemiz lazım. Birçok şeyde müşterek hareket edilmesi gerekiyor. Ben dünyayı bir insan vücuduna benzetirim. Bir insanın kolu bir sancı varsa vücudunuz etkilenir. Artık dünyayı böyle düşünmek lazım. Liderlere çok büyük sorumluluk düşüyor. Dünyanın başka türlü olması için çabalamaları lazım. Birey, insanı ön planda tutarak hareket etmeleri gerekiyor. Bakın insan sağlığı olmayınca tüm dünyada ekonomi durdu. Bu nedenle insan sağlığı ve doğa, su ve hava gibi dünya kaynakların korunması gerektiği bir kez daha görüldü” dedi.