Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü 1937 yılından beri Antepfıstığı üzerinden araştırmalar yürütüyor. Enstitü olarak daha çok Antepfıstığına odaklandıklarını belirten Antepfıstığı Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Nevzat Aslan, “Geçen yılki rekoltemiz 247 bin ton iken bu yıl 80-90 bine düştü. 2020’de eğer doğal bir afet yaşanmazsa yüksek verim verme potansiyeline sahip. Ülke genelinde var yılı olacak” dedi.
‘Antepfıstığının gen merkezi
Türkiye, İran ve Suriye’dir’
Antepfıstığının tarihine ve gen merkezine değinen Aslan, “Antepfıstığının tarihine bakacak olursak. Arkeolojik kazılardan çıkan bulgulara göre MÖ 7 bin yıl öncesine dayanıyor. Antepfıstığının kral meyvesi olduğu, halkın topladığı ve krallara devrettiği, çok değerli olduğu, bazı kralların halkın yemesini yasakladığı gibi rivayetler var. Antepfıstığının gen merkezleri var. Üzerinde bulunduğumuz coğrafyadan tutun, ön Asya’ya, Çin’deki Türkmenistan, Kuzey İran bu bölgeler Antepfıstığının gen merkezidir. Bu bahsettiğim gen merkezi milattan önceye dayanıyor” dedi.
‘Antepfıstığında Türkiye
dünyada üçüncü sırada’
Türkiye, dünya genelinde Antepfıstığı üretiminde sıralama olarak değişmedi diyen Aslan, “Dünyada Amerika Birleşik Devletleri, İran ve Türkiye bunun dışında Çin, Suriye, Yunanistan, İspanya ve daha adını sayamayacağımız çok ülke var. Sıralamaya giren ya da kayda değer olan altı ülke var. Birincisi ABD, ikincisi İran, üçüncüsü Türkiye, Çin, Suriye ve Yunanistan’dır. Amerika Birleşik Devleti Antepfıstığının tarihi yüzyılı geçmez. Tarih olarak sorarsanız 1930 yıllarında botanikçiler Antepfıstığına ilgi gösterirler, üzerinden bir takım çalışma yaptıktan sonra 1960 yıllarında büyük ticari bahçeler kurmaya başlarlar. Bu bahçeler yavaş yavaş verimli hale geldi. Ardından 1980 yıllarına kadar Amerika fıstık ithal eden bir ülkeyken, 1980’lerden itibaren kendine yeter duruma geliyor. Ama günümüzde, 1980 sonrası yani bir 40 yıl sonra dünyanın en büyük üreticisi durumda. Amerika’nın kendine göre avantajları da var. Çok geniş ve bakir tarım arazilerine sahip. Gelişmiş bir ülke, arazileri büyük, sulama teknoloji ve bilimi kullanarak birim alanında daha fazla ürün almasına neden oluyor. Tamamen sulu şartlarda üretim yapıyorlar. Biz yüzde 95’ini kuru şartlarda üretim yapıyoruz. Amerika yüzde 100’ünü suluyor. Ve teknolojinin tüm imkânlarını kullanıyorlar. Orada elle toplama yok, makinayla toplama var. Yere düşeni pek önemsemezler çünkü işçilik maliyeti çok yüksektir. Özel makinaları var” şeklinde konuştu.
‘Türkiye’de, 750 yaşında Göbek
Bölgesi’nde anıt ağacı var’
Aslan, “Türkiye’de şuan 700-750 yaşlarında olan bir Antepfıstığı ağacı var. Ve tarihi kalıntılarda da dediğim gibi milattan öncesine dayanan bir tarihi var. Canlı yaşayan bir kanıt derseniz, 750 yaşında Göbek Bölgesinde bir anıt ağacımız var. Bu ağaç koruma altına alınmış durumda” dedi.
‘Antepfıstığı üretiminde
yıldan yıla artış söz konusu’
Gaziantep’te üretilen Antepfıstığının üretimine dair değerlendirmede bulunan Aslan, “Antepfıstığı üretiminde tek yıllık üretimine bakmak aldatıcı olur. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de rekoltelerde iniş ve çıkışlar oluyor. İklim şartlarından dolayı artış ve azalışlar yaşanıyor. Üretim ortalamasına baktığımızda birinci Amerika, İkinci İran, üçüncü ülke Türkiye’dir. Ama şu son dönemde İran’da gerileme var. Türkiye’de de artış var. Türkiye’de yıldan yıla artış söz konusuyken, İran’da stabil bir durum söz konusudur” diye konuştu.
‘Bu senenin yokluğu, biraz da
evvelki seneden kaynaklanıyor’
“Gaziantep’te önümüzdeki yıl nasıl bir verim bekleniyor” sorusuna Aslan, “Gaziantep’in havası fıstığın basit depolarında muhafaza edilmesine elverişli bu nedenle de çiftçi tarafından depolanabiliyor. Bu da çitçi için ak akçe durumunu getiriyor. Bu şu anlama geliyor; çiftçi ciddi bir gideri yok ise bunu kaldırıp, piyasadaki fiyatı uygun gördüğünde pazara sunabiliyor. Bundan dolayı da geçen yılki rekoltemiz 247 bin ton iken bu yıl 80-90 bine düştü. Biraz yok yılı diye görülüyor. Ama geçen yıldan kalan ihtiyaç fazlasıyla bu yıl elde ettiğimiz ürün, bizim kendi ihtiyacımızı karşılayacak miktarda. Bu nedenle darboğaz yoktur. Bu senenin yokluğu biraz da evvelki seneden kaynaklanıyor. Evvelki sene çok yüksek verim vardı, ağaçta biraz fazla meyve vardı. Ağaç o meyvelere yetiştirmeye öncelik verdi. Gelecek senenin meyvesini oluşturacak meyve gözünü ihmal etti. Dolayısıyla o gözler de döküldü. 2019’da iyi yağan yağışın da etkisiyle meyve vermeyen ağaçlar bol meyve gözleri oluşturdu, dinlendi, enerjilerini ve besin maddesini biriktirdi, 2020’de eğer doğal bir afet yaşanmazsa yüksek verim verme potansiyeline sahip. Ülke genelinde var yılı olacak” şeklinde yanıtladı.
2018 yılında Urfa ve Gaziantep rekoltesini değerlendiren Aslan, şunları söyledi: “Antep bir sanayi şehri. Antep’in yüz ölçümü çevre illerine baktığımız zaman Maraş’tan ve Urfa’dan düşüktür. Antep’te Antepfıstığı dikilecek yerler neredeyse doyma noktasına gelmiştir. Ama Şanlıurfa’da öyle değil, orada bakir tarım alanları var. Geniş tarım alanları var. Daha fazla alan olduğu için dikim devam ediyor.”
‘Enstitü olarak devam
eden 44 projemiz mevcut’
Aslan son olarak şunları söyledi: “Bizim enstitü olarak devam eden 44 projemiz mevcut. Bunların hepsi verim artırmaya dönük çalışmalardır. Yeni çeşit ve anaç ıslahı, daha iyi yetiştirme teknikleri, daha iyi sulama, daha iyi gübreleme, gıda güvenliğini koruma ile ilgili çalışmalardır. Katma değeri yüksek yeni ürünler elde etmek için başlatacağımız bir çalışma var. Önümüzdeki günlerde bu çalışamaya da başlamış olacağız.” Esra Aydın
‘Antepfıstığının gen merkezi
Türkiye, İran ve Suriye’dir’
Antepfıstığının tarihine ve gen merkezine değinen Aslan, “Antepfıstığının tarihine bakacak olursak. Arkeolojik kazılardan çıkan bulgulara göre MÖ 7 bin yıl öncesine dayanıyor. Antepfıstığının kral meyvesi olduğu, halkın topladığı ve krallara devrettiği, çok değerli olduğu, bazı kralların halkın yemesini yasakladığı gibi rivayetler var. Antepfıstığının gen merkezleri var. Üzerinde bulunduğumuz coğrafyadan tutun, ön Asya’ya, Çin’deki Türkmenistan, Kuzey İran bu bölgeler Antepfıstığının gen merkezidir. Bu bahsettiğim gen merkezi milattan önceye dayanıyor” dedi.
‘Antepfıstığında Türkiye
dünyada üçüncü sırada’
Türkiye, dünya genelinde Antepfıstığı üretiminde sıralama olarak değişmedi diyen Aslan, “Dünyada Amerika Birleşik Devletleri, İran ve Türkiye bunun dışında Çin, Suriye, Yunanistan, İspanya ve daha adını sayamayacağımız çok ülke var. Sıralamaya giren ya da kayda değer olan altı ülke var. Birincisi ABD, ikincisi İran, üçüncüsü Türkiye, Çin, Suriye ve Yunanistan’dır. Amerika Birleşik Devleti Antepfıstığının tarihi yüzyılı geçmez. Tarih olarak sorarsanız 1930 yıllarında botanikçiler Antepfıstığına ilgi gösterirler, üzerinden bir takım çalışma yaptıktan sonra 1960 yıllarında büyük ticari bahçeler kurmaya başlarlar. Bu bahçeler yavaş yavaş verimli hale geldi. Ardından 1980 yıllarına kadar Amerika fıstık ithal eden bir ülkeyken, 1980’lerden itibaren kendine yeter duruma geliyor. Ama günümüzde, 1980 sonrası yani bir 40 yıl sonra dünyanın en büyük üreticisi durumda. Amerika’nın kendine göre avantajları da var. Çok geniş ve bakir tarım arazilerine sahip. Gelişmiş bir ülke, arazileri büyük, sulama teknoloji ve bilimi kullanarak birim alanında daha fazla ürün almasına neden oluyor. Tamamen sulu şartlarda üretim yapıyorlar. Biz yüzde 95’ini kuru şartlarda üretim yapıyoruz. Amerika yüzde 100’ünü suluyor. Ve teknolojinin tüm imkânlarını kullanıyorlar. Orada elle toplama yok, makinayla toplama var. Yere düşeni pek önemsemezler çünkü işçilik maliyeti çok yüksektir. Özel makinaları var” şeklinde konuştu.
‘Türkiye’de, 750 yaşında Göbek
Bölgesi’nde anıt ağacı var’
Aslan, “Türkiye’de şuan 700-750 yaşlarında olan bir Antepfıstığı ağacı var. Ve tarihi kalıntılarda da dediğim gibi milattan öncesine dayanan bir tarihi var. Canlı yaşayan bir kanıt derseniz, 750 yaşında Göbek Bölgesinde bir anıt ağacımız var. Bu ağaç koruma altına alınmış durumda” dedi.
‘Antepfıstığı üretiminde
yıldan yıla artış söz konusu’
Gaziantep’te üretilen Antepfıstığının üretimine dair değerlendirmede bulunan Aslan, “Antepfıstığı üretiminde tek yıllık üretimine bakmak aldatıcı olur. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi diğer ülkelerde de rekoltelerde iniş ve çıkışlar oluyor. İklim şartlarından dolayı artış ve azalışlar yaşanıyor. Üretim ortalamasına baktığımızda birinci Amerika, İkinci İran, üçüncü ülke Türkiye’dir. Ama şu son dönemde İran’da gerileme var. Türkiye’de de artış var. Türkiye’de yıldan yıla artış söz konusuyken, İran’da stabil bir durum söz konusudur” diye konuştu.
‘Bu senenin yokluğu, biraz da
evvelki seneden kaynaklanıyor’
“Gaziantep’te önümüzdeki yıl nasıl bir verim bekleniyor” sorusuna Aslan, “Gaziantep’in havası fıstığın basit depolarında muhafaza edilmesine elverişli bu nedenle de çiftçi tarafından depolanabiliyor. Bu da çitçi için ak akçe durumunu getiriyor. Bu şu anlama geliyor; çiftçi ciddi bir gideri yok ise bunu kaldırıp, piyasadaki fiyatı uygun gördüğünde pazara sunabiliyor. Bundan dolayı da geçen yılki rekoltemiz 247 bin ton iken bu yıl 80-90 bine düştü. Biraz yok yılı diye görülüyor. Ama geçen yıldan kalan ihtiyaç fazlasıyla bu yıl elde ettiğimiz ürün, bizim kendi ihtiyacımızı karşılayacak miktarda. Bu nedenle darboğaz yoktur. Bu senenin yokluğu biraz da evvelki seneden kaynaklanıyor. Evvelki sene çok yüksek verim vardı, ağaçta biraz fazla meyve vardı. Ağaç o meyvelere yetiştirmeye öncelik verdi. Gelecek senenin meyvesini oluşturacak meyve gözünü ihmal etti. Dolayısıyla o gözler de döküldü. 2019’da iyi yağan yağışın da etkisiyle meyve vermeyen ağaçlar bol meyve gözleri oluşturdu, dinlendi, enerjilerini ve besin maddesini biriktirdi, 2020’de eğer doğal bir afet yaşanmazsa yüksek verim verme potansiyeline sahip. Ülke genelinde var yılı olacak” şeklinde yanıtladı.
2018 yılında Urfa ve Gaziantep rekoltesini değerlendiren Aslan, şunları söyledi: “Antep bir sanayi şehri. Antep’in yüz ölçümü çevre illerine baktığımız zaman Maraş’tan ve Urfa’dan düşüktür. Antep’te Antepfıstığı dikilecek yerler neredeyse doyma noktasına gelmiştir. Ama Şanlıurfa’da öyle değil, orada bakir tarım alanları var. Geniş tarım alanları var. Daha fazla alan olduğu için dikim devam ediyor.”
‘Enstitü olarak devam
eden 44 projemiz mevcut’
Aslan son olarak şunları söyledi: “Bizim enstitü olarak devam eden 44 projemiz mevcut. Bunların hepsi verim artırmaya dönük çalışmalardır. Yeni çeşit ve anaç ıslahı, daha iyi yetiştirme teknikleri, daha iyi sulama, daha iyi gübreleme, gıda güvenliğini koruma ile ilgili çalışmalardır. Katma değeri yüksek yeni ürünler elde etmek için başlatacağımız bir çalışma var. Önümüzdeki günlerde bu çalışamaya da başlamış olacağız.” Esra Aydın