HDP Gaziantep Milletvekili Celal Doğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin gerekçesini,“Bugün bir milletvekili olarak, Türkiye'nin dış politikada ve eğitimde geldiği çıkmaz sokak, ekonomideki durağanlık, dört yıldan bu yana süren sükunetin (çözüm süreci) bozulmasının getireceği faturayı bilen bir insan olarak, Cumhurbaşkanı'ndan randevu almayı kendime vicdani olarak görev saydım. Bu kadar hukuktan sonra, bu ziyaretin doğal bulunması gerektiğini düşünüyorum” diye açıkladı
Cumhuriyet Gazetesi’nden Selin Ongun’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaretiyle ilgili sorularını yanıtlayan Celal Doğan, bu görüşmeye HDP’nin tepkisinin ne olduğu ile ilgili soruya, “Ben partiden çok müspet tepkiler aldım. Bu parti öyle demokrat bir parti ki, müthiş özgürlükçü. Dedikodu yok. Ayak çekme yok, özgürlüğünüze karışan yok. Yeter ki siz başkasının özgürlüğünü kısıtlamayın. Çok renkli, demokrat insanlar. HDP çizgisi benim yabancı olduğum bir çizgi değil. 68 kuşağına hakların kardeşliğine yabancı değildir. Ayrıca HDP’den olmaktan çok mutluyum. Türkiye'deki hakların birlikte yaşama projesine zerre kadar katkım olursa çocuklarıma bırakacağım en büyük miras olur” yanıtını verdi.
“Devleti yönetiyorsanız ne demek görüşülmez?”
Cumhurbaşkanı ile görüşmesine yönelik eleştirileri,“Ben 40 yıldır siyaset yapıyorum, kiminle ne konuşacağımı, parti adabı, ahlakı ve davranışlarını da bilirim. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar ve Tayyip Bey ile geçmiş hukukumuz söz konusu olduğunda Cumhurbaşkanı'na gitmeyi vicdani olarak görev saydım. Gitmemiş olsaydım, niye gitmedim de gerekeni söylemedim, diye kendi kendime sorardım. Vicdanım, bilgim, birikimim gitmek gerektiğinden yanaydı, gittim. Efendim görüşülmezmiş, ne demek! Hiç öyle bir kompleksim yok. Devlet yönetiyorsunuz, ne demek görüşülmez? Ülkeler savaşıyor, savaştıklarıyla görüşüyor. Siz kendi ülkenizde siyasi rekabetin getirmiş olduğu yanlışlar bataklığında görüşmek istemiyorsunuz! Ne demek konuşmamak, konuşmazsak neyi, nasıl çözeceğiz?” diye nıtlayan Celal Doğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye politikasına ynelik eleştirilerini de aktardığını şu sözlerle anlattı:
“PYD ve YPG ile bir savaşa girmenizi doğru bulmuyoruz, dedim”
“Öcalan'ı ilişkinin içine sokmamak Türkiye'ye iyilik değil kötülüktür. Suriye meselesine geldik sonra. 1) PYD ve YPG ile bir savaşa girmenizi doğru bulmuyoruz, dedim. 2) Yapılan tahliller benim kanaatime göre yanlış. Siz Kuzey Suriye’de ayrı bir devlet kurulacak imajı vererek, bunu suni olarak pompalıyorsunuz. Böyle bir niyetleri olduğuna hiç kimse inanmıyor, ben de inanmıyorum. Eğer siz hakikaten orada YPG ve PYD’nin bir etnik temizlik yaptığını, Türkmenleri ve Arapları zorla, silahla bölgeden attığını, onların topraklarına yerleştiğini düşünüyorsanız, ki biz aynı kanaatte değiliz, diplomasi ile bunu çözmek mümkün, dedim. Türkiye Cumhuriyeti adına, AK Parti'den, MHP'den, CHP'den, HDP'den bir heyetle oraya gidelim, eksikler ve yanlışlar varsa ikaz edilir, dedim. Böyle bir diplomasi yolu varken silaha başvurmanın yanlış olduğunu söyledim.
Kobani halkı, “Devlet bize çorba gönderdi IŞİD’e kurşun gönderiyor” diyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisine, “Bizi terör örgütlerine yardım etmekle itham ediyor sizin arkadaşlarınız ve partiniz. Böyle gösteriyorlar, en çok zoruma giden o” dediğini, kendisinin de buna karşılık, “Bakın ben size bir şey söyleyeyim, ben Kobani'ye gittim, orada saatlerce vatandaşla konuştuk. Vilayetimiz çorba göndermiş, içmediler. “Niye içmiyorsunuz” diye sorduğumda, “Devlet bize çorba gönderdi, IŞİD’e kurşun gönderiyor” dediler. Toplumdaki algı bu” yanıtını verdiğini söyledi.
“Kobani düştü düşecek’ sözü ile sanki bayram yapacak gibi bir haliniz topluma yansıdı”
Celal Doğan, “Erdoğan’a ‘Ha orada bir de, sizin Kürtlerle kırılma noktanız Kobani. Siz Antep'te konuştuğunuzda ben Kobani'deydim. ‘Kobani düştü düşecek’ sözü ile sanki bayram yapacak gibi bir haliniz topluma yansıdı. Kardeşleri ölümle pençeleşirken sizin bayram edası gibi bunu söylemenizi Kürt halkı içine nasıl sindirsin, dedim. “Ben o anlamda söylemedim. 147 bin yaralıyı Kobani'den biz getirdik. Onlara biz bakıyoruz” dedi. Yaralıya bakmak başka bir şey, Araplara da bakıyorsunuz. Ama o ülkedeki insanların mağduriyetlerini zafer gibi ilan etmeniz çok zorlarına gitti, dedim” sözleriyle ifade etti.
Kasım ayı, kafasındaki yeniden seçim tarihidir
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP ile koalisyonu tasvip etmediğini, “Tabanlarımız aynı” dediği MHP’yi tercih ettiğini ifade eden Celal Doğan, bu koalisyonun da Türkiye’yi erken seçime götüreceği izlenimi taşıdığını ifade ederken, “
“Ben edindiğim kanaati söylüyorum, kasım ayı, kafasındaki yeniden seçim tarihidir. Ve yine kendi düşüncemi söylüyorum. Maalesef 2015 Kasımı'ndan sonraki seçimlerin, o sathı mahalin güvenli geçeceğine inanmıyorum” dedi.
Kuzey Irak’a Antep olarak 7 milyar dolarlık mal satıyoruz
Kuzey Suriye’deki oluşumun, Türkiye açısından sağlıklı değerlendirilmediğini ifade eden HDP Gaziantep Milletvekili Celal Doğan, “Bir ülkeyi tahlil ederken o ülkenin menfaatleri ve demokratik insan hakları ölçütlerine bakacaksınız. Bu bir toprak mı, orada bir halk var mı, o halkın seni ilgilendiren bir tarafı var mı? O halk kendi kaderine karar vermeyecek mi? Şimdi Kuzey Suriye de aynı mesele. PYD konusu Salih Müslim ilk çıktığında, iki ay sonra Muharrem Yılmaz’ın yanına gittim. Muharrem Bey sizden ricam var. Kuzey Suriye’ye bir heyet gönderin, ilişki kurun çünkü ancak ekonomik ilişkiler kalıcı siyasi sonuçlar doğuruyor. Yarın başkası gelir buraları alır, geç kalırsınız, dedim. Bakın Kuzey Irak’a Antep olarak 7 milyar dolarlık mal satıyoruz. Birçok ülkenin ihracatından büyük bir rakam bu. Şimdi Kuzey Suriye bundan farklı olmayacak. Bunu görmemek için âmâ olmak lazım. Bunları kim aldatıyor; bilmem” diye konuştu.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Selin Ongun’un, Celal Doğan’ın Tayyip Erdoğan ile arasında geçen görüşme hakkında Celal Doğan’a soruduğu diğer sorular ve yanıtları şöyle:
“- Şimdi sözleriniz üzerine birçok akıldan geçecek kısım belli. Türkiye Erdoğan'a bu eleştirileri getiren birini ve Erdoğan'ın da o esnada dinleyici koltuğunda oturduğu bir anı tecrübe etmedi.
En ufak dahi kötü bir laf etmedi kendisi. Ben bunları bugün değil, 10 sene önce de söyledim kendisine. Mesela bak ben parti rozetini çıkardım, sizin bakanlarınız parti rozeti taşıyor. Parti rozeti Türkiye Cumhuriyeti Bakanlığı'ndan daha mı büyük, dedim.
- Son görüşmenizde mi söylediniz bunu?
Hayır daha önce söyledim.
- Siz Gazianteplisiniz. Kısa süre önce Pulitzer ödüllü gazeteci Stephen Kinzer'e Antep'te fahri hemşerilik verilecekti. Kinzer'in Erdoğan'ı eleştirdiği birkaç yazısı nedeniyle son anda iptal edildi. Sizin sözlerinizi okuyan pek çok akıldan geçecek: Cumhurbaşkanı sizi nasıl dinliyor acaba böyle?
Adam gibi hakaret etmeden konuşulursa herkes herkesi dinler, beni dinlediğini görüyorum. Cumhurbaşkanı ile görüşmenin de normal olması gerekir. Anormal olmaması lazım.”