Avan, “Eğitim çalışanlarından aldığımız gücü yine ve yalnız onlar için kullanırız. Sorumluluktan kaçmıyoruz. Kişisel menfaatlerimize, şartlara ya da durumlara göre pozisyon almıyoruz. Eğitim çalışanlarının hak, kazanım ve geleceklerinin öncüsü olmayı sürdürüyoruz. Çalışanları sindirerek, korkutarak, yaftalayarak üye yapmıyoruz. Adaleti ayak oyunları ile alaşağı etmeye yeltenen zihniyeti reddediyor, çalışanları hür iradeleriyle sendika üyesi olmaya davet ediyoruz” dedi.
Türk Eğitim-Sen, ilkeleri ve çizgileri ile örnek sendikacılık yapıyor
Türk Eğitim-Sen’in ilkeleri ve çizgileri ile örnek bir sendikacılık yaptığını, kimseye minnet etmeden doğru bildiklerini söylediğini, kararlı, mücadeleci özelliğiyle herkesin takdirini kazandığını söyleyen Avan, “Türk Eğitim-Sen, 18 Haziran 1992 yılında bir avuç inanmış, ihlaslı, fedakar eğitim çalışanının gayretleri ile hayat buldu. Bugün geldiğimiz noktada Türk Eğitim-Sen, hem eğitim çalışanlarının güven duyduğu, itibar ettiği, gönülden bağlı olduğu gerçek bir eğitim sendikası hem de mensubu olmaktan gurur duyduğumuz büyük Türk milletinin hislerine tercüman olan güçlü bir sivil toplum kuruluşudur” şeklinde konuşma yaptı.
Kamusal alan çetelerin işgali altında
Avan, kamusal alanın insanların ruhunu satın almayı prensip edinen çetelerin işgali altında olduğunu kaydederken, “Yalanla büyümeyi referans alanları, torpili kılavuzu yapanları, insanların iradelerine ipotek koymayı alışkanlık edinmiş bu güruh ülkemizdeki siyasi konjonktürün de zemin hazırlamasıyla iyiden iyiye çalışanları abluka altına almıştır. Özellikle taşrada hâkim olan bu yapı kendini kamu yönetiminin yerine koyarak, devletin gücünü kamu çalışanları üzerinde kullanmakta sakınca görmemektedir. Gerek cemiyet, gerek sendika gerekse vakıf görünümündeki bu paralel yapı çalışanları siyasi görüşüne, ideolojisine, mezhebine ve meşrebine göre sınıflandırmakta, hukuku iğdiş etmekte, kamuda kuralsızlığın ve keyfiliğin önünü açtı” ifadelerini kullandı.
Türk Eğitim Sen Gaziantep Şube Başkanı Bekir Avan, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “İşte Türk Eğitim-Sen olarak, onurlu sendikacılığımız gereği kamusal alanı tahakküm altına alan, çalışanları huzursuz kılan her türlü arazlı anlayışlarla mücadeleyi şiar edindik. Çalışanların dışarıdan müdahalelerle katılımsal değişikliğe uğratılmasına, şahsiyetlerinin ayaklar altına alınmasına müsaade etmedik. Akıl ve hak yolundan hiç ayrılmadık, haktan ayrılanları ise en yüksek perdeden uyardık. Kamu çalışanlarını toplu sözleşme masasında pazarlamadık, siyasetin, bürokrasinin kölesi haline getirmeye çalışmadık. Ne mutlu ki bize aradan geçen 28 yılın sonunda sendikamız; hem eğitim çalışanlarının güvenle sırtını yaslayabileceği omzu ve gür sesi hem de ülkemizin en etkin, cesur, sorumluluklarını layıkıyla yerine getiren milli sivil toplum kuruluşlarından birisi olarak yüzümüzün akı ve camiamızın haklı gururu oldu.” Hüseyin Karataş