ANASAYFA arrow right Güncel

Antepfıstığı nasıl “Günah Keçisi” oldu?

Antepfıstığı nasıl “Günah Keçisi” oldu?
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.31
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.31
Antepfıstığı ticareti ile uğraşan Neşet Uçar, fıstık konusunda bilmediklerimizi anlattı,

Antepfıstığı ticareti ile uğraşan Neşet Uçar, fıstık konusunda bilmediklerimizi anlattı, sektörün en önemli sorunlarını dile getirdi, “Ben zengin olan fıstık tüccarı görmedim” diyerek şaşırttı ve nedenini açıkladı…

 

 Neşet Uçar 35 yıldan beri Antepfıstığı sektörünün içinde. Tüm sorunları ve de çözüm yollarının neler olduğunu biliyor. Bu yıl son 15 yılın en kaliteli mahsulünün alınacak olmasını kış mevsiminin yağışlı geçmiş olmasına bağlayan Uçar, Antepfıstığı’nda verimi artırmak için sulu tarıma geçilmesi  gerektiğinin altını çiziyor. Antepfıstığı’nda sanayi tipi üretimin yavaş yavaş yerini çerezlik Antepfıstığı üretimine bırakması gerektiğini ifade eden Uçar, üretimin artmasının tarım arazilerinin birleştirilerek, profesyonel üretime geçilmesiyle mümkün olacağına da vurgu yapıyor.

 

Uçar bir de Antepfıstığı’nın baklavacılar tarafından her zaman “Günah Keçisi” olarak kullanıldığının ilginç bir örnekle altını çiziyor: “Baklavacılar Derneği  Başkanı açıklama yapıyor, ‘Biz baklavaya zam yapmak istemiyorduk ama, fıstık zamlanınca mecbur kaldık’ diye. Bir yıllık fiyatları çıkarıp inceledim, fıstığın fiyatının artması bir yana yüzde 30 gerileme olmuş.”

 

Fıstıkta üretim nasıl artacak, Lisanslı depoculuk ne aşamada, “Ambarcılar” gerçekten de “tu kaka mı” diye ve daha başka şeyler sorduk, Neşet Uçar yanıtladı:

 

-Neşet Bey, Siz Antepfıstığı’nın neresindesiniz?

-Alıyorum, kurutuyorum, kavlatıyorum, kalibrasyonunu yapıyorum, iç haline getiriyorum, yani hammaddeyi mamul madde haline getirip satıyorum.

 

-Antep’te sizin işinizi yapan kaç kişi var?

-2 bin civarında diyebiliriz. Bunun 30 tanesi çok büyük, diğerleri küçük işletmeler. Ben ilk 15’in içinde sayılırım. Bu işletmeler içerisinde 1000 ton işleyen de var, 5 bin ton işleyen de 500 ton işleyen de…

 

-Siz aynı zamanda Fıstık Sanayicileri Derneği Başkanısınız, kaç üyeniz var?

-110 tane sanayici statüsünde üyemiz mevcut.

 

-Neşet Bey, o zaman fıstığın kaymağını bu 110 tane sanayici mi yiyor?

-Ben 35 yıldan beri bu piyasanın içindeyim. 30 Yıldan beri de bizzat çalışıyorum. Bu işten zengin olan adam görmedim.  Zengin olsa, Mehmet Batallı ile Mustafa Şahin zengin olurdu…

 

-Neden zengin olamıyorlar, Fıstık tüccarı adam zengin olmaz mı?

-Bakın, piyasa koşulları çok hızlı değişiyor. Elimde fıstık var aman bir an önce çıkarayım diyorsunuz, satıyorsunuz, bir ay sonra “Eyvah neden sattım” diyorsunuz. Veya tam tersi oluyor.

 

-Biz neden sağlıklı rekolte tahmini yapamıyoruz? Bir de her kesim veya her kurumun tahmini birbirinden çok farklı ve uçuk oluyor…

-Bazı insanlar kendi çıkarları doğrultusunda tahmin yapıyorlar. Mesela adamın elinde geçen sezondan çok fıstık var, rekolteyi düşük söylüyor, çünkü fıstığın ucuzlaması işine gelmeyecek…

İbrahim Yılmaz Tarım İl Müdürü iken çok güzel bir çalışma yaptı. Uydu fotoğrafı çektirerek, Antep’te kaç tane ağaç var, ne kadar ürün var diye… Onun dışında yapılmış sağlıklı bir çalışma yok.

 

-Fıstığın adı Antep ama, biz en büyük üretici değiliz değil mi?

-Toplam rekoltenin yüzde 30’u Antep’te yetişiyor. Fıstık asıl Urfa ve Birecik’ten besleniyor.  Aydın, Mut, Çanakkale tarafında 5 bin ton civarında bir üretim var. Bunun yanında Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Maraş/Pazarcık  var.

 

-Fıstığın yüzde 30’unu üretiyoruz ama piyasayı biz belirliyoruz, neden?

- Girişimcilik ruhu nedeniyle belirleyici olma özelliğimiz var.

 

-Bu yıl rekolte beklentisi nedir?

-140 bin ton civarında diye düşünüyoruz. 2020 yılında bu 200 bin tona çıkacaktır, yeni ağaçların ürün vermesiyle. Ürünün iyi olduğu yıllarda da 250-300 bin tonu bulacaktır.

 

-Neşet Bey, Antep’te yıllardan beri fıstığın üretimden ihracata her türlü sorunu tartışılır ve bu sektörden bu kadar insan geçimini sağladığı halde hiçbir sorunda da neredeyse bir arpa boyu yol alınamamıştır. Oysa diğer yandan bakıyorsunuz Nestle, fıstıklı çikolata üretiyorum diye hemen bölgedeki çiftçiyi eğitmek için eğitim vermeye, aşılama öğretmeye başladı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz tanrı aşkına?

-Tek kelimeyle “Eğitim” diye değerlendiriyorum. Sektörde hemen her kesimin eğitime ihtiyacı var… Mesela bana göre baklavacı fıstıktan para kazanmayı düşünmemelidir. Baklavacılıkta fıstık, tamamlayıcı bir üründür sadece. Ama baklavacı için fıstık her zaman “Günah keçisi” olarak kullanılır.

Baklavacılar Dernek Başkanı bir gazeteye açıklama yapmış, “Biz baklavaya zam yapmayacaktık, ancak fıstık çok zamlandığı için mecbur kaldık” diyor. Hemen son bir yılın fiyatlarını çıkardım, bir hesap yaptım, fıstığın fiyatı artmadığı gibi son bir senede fiyatta yüzde 30 gerileme olmuş.

Sonra basında bazı kişiler bilinçsizce haberler yapıyorlar, okuyunca şaşırıyorum. Fıstıkçı 7 liraya aldığını 15 liraya satmış. Biri bir sene öncenin kuru fıstığı, diğeri bu senenin ben fıstığı…

 

-Neşet Bey, “ambarcı” ne demek?

- Kayıtdışı sermaye sahibi olup, fıstığı alıp stok yaparak bundan para kazanan kişidir.

 

-Bölgede kaç ambarcı var?

- Nizip ve Birecik’te sayıları daha fazla. 150-200 tane vardır.  Bakın bir zamanlar Güneydoğu Birlik vardı ve fiyatta denge sağlardı, şimdi o yok. Son 15 günde 15 bin ton yaş boz fıstık geldi piyasaya. Hiçbir tüccarın bunu almaya gücü yetmez. Bunu mecburen ambarcılar alacak.

 

-Yani “ambarcılar” bizim kafamızdaki gibi o kadar da “tu kaka” değiller öyle mi?

-Hayır, piyasada denge sağlıyorlar. Ambarcılar olmasa fiyat çok düşer, bundan da üretici zarar görür. Mesela biri tonu 7 bin 200 liradan 2 bin ton yaş boz fıstık aldı, o almasa fiyat 6 bine düşerdi.

 

İhracatta da ciddi sıkıntılar yaşanıyor…

Bugün Çin en büyük tüketici konumunda. Bir kere de 3 bin ton fıstık istiyorum dediğinde bu talebi kim karşılayacak? Devletin çok acil yapması gereken bir şey var. Tarım arazileri birleştirilmeli, profesyonel yönetimlerle dünya piyasalarına 20 bin ton fıstık yetiştirilip, satılabilmeli. Bir de bizim fıstığımız ABD ve İran fıstığından daha pahalı. Onlar çerezlik üretiyorlar, piyasası daha iyi. Bizim fıstığımız ise sanayi tipi.  Bu yüzden yeni dikilecek fıstık ağaçlarında Halebi denilen çerezlik fıstığa ağırlık vermek zorundayız. Çünkü asıl kazanç orada. Bundan 30 yıl önce ürettiğimiz fıstığın yüzde 75’i çerezlikti, bugün yüzde 75’i endüstriyel oldu. Çünkü şu anda İstanbul’da 10 bin civarında baklavacı var galiba…

 

-Fıstıkla uğraşan ne kadar çok kurum var, ama ne biraraya gelinebiliyor, ne ortak bir strateji belirlenebiliyor. Bir de bir kurumun yaptığını diğeri mutlaka beğenmeyip, küçümsüyor değil mi?

-GTO’da bir çalışma gurubumuz var, Ticaret Borsası’nda var, Fıstıkçılar Derneği var, Ama ne yazık ki demokratik kitle örgütlerinin tümü işgal altında. Bu nedenle hizmet üretemiyoruz. Biz derneğe başkanlık konusunda  dönem kriteri getirdik.

 

-Bizim fıstığımız İran ve Amerika’da üretilenden daha lezzetli diyoruz, bu gerçekten böyle mi?

-Tartışmasız, bizim fıstığımız onlardan lezzetli.

 

-Peki burada en lezzetli fıstığın yetiştiği bölge neresi?

-Fıstığın en lezzetlisi, Barak ve Birecik’te yetişiyor.

 

-Yeni fidan dikimi konusunda durum nedir?

-Şu anda 50 bin tane yeni ekim yapılması lazım. Ama çiftçinin bu konuda talebini karşılaması gereken Fıstık Araştırma Enstitüsü bu talebi karşılayamıyor.

 

 

-Fıstıkta verim için en başta çiftçinin eğitilmesi gerekiyor galiba, bu yapılabiliyor mu?

-Aslında Tarım  Bakanlığı’nın uyguladığı çok güzel teşvikler var. Ancak vatandaşımız bilinçsiz olduğu için bunları hep kısa vadeli menfaatleri için kullanıyor. Örneğin çiftçinin bir Ziraat Mühendisi ile çalışması halinde bunun yüzde 50’sini devlet karşılıyor. Ama çiftçi ne yapıyor? Devletin verdiği desteği alıp, Ziraat Mühendisi ile kırışıyor. Yani Tarım Bakanlığı’nın hibe ve destekleri amacına uygun kullanılmıyor.

 

Başka neler yapılabilir, sektöre yardımcı olacak?

-Bizim 8 yıldan beri Fıstık Organize Sanayi Bölgesi kurulması talebimiz var. 100 tane 5’er bin metrekarelik yer istiyoruz. Ama kamuya hizmet vermek zorunda olan belediyeler, “Parasını biz ödeyelim” dediğimiz halde bunu yapmıyor. Kamu kurumları gibi bilim üretmesi gereken kurumlar da bu sektöre ilgisiz. Mesela Gaziantep Üniversitesi, Antepfıstığı konusunda şimdiye kadar hangi çalışmaya imza atmış?  Bugün standartlara uygun bir fıstık tesisi kuralım desek, Gıda Mühendisliği, Makine Mühendisliği gibi bölümleri bulunana Gaziantep Üniversitesi böyle bir projenin hiçbir yerinde katkı sağlayacak durumda değil. Oysa bunu hobi olarak yapabilmeleri lazım.

 

-Ha bire Lisanslı depoculuktan bahsediliyor, fıstığı ancak lisanslı depoculuk kurtarabilir deniliyor. Ama ortaya birşey çıktığı yok, Bu iş bu kadar zor ve maliyetli mi?

Lisanslı depoculuk işi çok kolay ama kime hizmet edecek onun belirlenmesi lazım, buna karar verilemiyor olsa gerek.

Çerezlik fıstık üretimine geçilmesi en büyük sorunlardan biri. Bakın Siirt fıstığı çerezliğe daha uygun ve yağ oranı da daha az. Sulu tarıma geçmek zorundayız.

 

-Ama fıstık sulanırsa, fıstığın lezzeti azalır, bizim fıstığımızın lezzetli olmasının nedeni sulanmaması denmiyor mu?

-Çok az miktarda bir sulama bile verimi çok büyük oranda yükseltecektir. Verimi yükseltmek zorundayız. Bu sene serin ve yağışlı hava sayesinde böyle oldu. Her sene bu mevsimde fıstık ağaçlarının yapraklarının çoğu sarardı, bu sene ağaçlar çok yeşil. Bu sene yağışların uzun sürmesi nedeniyle, bana göre son 15 yılın en kalitesi mahsulünü alacağız.


Röportaj: Aykut Tuzcu

Yayına hazırlayan: Arzu Bulut

Fotoğraflar: Özer Karınca

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *