Ankara’da 100’den fazla insanın yaşamını yitirdiği patlamının üzerinden bir ay geçti.. Yaralar henüz taze…
DİSK Bölge Temsilciliği’nde Ankara katliamı’nın birinci ayı nedeniyle düzenlenen toplantıda, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamı üzerinden tam bir ay geçti. Bu bir ay da bizim için “en uzun ay” olarak tarihteki yerini aldı.. Her saniyesini, her dakikasını, her gününü yasımızla, isyanımızla, öfkemizle ve yaşamını yitiren yoldaşlarımızı anarak geçirdik. Yoldaşlarımızın miraslarına, emek, demokrasi ve barış mücadelelerine layık olmak için birbirimize sarıldık. Dayanışma bir nebze olsun acılarımızı hafifletti, kararlılığımızı biledi, geleceğe dair umudumuzu büyüttü” denildi
DİSK Bölge Temsilcisi Ali Güdücü burada yaptığı açıklamada, “Kendi hayallerini gerçekleştirmek için savaştan, kutuplaşmadan, gerginlikten, halklar arası düşmanlık tohumları ekmekten her kim, hangi güç odakları beslenmek istiyorsa, 10 Ekim 2015 Cumartesi günü, saat 10.04’te barış irademize bomba koyanlar onlardır…
Saldırıda 100'ü aşkın arkadaşımızı, kardeşimizi, canımızı, dostumuzu, sevdiklerimizi yitirdik. Son olarak saldırıda yaralanan ve Edirne’de kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren TÜM BEL-SEN şube başkanı Esfet Duran arkadaşımızı da maalesef kaybettik.
“Bizler 10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitingiyle ülkemizin içine sürüklendiği çatışmalı ortama dur demek istedik. Ülkemizdeki savaş iklimini ve ortamını dağıtmak, kendi var oluş ortamımızı korumak, emeğin haklarıyla barış ve demokrasi arasındaki dolaysız irtibatı kurmak istedik. Çatışmalardan en çok etkilenen, bedel ödeyenler olarak iktidarın ve Cumhurbaşkanının gerilimi artırıcı, kutuplaşmayı derinleştirici ve çatışmaları yaygınlaştıran politikalarına karşı halklarımızın ve emekçilerin özlemi ve talebi olan barış sesini yükseltmek, beyaz güvercinlerimizi ve balonlarımızı gökyüzüne uçurmak istedik” diyen Güdücü, “400'ün üzerinde arkadaşımız hastanelerde tedavi gördü, ağır yaralı arkadaşlarımız tedavi görmeye devam ediyor. Terör saldırısında yaralanan ve bütün tedavileri yasal olarak devlet tarafından karşılanması gereken bu arkadaşlarımızdan halen tetkik tedavi ücretleri isteniyor. İlgili makamlara yazdığımız uyarı yazıları görmezden geliniyor; telefonlarımız açılmıyor. Başbakan'a çağrıda bulunuyoruz. Bu ayıbı derhal düzeltin. Koruyamadıklarınızı daha fazla mağdur etmeyin” dedi..
“AKP iktidarı izlediği ırkçı/ayrımcı/tekçi/mezhepçi bir siyaset ekseniyle başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da da sorunların derinleşmesine, halklar arasında çatışmalı ortamların sürekli kendisini üretmesine neden olmuştur. IŞİD, El Nusra, El Kaide, Şam Cephesi ve daha birçok çeteci, paramiliter güçlere direk/dolaylı destek ve yardım nedeniyle ülkeler kan gölüne çevrildi” diyen Ali Güdücü, “Bizlerin ve diğer tüm muhalif kesimlerin bu politikaların eninde sonunda ülkemize yansıyacağı ve AKP hükümetinin çeteci güçlerle girdiği kirli, grift ilişkilerin suç olduğu yönündeki uyarılarımız ciddiye alınmadığı gibi adım adım AKP ve yandaş medya eliyle çeteci güçlerin hedefi haline getirildik. Dolaysıyla 10 Ekim bu politikalardan ve sivil darbe ortamından ayrı ele alınamaz, değerlendirilemez. 10 Ekim Katliamı emek, demokrasi ve barış mücadelemizde artık bir dönüm noktasıdır. Geleceğimizi belirleyecek bir nitelik taşımaktadır. Katliamın gerçek faillerinin açığa çıkarılıp cezalandırılmaması durumunda yeni katliamlar, yeni saldırılar kaçınılmaz olacaktır.
Halkı beyaz toroslorla korkutmak isteyenlerin, faili meçhulleri açığa çıkarmak için en ufak çaba harcamak bir yana açılan davaları da kapatanların, polise sınırsız yetki verenlerin, günlerce sokağa çıkma yasakları ilan edenlerin, buralarda çocuk, kadın onlarca sivilin yaşamını yitirmesine neden olanların, ülkemizi IŞİD’in ve çetelerin arka bahçesi haline getirenlerin bu katliamı açığa çıkartmayacağı açıktır. Katliamdan hemen sonra iktidar ve Saray’ın ısrarla bir algı operasyonu yürütmeleri, daha arkadaşlarımızın cansız bedenlerini toprağa gömmeden soruşturmanın seyrini değiştirmeye ve etkilemeye yönelik açıklama ve politikalarının nedeni 1 Kasım’da daha da iyi anlaşılmıştır. İktidar sözcüleri “her kim ki bu saldırıdan nemalanmak istiyorsa arkasında da onlar vardır” diyorlardı. Söyledikleri tek doğru söz bu olsa gerek. Kısa süre sonra “Ankara saldırısından sonra oylarımız arttı” dediler ve oluşturdukları büyük korku dalgası üzerinden 1 Kasım’da tek başlarına iktidar oldular. Kimin nemalandığı da böylece ortaya çıktı.” Şeklinde açıklama yaptı.
10 Ekim katliamında hedefin, emek, barış, demokrasi talebi olduğuna vurgu yaparak, Bizler, savaşın tam ortasında emek, barış, demokrasi dediğimiz için bize bir bedel ödetildi. Fail mi arıyoruz? Fail bellidir. Bu ülkede barış sesinin daha gür, daha yankılanan bir biçimde çıkmasından KİM/KİMLER rahatsız oluyorsa failler onlardır. Kimler hak arama mücadelesinden korkuyorsa, kimler sokakları emekçilere kapatmak istiyorsa failler onlardır.
Açıkça ifade ediyoruz, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç saldırılarının aydınlatılmaması, dosyalara gizlilik kararı koyarak karartılması 10 Ekim katliamına davetiye çıkartmıştır. Dolayısıyla bir taraftan 10 Ekim katliamına ilişkin tarihi nitelikte bir hukuki ve siyasi mücadele yürütecek bir yandan da diğer saldırılara ilişkin davaların takipçisi olacağız. Yaşamını yitiren ve yaralanan arkadaşlarımız adına ve kurumsal olarak suç duyurularında bulunduk. Gerçekler açığa çıkarılıp katiller hesap verinceye kadar bu davanın peşini bırakmayacağız. Yüzün üzerinde yoldaşımızı yitirdiğimiz bu davanın yüzyılın davası olması için ne gerekiyorsa, nasıl bir mücadele yürütmek gerekiyorsa bundan kaçınmayacağımızın da bilinmesini isteriz” dedi. Arzu Bulut
DİSK Bölge Temsilciliği’nde Ankara katliamı’nın birinci ayı nedeniyle düzenlenen toplantıda, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamı üzerinden tam bir ay geçti. Bu bir ay da bizim için “en uzun ay” olarak tarihteki yerini aldı.. Her saniyesini, her dakikasını, her gününü yasımızla, isyanımızla, öfkemizle ve yaşamını yitiren yoldaşlarımızı anarak geçirdik. Yoldaşlarımızın miraslarına, emek, demokrasi ve barış mücadelelerine layık olmak için birbirimize sarıldık. Dayanışma bir nebze olsun acılarımızı hafifletti, kararlılığımızı biledi, geleceğe dair umudumuzu büyüttü” denildi
DİSK Bölge Temsilcisi Ali Güdücü burada yaptığı açıklamada, “Kendi hayallerini gerçekleştirmek için savaştan, kutuplaşmadan, gerginlikten, halklar arası düşmanlık tohumları ekmekten her kim, hangi güç odakları beslenmek istiyorsa, 10 Ekim 2015 Cumartesi günü, saat 10.04’te barış irademize bomba koyanlar onlardır…
Saldırıda 100'ü aşkın arkadaşımızı, kardeşimizi, canımızı, dostumuzu, sevdiklerimizi yitirdik. Son olarak saldırıda yaralanan ve Edirne’de kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren TÜM BEL-SEN şube başkanı Esfet Duran arkadaşımızı da maalesef kaybettik.
“Bizler 10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitingiyle ülkemizin içine sürüklendiği çatışmalı ortama dur demek istedik. Ülkemizdeki savaş iklimini ve ortamını dağıtmak, kendi var oluş ortamımızı korumak, emeğin haklarıyla barış ve demokrasi arasındaki dolaysız irtibatı kurmak istedik. Çatışmalardan en çok etkilenen, bedel ödeyenler olarak iktidarın ve Cumhurbaşkanının gerilimi artırıcı, kutuplaşmayı derinleştirici ve çatışmaları yaygınlaştıran politikalarına karşı halklarımızın ve emekçilerin özlemi ve talebi olan barış sesini yükseltmek, beyaz güvercinlerimizi ve balonlarımızı gökyüzüne uçurmak istedik” diyen Güdücü, “400'ün üzerinde arkadaşımız hastanelerde tedavi gördü, ağır yaralı arkadaşlarımız tedavi görmeye devam ediyor. Terör saldırısında yaralanan ve bütün tedavileri yasal olarak devlet tarafından karşılanması gereken bu arkadaşlarımızdan halen tetkik tedavi ücretleri isteniyor. İlgili makamlara yazdığımız uyarı yazıları görmezden geliniyor; telefonlarımız açılmıyor. Başbakan'a çağrıda bulunuyoruz. Bu ayıbı derhal düzeltin. Koruyamadıklarınızı daha fazla mağdur etmeyin” dedi..
“AKP iktidarı izlediği ırkçı/ayrımcı/tekçi/mezhepçi bir siyaset ekseniyle başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da da sorunların derinleşmesine, halklar arasında çatışmalı ortamların sürekli kendisini üretmesine neden olmuştur. IŞİD, El Nusra, El Kaide, Şam Cephesi ve daha birçok çeteci, paramiliter güçlere direk/dolaylı destek ve yardım nedeniyle ülkeler kan gölüne çevrildi” diyen Ali Güdücü, “Bizlerin ve diğer tüm muhalif kesimlerin bu politikaların eninde sonunda ülkemize yansıyacağı ve AKP hükümetinin çeteci güçlerle girdiği kirli, grift ilişkilerin suç olduğu yönündeki uyarılarımız ciddiye alınmadığı gibi adım adım AKP ve yandaş medya eliyle çeteci güçlerin hedefi haline getirildik. Dolaysıyla 10 Ekim bu politikalardan ve sivil darbe ortamından ayrı ele alınamaz, değerlendirilemez. 10 Ekim Katliamı emek, demokrasi ve barış mücadelemizde artık bir dönüm noktasıdır. Geleceğimizi belirleyecek bir nitelik taşımaktadır. Katliamın gerçek faillerinin açığa çıkarılıp cezalandırılmaması durumunda yeni katliamlar, yeni saldırılar kaçınılmaz olacaktır.
Halkı beyaz toroslorla korkutmak isteyenlerin, faili meçhulleri açığa çıkarmak için en ufak çaba harcamak bir yana açılan davaları da kapatanların, polise sınırsız yetki verenlerin, günlerce sokağa çıkma yasakları ilan edenlerin, buralarda çocuk, kadın onlarca sivilin yaşamını yitirmesine neden olanların, ülkemizi IŞİD’in ve çetelerin arka bahçesi haline getirenlerin bu katliamı açığa çıkartmayacağı açıktır. Katliamdan hemen sonra iktidar ve Saray’ın ısrarla bir algı operasyonu yürütmeleri, daha arkadaşlarımızın cansız bedenlerini toprağa gömmeden soruşturmanın seyrini değiştirmeye ve etkilemeye yönelik açıklama ve politikalarının nedeni 1 Kasım’da daha da iyi anlaşılmıştır. İktidar sözcüleri “her kim ki bu saldırıdan nemalanmak istiyorsa arkasında da onlar vardır” diyorlardı. Söyledikleri tek doğru söz bu olsa gerek. Kısa süre sonra “Ankara saldırısından sonra oylarımız arttı” dediler ve oluşturdukları büyük korku dalgası üzerinden 1 Kasım’da tek başlarına iktidar oldular. Kimin nemalandığı da böylece ortaya çıktı.” Şeklinde açıklama yaptı.
10 Ekim katliamında hedefin, emek, barış, demokrasi talebi olduğuna vurgu yaparak, Bizler, savaşın tam ortasında emek, barış, demokrasi dediğimiz için bize bir bedel ödetildi. Fail mi arıyoruz? Fail bellidir. Bu ülkede barış sesinin daha gür, daha yankılanan bir biçimde çıkmasından KİM/KİMLER rahatsız oluyorsa failler onlardır. Kimler hak arama mücadelesinden korkuyorsa, kimler sokakları emekçilere kapatmak istiyorsa failler onlardır.
Açıkça ifade ediyoruz, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç saldırılarının aydınlatılmaması, dosyalara gizlilik kararı koyarak karartılması 10 Ekim katliamına davetiye çıkartmıştır. Dolayısıyla bir taraftan 10 Ekim katliamına ilişkin tarihi nitelikte bir hukuki ve siyasi mücadele yürütecek bir yandan da diğer saldırılara ilişkin davaların takipçisi olacağız. Yaşamını yitiren ve yaralanan arkadaşlarımız adına ve kurumsal olarak suç duyurularında bulunduk. Gerçekler açığa çıkarılıp katiller hesap verinceye kadar bu davanın peşini bırakmayacağız. Yüzün üzerinde yoldaşımızı yitirdiğimiz bu davanın yüzyılın davası olması için ne gerekiyorsa, nasıl bir mücadele yürütmek gerekiyorsa bundan kaçınmayacağımızın da bilinmesini isteriz” dedi. Arzu Bulut