Uzmanlar Arap Yarımadası’nın yılda 2 santimetre kuzeye doğru hareket ederek, Anadolu’yu sıkıştırdığını belirterek olası depremlere dikkat çekti.
İSTANBUL Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Okan Tüysüz, Arap Yarımadası’nın yılda 2 santimetre kuzeye doğru hareket ederek, Anadolu’yu sıkıştırdığını belirterek olası depremlere dikkat çekti.
Gaziantep Kent Konseyi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mezunları (İTÜ) Derneği Gaziantep Şubesi’nin düzenlediği ’Deprem ve Gaziantep’ konulu konferansa katılan Prof.Dr. Okan Tüysüz, Türkiye’nin jeolojik tarihine bakıldığında Arap Yarımadasının yaklaşık 11 milyon yıl önce Anadolu ile çarpıştığını ve arada bulunan denizin zaman içinde yok olduğunu kaydetti. Bu çarpışmadan sonra Arap Yarımadasının kuzeye doğru hareketine devam ettiğini belirten Prof.Dr. Tüysüz, "Bugün GPS ölçümlerine baktığımızda Arap Yarımadası’nın yılda 2 santimetre, 18 milimetre kuzeye doğru hareket ederek Anadolu’yu sıkıştırdığını görüyoruz. Bu hareket günümüzde ölçülebilir şekilde devam ediyor. Bu sıkıştırma halk tabiriyle tıpkı bir kirazın içindeki çekirdeğin ’pırtlatmasına’ gibidir. Arap yarımadasının kuzeye doğru hareketi ve buna karşılık Asya kıtasının mevcut olmasından dolayı batıya doğru kaçış iki önemli fay sistemiyle olmuştur" dedi.
DÜNYANIN EN BÜYÜK FAYI
Dünyanın en büyük ve en aktif faylarının Kuzey Fayı ve Doğu Anadolu Fayı olduğunu anlatan Prof.Dr. Tüysüz şunları söyledi: "Arap Yarımadası’nın kuzeye doğru hareketi Ölüdeniz Fayı tarafından sağlanmaktadır. Arap Yarımadası’nın sıkıştırması Anadolu’nun iki tane fay tarafından batıya doğru taşınması, Türkiye’nin depremselliğinin temel nedenlerindendir. Anadolu batıya doğru, Ege bölgesinde giderek açılmakta ve genişlemektedir. Anadolu’nun yılda 2,5 santimetre hızla batıya doğru gidişini düşünmekteyiz. Bu durum sadece Türkiye değil, Türkiye’nin çevresinde de önemli ve yıkıcı sonuçlarla ortaya çıkmaktadır. Kuzey Anadolu Fayı, Türkiye’deki bugüne kadar olmuş en büyük depremleri üreten faydır. Marmara’daki 17 Ağustos ve 12 Kasım’da 20 bin civarında can kaybına yol açan ve 15 milyar dolar zarara yol açan bu faydır. Van’daki 23 Ekim ve 9 Kasım’daki 650 kişinin ölümüne ve 3 milyar dolar zarara yol açan bu deprem de Doğu Anadolu’nun sıkışması nedeniyle ortaya çıkmış ve çok yeterli derecede olmayan ’Van Fayı’ dediğimiz, Doğu Anadolu’da çok fazla gördüğümüz, küçük ama, sık aralıklı faylardan bir tanesi tarafından üretilmiştir. O depremde çok ciddi zemin deformasyonları ortaya çıkmıştır. Burada da diğer depremlerde olduğu gibi yapı kalitesizliği depremde yaşanan olumsuzluğun temel nedeni olarak dikkati çekmiştir."
’DEPREM OLACAK, HAYDİ KAÇALIM’ HAYALİNE DÜŞMEYİN
Deprem bölgesi haritasının günümüzde büyük ölçüde geçerliliğini yitirdiğine de dikkat çeken Prof.Dr. Tüysüz şöyle konuştu: "Bugün kabul edilen zemin koşullarına ve aktif fayların niteliklerine bağlı olarak deprem bölgesi haritası deprem riskini ve olasılıklarını ortaya koymamaktadır. Depremlerin olacağı yeri, büyüklüğünü ve ne zaman olacağını belirlemek ve ’Bir saat sonra deprem olacak, haydi toplanın, kaçalım’ demek mümkün değildir. Depreme hazır olmak için önceden kaçma derdine ve böyle bir hayale düşmeyelim. Böyle bir şey yok. Deprem için alınacak en önemli tedbir, aktif fayın üzerine yapı yerleştirilmemesidir. Yapı stokunun kalitesi de büyük önem taşıyor. Ülkemizde yılda 5 ve daha büyük depremlerin olma olasılığı yüzde 76’dır. Bu açıdan dünyada 6’ncıyız. Türkiye önemli bir deprem bölgesidir. Bir yılda deprem nedeniyle toplam can kaybı 950’dir. Bu açıdan bakıldığında dünyada 3’üncüyüz. 1 milyon nüfusta ölüm ortalaması göre 5,58’le dünyada dördüncüyüz. Yıllık depremden fiziksel olarak etkilenme oranımız ise 2 milyon 700 bin kişidir ve dünyada 8’inciyiz. Depremden etkilenen 1 milyon kişinin ölüm oranı açısından dünyada 4’ncüyüz. Bu rakamlar bizim depreme hazır olmadığımızı çok net olarak gösteriyor. Yapılaşma, yapıların depreme dayanıklılığı konusunda biz bilgi birikimi konusunda gayet iyi konumdayız. Bu bilgimizi yaptığımız yapılara yansıtırsak gelecekte depremlerden çok etkilenmeyiz."
GAZİANTEP 7.7’LİK DEPREME HAZIR OLSUN
Konuşmasında Gaziantep’in deprem riskini de anlatan Prof.Dr. Tüysüz, kentin Arap Yarımadası üzerinden kuzeye hareket eden kuşak ile Hakkari’den Hatay’a uzanan kuşağın çevresinde bulunduğunu ifade ederek, "Bunun yanı sıra Bingöl’den başlayıp Karlıova ve Kahramanmaraş Türkoğlu’na uzanan Doğu Anadolu Fayı da oldukça yıkıcı bir konumdadır. Dahası Türkoğlu’ndan başlayıp Hatay Amik Ovası’ndan Lübnan’a uzanan Kızıldeniz kuşağının da Gaziantep’i etkilemesi söz konusudur. Bu kırılmamış faylar olası 7.7’lik depremde Gaziantep’te ciddi hasarlar yaratabilir. Gaziantep’te binaların yapılarına çok dikkat edilmeli, ayrıca depremin hasar vermesini önlemek için ciddi tedbirler alınması gerekmektedir. Özellikle alüvyon denilen zemin üzerine çok fazla yerleşim olmamasına dikkat edilmelidir" ifadesini kullandı.
Konferansta İTÜ İnşaat Fakültesi’nden Prof.Dr. Kadir Güler ise, yapılan binaların depreme dayanıklılığı konusunda mesleki bilgiler verdi.
İSTANBUL Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Okan Tüysüz, Arap Yarımadası’nın yılda 2 santimetre kuzeye doğru hareket ederek, Anadolu’yu sıkıştırdığını belirterek olası depremlere dikkat çekti.
Gaziantep Kent Konseyi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mezunları (İTÜ) Derneği Gaziantep Şubesi’nin düzenlediği ’Deprem ve Gaziantep’ konulu konferansa katılan Prof.Dr. Okan Tüysüz, Türkiye’nin jeolojik tarihine bakıldığında Arap Yarımadasının yaklaşık 11 milyon yıl önce Anadolu ile çarpıştığını ve arada bulunan denizin zaman içinde yok olduğunu kaydetti. Bu çarpışmadan sonra Arap Yarımadasının kuzeye doğru hareketine devam ettiğini belirten Prof.Dr. Tüysüz, "Bugün GPS ölçümlerine baktığımızda Arap Yarımadası’nın yılda 2 santimetre, 18 milimetre kuzeye doğru hareket ederek Anadolu’yu sıkıştırdığını görüyoruz. Bu hareket günümüzde ölçülebilir şekilde devam ediyor. Bu sıkıştırma halk tabiriyle tıpkı bir kirazın içindeki çekirdeğin ’pırtlatmasına’ gibidir. Arap yarımadasının kuzeye doğru hareketi ve buna karşılık Asya kıtasının mevcut olmasından dolayı batıya doğru kaçış iki önemli fay sistemiyle olmuştur" dedi.
DÜNYANIN EN BÜYÜK FAYI
Dünyanın en büyük ve en aktif faylarının Kuzey Fayı ve Doğu Anadolu Fayı olduğunu anlatan Prof.Dr. Tüysüz şunları söyledi: "Arap Yarımadası’nın kuzeye doğru hareketi Ölüdeniz Fayı tarafından sağlanmaktadır. Arap Yarımadası’nın sıkıştırması Anadolu’nun iki tane fay tarafından batıya doğru taşınması, Türkiye’nin depremselliğinin temel nedenlerindendir. Anadolu batıya doğru, Ege bölgesinde giderek açılmakta ve genişlemektedir. Anadolu’nun yılda 2,5 santimetre hızla batıya doğru gidişini düşünmekteyiz. Bu durum sadece Türkiye değil, Türkiye’nin çevresinde de önemli ve yıkıcı sonuçlarla ortaya çıkmaktadır. Kuzey Anadolu Fayı, Türkiye’deki bugüne kadar olmuş en büyük depremleri üreten faydır. Marmara’daki 17 Ağustos ve 12 Kasım’da 20 bin civarında can kaybına yol açan ve 15 milyar dolar zarara yol açan bu faydır. Van’daki 23 Ekim ve 9 Kasım’daki 650 kişinin ölümüne ve 3 milyar dolar zarara yol açan bu deprem de Doğu Anadolu’nun sıkışması nedeniyle ortaya çıkmış ve çok yeterli derecede olmayan ’Van Fayı’ dediğimiz, Doğu Anadolu’da çok fazla gördüğümüz, küçük ama, sık aralıklı faylardan bir tanesi tarafından üretilmiştir. O depremde çok ciddi zemin deformasyonları ortaya çıkmıştır. Burada da diğer depremlerde olduğu gibi yapı kalitesizliği depremde yaşanan olumsuzluğun temel nedeni olarak dikkati çekmiştir."
’DEPREM OLACAK, HAYDİ KAÇALIM’ HAYALİNE DÜŞMEYİN
Deprem bölgesi haritasının günümüzde büyük ölçüde geçerliliğini yitirdiğine de dikkat çeken Prof.Dr. Tüysüz şöyle konuştu: "Bugün kabul edilen zemin koşullarına ve aktif fayların niteliklerine bağlı olarak deprem bölgesi haritası deprem riskini ve olasılıklarını ortaya koymamaktadır. Depremlerin olacağı yeri, büyüklüğünü ve ne zaman olacağını belirlemek ve ’Bir saat sonra deprem olacak, haydi toplanın, kaçalım’ demek mümkün değildir. Depreme hazır olmak için önceden kaçma derdine ve böyle bir hayale düşmeyelim. Böyle bir şey yok. Deprem için alınacak en önemli tedbir, aktif fayın üzerine yapı yerleştirilmemesidir. Yapı stokunun kalitesi de büyük önem taşıyor. Ülkemizde yılda 5 ve daha büyük depremlerin olma olasılığı yüzde 76’dır. Bu açıdan dünyada 6’ncıyız. Türkiye önemli bir deprem bölgesidir. Bir yılda deprem nedeniyle toplam can kaybı 950’dir. Bu açıdan bakıldığında dünyada 3’üncüyüz. 1 milyon nüfusta ölüm ortalaması göre 5,58’le dünyada dördüncüyüz. Yıllık depremden fiziksel olarak etkilenme oranımız ise 2 milyon 700 bin kişidir ve dünyada 8’inciyiz. Depremden etkilenen 1 milyon kişinin ölüm oranı açısından dünyada 4’ncüyüz. Bu rakamlar bizim depreme hazır olmadığımızı çok net olarak gösteriyor. Yapılaşma, yapıların depreme dayanıklılığı konusunda biz bilgi birikimi konusunda gayet iyi konumdayız. Bu bilgimizi yaptığımız yapılara yansıtırsak gelecekte depremlerden çok etkilenmeyiz."
GAZİANTEP 7.7’LİK DEPREME HAZIR OLSUN
Konuşmasında Gaziantep’in deprem riskini de anlatan Prof.Dr. Tüysüz, kentin Arap Yarımadası üzerinden kuzeye hareket eden kuşak ile Hakkari’den Hatay’a uzanan kuşağın çevresinde bulunduğunu ifade ederek, "Bunun yanı sıra Bingöl’den başlayıp Karlıova ve Kahramanmaraş Türkoğlu’na uzanan Doğu Anadolu Fayı da oldukça yıkıcı bir konumdadır. Dahası Türkoğlu’ndan başlayıp Hatay Amik Ovası’ndan Lübnan’a uzanan Kızıldeniz kuşağının da Gaziantep’i etkilemesi söz konusudur. Bu kırılmamış faylar olası 7.7’lik depremde Gaziantep’te ciddi hasarlar yaratabilir. Gaziantep’te binaların yapılarına çok dikkat edilmeli, ayrıca depremin hasar vermesini önlemek için ciddi tedbirler alınması gerekmektedir. Özellikle alüvyon denilen zemin üzerine çok fazla yerleşim olmamasına dikkat edilmelidir" ifadesini kullandı.
Konferansta İTÜ İnşaat Fakültesi’nden Prof.Dr. Kadir Güler ise, yapılan binaların depreme dayanıklılığı konusunda mesleki bilgiler verdi.