biri içine geçen, ilişkileri olan ve fakat hiç kimsenin küçümseyemiyeceği bir ağırlık taşır.
Edep kelimesi kapsamına on kadar kavram ve ilgi mevcut ise de, halk için çok geçen bazı-
larına göz atalım: a.Terbiye, güzel ahlak; b.Görgü kurallarına uygun davranma, nezaket, in
celik; c. Utanma duygusu, ar, haya. Bir de şu deyim: edep etmek: utanıp sıkılmak geçer.
“edep”sözcüğü, pratik ahlak ve yaşam kuralllarını içermesinin yanı sıra, mecaz olarak, in-
sana yülsek kültür kazandıran ve onu bilgili kişiler düzeyine çıkartan bilgiler -kültür dahil-
anlamına da gelir. Başlıktaki üç kavram birbirlerini destekleyen, her birinin köklü, derin ve
sağlam oluşları bu kompleks sistemin mükemmeliyeti için vazgeçilmez karakterler taşır.
Edep terimi yalnızca yukarıda kısaca verilen tanımın kat kat üzerinde kapsamlıdır. Hakeza
görgü ve adabı muaşeret de böyledir. Bu terimlerin hepsinin kökeninde bilgi, deneyim ve
toplumlarda oluşmuş paradigmalar ve kurallar bulunuyor. Bilindiği gibi adap (adab) sözü
Arapça kökenli olup edep kelimesinin çoğuludur. Adabı muaşeret (muaşeret adabı) deyimi
ise, nezaket ve kibarlıkla ilgili bilgi ve uygulamalar, görgü kuralları olarak tanımlanabilir.
Ancak şunu da eklemek gerekir ki, insanlık zaman içinde bilimde-teknolojide zamana göre
erişilen anlayış, bilgi, deneyim ve görgüden oluşan yeni kavram ve durumlar dolayısıyla be
lirlenemiyen derece ve durumlarda değişim gösterebilir diye düşünürüm.Üzerinde durulan
konu zamanımızdaki kavram ve kapsamdır. Yabancı dillerde “savoir vivre (Fr) // art of
living, good manners (İng.)” // Umgang, gutes benehmen ( Alm.) olarak geçer. Bu alanda
basında ve medyada ne yazık ki son on beş yirmi yıldır pek bir program yayını görülmedi..
Yukarıda altı çizilen iki unsurun tamamlayıcısı olan görgü de son derece önemi olan ayrıl-
maz niteliktedir. Görgünün oluşumu ve birikimi kişide zamanla ve aile terbiyesinden baş
layarak, iç ve dış dünyasında okuma, öğrenme yanında edindiği deneyimler, şahit olduğu
olaylar manzumesinden oluşur.
Ta baştan beri açıklanmaya çalışılan, başlık çatısı altındaki kavramların temelinde yatan a -
na kaynak ve dayanak olarak muhtelif dinlerden intikal eden öğretiler, emir ve yasaklama -
lar bağlamlarında ortaya çıkmışlardır. İncelediğimiz konular bütününün temel özü ve ruhu
ahlâktır. Ahlakın ana kaynağı, doğurucuları dinlerdir. Bu da her şeyi yaratan Tanrı tara -
fından / çeşitli din yada dogma sistemlerinde var olan yaratıcı kavramına bağlı olarak / vaz
edilen temel düşün ve ilkelerden oluşur. Ansiklopedik olarak ahlak şu temalarla belirtilmiş
tir: a. mutlak olarak iyi olduğu düşünülen ya da belli bir yaşam anlayışından kaynaklanan
davranış kuralları topluluğu. b. iyinin ve kötünün bilimi; etik ilkeler tarafından yönlendiril-
meleri bakımından ele alınan insan davranışlarının kuramı. c. bir kimsenin iyi niteliklerini
ya da kişiliğini belirten tutum ve davranışlar bütünü, huy.
Bütün bu anılan kavram ve terimlerin incelendiği değerlendirildiği ahlak kitapları ve yazıla
rın esin kaynağı, kökeni semavi dinlere ait ana kitaplar (Tevrat, Zebur, İncil,Kur’an) dır.
Kanımca, insanların bilgilenme, zihin güçlerinin gelişmesi vetiresinde Rab Tealâ mükem-
meliyet için en son kitap olan Kur’an-ı Kerim’i düşünen akleden insanlar için indirmiştir.
Bundan önce, asırlar boyu düşünürler, filozoflar ahlak üzerinde incelemeler, görüşler serd-
etmiş, yazıtlar ve kitaplar ortaya koymuşlardır. Aristo, Eflatun, Nikhomakhos ahlak anlayış
- 2 –
ları, sonraları Descartes, Kant, Marx, Engels, Nietzsche, daha birçok bilgeler ahlak kavra-
mını çeşitli yönlerden, yer yer enine boyuna, derinliğine incelemiş, irdelemişlerdir. Bütün
bunlarda gözden kaçırılan temel bir ruh - anlayış vardır. En kısa olarak ahlak tilciği mad
di - fiziksel anlamda ve manevi manada yaratılış ve onunla ilgili hareket, tutum ve davranış
kurallları bütününü içerir. Evrende mevcut, görünen ve göremediğimiz alemlerin kendi baş-
larına oluştuğunu, meydana geldiğini, okuması yazması, aklı izanı vicdanı olan bir kişi ev -
rendeki fizik ( mekanik, çekirdek fiziği, enerji, optik, kuvantum fiziği vd.) biliminin yasala-
rı, kimya, biyoloji, astronomi gibi bilim dallarındaki cari kanunları öğrenmiş biri için bu de
rece yüksek,entegral sistemlerin tümü için mutlaka herşeyi bilen ve yaratma kudretli yüce
bir varlığın eseri olduğunu ister istemez kabul etmesi lazımdır, mutlak icaptır. Güneş siste-
mimizin üçüncü gezegeni olan Dünyamızda olan bitki türlerinin 300 bini aşması; hayvan
türlerinin bir milyondan fazla olduğu gerçeği, insanı tüm insanlığa gönderdiği kitabında
yaptığı uyarılar, açıklamalar ve meydan okuma karşısında O’nu yadsımanın olanağı yoktur
diye düşündürür. Şu halde temel ahlak koyucunun, O yaratanın olduğunu kabul etmemiz
esastır.Yüce Tanrı’nın yarattığı şeyler için beslenme, maddi manevi, büyüme – gelişme,
doğasal, birbirleriyle olan ve olabilecek ilişki, münasebet ve işlemleri düzenlemeleri esastır.
Kitabında tüm gönderdiği peygamberleri aracılığıyla edep ve muaşeret kurallarının dahi
temellerini belirlemiş, saptamıştır. Görgü ise yukarıdaki temel ahlak ve adap kurallarına
uygun, uyumlu ve irtibatlı işlemler ve ilişkiler bütünlüğünü göstermelidir diye düşünmek ta
biidir. Öyle olmalıdır. Edebe, görgüye ve esansiyel ahlaka temel oluşturabilecek bir emir
ve bilgilendirme olarak Hz.Muhammed’in şu hadisine dikkat edelim:“Bilgeliğin başı Allah
korkusudur” [ Re’sül hikmete mahafetullah ]. İnsanlığın genel uyuştuğu bazı temel görgü ve
edep örnekleri olarak ilk akla gelenler arasında: yüksek sesle konuşmamak, karşısındakini
küçük görmemek, kötü sözler kullanmamak, insan haklarına riayet etmek, kimseye hakaret
etmemek, gurur- kibir yaparak etrafa çalım satmamak, zaman dahil manevi ve maddi kay-
nakları boşa harcamamak, israf etmemek...Bu konuda sayfalarca yazı yazılsa da bitmez.
Şu hususa da dikkat etmemiz gerekir ki çoğu halde bu üç kavram birbirlerini tamamlar, dü-
zeltir, hale yola koyar niteliktedir.
Görgü ve muaşeret adabı ile ilgili bazı anmalar:
* Bir topluluğa veya kendinden büyük birine bir konuyu açıklarken: “ anladınız mı?” diye
hitap edilmez. Dedemin: “Bilmem anlatabildim mi? denilir” deyişi halâ kulağımdadır.
* Her hangi kişiye (insana) topluluğa hitap ederken haddinden fazla yüksek sesle bağırmayı
görgüsüzlük, edepsizlik olarak algılamaktayım. Lokman peygamber, oğluna verdiği nasi -
hatlarda bunu önemle vurgulamıştır. Hatta şu ifade kullanılır: “kuşkusuz seslerin en çirki
ni eşek sesidir”.Ne hazindir ki bazı mitinglerde bu sese bile baskın olan bağrışlar duyuldu.





