ANASAYFA arrow right Güncel

“Diyarbakır Halep olur, İstanbul’da Halep olur…”

“Diyarbakır Halep olur, İstanbul’da Halep olur…”
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.40
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.40
78’liler Dernekleri Federasyonu yayınladığı bir bildiri ile Güneydoğu’da yapılan katliamları kınadı.
78’liler Dernekleri Federasyonu yayınladığı bir bildiri ile Güneydoğu’da yapılan katliamları kınadı. 78’liler Dernekleri Federasyonu adına basın açıklaması yapan Atiye Okay, “Diyarbakır'ın Sur mahalleleri, Silopi, Şırnak, Silvan, Nusaybin, Derik, Dargeçit, Cizre gibi "öz yönetim" diyen kent ve ilçe merkezleri katliam yaşanıyor” dedi.

Okay ardından “Sorunun temeli siyasidir, Kürt meselesidir, diyalog ve müzakere süreci başlamalıdır. Öncelikle operasyonlar durmalıdır!” diye konuştu.

Okay, “Özel Harekat polisleri ve asker tarafından kuşatılmış, top ateşine tutuluyor, evler yıkılıyor, yakalıyor. Operasyonlar, ev aramaları, tutuklamalar, sokağa çıkma yasakları ve "keskin nişancı" politikaları sistemli bir şekilde uygulanıyor. Ekmek, su, ilaç, tedavi, elektrik gibi en temel insan ilişkileri yasak. Onlarca insan, genç, yaşlı, çocuk, kadın ayrımı yapmaksızın katlediliyor. Katliam ve cinayetler, ciddi bir soruşturmaya tabi tutulmadan gündemden düşürülüyor. Varto vahşetini hatırlayan var mı? Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları soruşturmaları ne oldu? Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi katledildi, soruşturması ne oldu, bilen var mı? Tehlikenin farkındayız! "Kamu Düzeni" ve "İç Güvenlik Yasası" adlı "Güvenlik Konsepti"ne geçildi. Hukuk ve demokratik yasallık rafa kaldırıldı. Osmanlı Ocakları adı altında "eğitilmiş" lümpenlerle, IŞİD ve Ağar/Eken zihniyetli Özel Harekat polisleri ve özel harpçiler sokağa salındı.

Basın baskı altında. "Olanı" haber yapma suçu ilan edildi. "İbretlik" olsun diye Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül ve onlarca DİHA çalışanı tutuklandı. Parlamenter siyaset kuşatma altında. Parlamentoda 60 milletvekili ile temsil edilen HDP'yi "terörizm" ile yaftalama ve "PKK" ile aynılaştırma yönünde bir kirli yönlendirme yapılırken, "dokunulmazlıklarına" rağmen saldırı, gözaltı ölüm tehlikesi yaşıyorlar. Toplum ve siyaset yoğun bir kutuplaşma altında. Hep var olan nefret söylemi siyasiler tarafından sonuna kadar uygulanıyor; "Zerdüştlük", "Ermeni dölü", "terörist" gibi sıfatlar eşliğinde yürütülen siyasetle, stadyumlarda Ankara ve Paris katliamlarını alkışlayan, tekbir getiren, kötücül, insanlık dışı davranışlar arasındaki ilişkiyi kim reddedebilir? Bu denli tahammülsüzlüğün, sıcak çatışma içeren kriz ortamlarının yaygınlaşması, nefret suçlarına ve insanlığa karşı suçlara evrilme potansiyelini kim reddedebilir. Baskıya karşı direnme son çaredir, daha çok baskıyla, katliama karşılanmaz!” dedi.

Sözlerine, “TC devleti 10 aralık 1948'de kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, baskı, dehşet ve korkudan kurtulma, ifade ve inanç özgürlüğü üzerinde kurulu idi diyen Okay, “Ancak toplum olarak, baskının, yasağın, işkencenin, cinayetlerin, katliamların yeniden üretildiği sınır tanımaz bir baskı ve şiddeti ortamda yaşıyoruz. Başkanın ve şiddetin siyaset ve devlet etme biçimi olarak tercih edildiği bir memlekette buna karşı direnişler, protestolar da olacaktır, nitekim oluyor. Hukuk devletinde baskıya karşı direnişin, başkaldırının yanıtı cinayet İşleme ve katliam yapma özgürlüğü değildir. Baskıya karşı direnme, ceza yasaları ile karşılanmaz, cinayet ve katliamla hiç karşılanmaz. Demokrasilerde, insan hakları hukuku içinde "direnme hakkı" anayasal hak bir olarak tanınır. Baskıya karşı çıkmak öncelikle şiddete başvurmaksızın talepte bulunmak, bir insan hakkı olan direnme ve başkaldırı hakkıdır. Çünkü meşrutiyetini, toplumsal adalet ve vicdan duygusunun alır. "İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnmeye zorunlu kalmaması için, insan haklarının hukukun üstünlüğü yoluyla kurulmasının zorunluluk olduğuna" dair cümleler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin önsözünde boşuna yazılmamıştır” şeklinde konuştu.

Okay, “Elbette "yazılmamıştır" ancak Diyarbakır'ın Sur mahalleleri, Silopi, Şırnak, Silvan, Nusaybin, Direk, Dargeçit, Cizre gibi "özyönetim" diyen kent ve ilçe merkezleri katliam yaşıyor... Her an ülkeyi geri dönülmez yola itecek daha büyük bir katliam yaşanabilir. Yaşanırsa ne olur? Geç kalmadan öncelikle operasyonlar durmalıdır! Polis ve asker kuşatmaya son vermelidir. Doğrudan veya aracılar üzerinden konuşarak veya “sözsüz ve yazısız” bir anlaşmayla söz konusu ilçelerde silahlar susmalıdır” dedi. Çiçek Bayram
Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *