ANASAYFA arrow right Güncel

Halkların birlikte, ortak yaşamaya inancı sağlam

Halkların birlikte, ortak  yaşamaya inancı sağlam
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.29
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.29
Suruç’taki patlamanın ardından bölgede edindiği izlenimleri Sabah’a değerlendiren HDP İl Eş Başkanı Mehmet Karayılan,

Suruç’taki patlamanın ardından bölgede edindiği izlenimleri Sabah’a değerlendiren HDP İl Eş Başkanı Mehmet Karayılan, böyle bir facia karşısında “toplumsal refleksin” zayıf olmasından yakındı.

 

Suruç’taki patlamanın yalnızca bir IŞİD vahşeti olarak ele alınamayacağına vurgu yaparken, “Bu patlamayı yalnızca IŞİD’e mal etmek saflık olur” diye konuştu. Karayılan, patlamanın hemen ardından Suruç’ta karşılaştığı vahşetin boyutlarını, “Geride kana bulanmış kalemler, balonlar, oyuncaklar ve çam fidanları ile kopmuş insan bedenleri vardı” diye özetledi. Karayılan, tüm şiddete rağmen, Türkiye’de halkların birlikte, ortak yaşamaya ve kardeşlik köprüsü kurma ve güçlendirmeye inancının sağlam olduğu görüşünde.

 

 

HDP İl Eş Başkanı Mehmet Karayılan, Suruç’ta meydana gelen olaylar, 31 gencin yaşamını yitirmesi konusunda Sabah’ın sorularını şöyle yanıtladı:

 

-Suruç’ta 35 gencin yaşamını yitirmesine neden olan patlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok planlı bir eylem. Suruç olayı normal bir toplumda olsa halk refleksine neden olur. Fransa’da Charlie Hebdo saldırısının ardından toplum sağcı-solcu demeden bir refleks ortaya koydu. Ama burada toplumsal refleks gelişmiyor. Örgütlü refleks de yeterli olmuyor. Yalnızca bizim kitlemiz ayağa kalkıyor. Oysa ortada bir insanlık dramı var.

 

-Siz olayın hemen ardından Suruç’a olay yerine gittiniz karşılaştığınız manzara neydi?

-Etrafa saçılmış balonlar, kana bulanmış kalem ve oyuncaklarla çam ağaçları vardı. İnsanların parçalarını küreklerle topladılar. Kollar, bacaklar, ikiye bölünmüş insan bedenleri arasındaydı bunlar. Cesetlerin çoğunun gözleri yerinden fırlamıştı patlamanın basıncıyla. Bu gençler, Türkiye’nin dört bir yanından Kobani’deki insanlara, çocuklara destek vermek için toplanmıştı. Kobani’yi birlikte inşa etmenin, halkların nasıl birarada yaşayacağının ifadesiydi o eylem. Kobani’deki insanlara manevi, psikolojik destek için bu etkinliği düzenlemişlerdi. Çok anlamlı bir eylemdi. Ama onlardan geriye kanlara bulanmış kitaplar, çam ağaçları, parçalanmış ayaklar kalmıştı. Bu kadar barışçıl bir gençliğin barbarca bir eyleme maruz kalması sıradan bir olay değil.

 

-IŞİD değil mi başlı başına bu eylemin sorumlusu?

-Bu saldırı yalnızca IŞİD barbarlığı ile ifade edilemez. Sıradan bir olay değil. İktidarla ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Başta Kobani ve Tel Abyad kapısının IŞİD’den temizlenmesinin iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan’ı rahatsız ettiği görülüyor. Tel Abyad’ın alınmasından sonra Cumhurbaşkanı, “Bedeli ne olursa olsun orada örgün yönetim istemiyoruz” dedi. Devletin burada kendi sınırındaki Kürtler’e karşı düşmanlık söyleminin bir ürünüdür bu barbar saldırı.

 

-Saldırı  nasıl bir sonuç doğurdu?

-Kobani’deki Kürt meselesini biraz daha evrenselleştirdi ve Türkiye’nin gündemine oturttu. Kobani’de farklı kimlikteki halkların kendini yönetebilirliğini gösterdi. Bu başarı, Türkiye’deki farklı halkların Kürtler’e yakınlaşmasını sağladı. Gençlerin buraya gelişi, Türkiye’deki halkların bir arada yaşayabilirliğinin ifadesidir. HDP budur aslında. Bu hunharca saldırı halklar arasındaki köprüye saldırıdır.

 

-IŞİD’in bölgedeki illerde, Antep’te çok sayıda uyuyan hücresi olduğu doğru mu?

-Urfa, Antep, Hatay, Kilis’e baktığımızda IŞİD’in dışarıdan gelen ve Türkiye’den katılan militanları hep bu sınırlardan geçiyor. Bu sınırlarda devletin askerleri var, 300-400 metre ara ile kulelerde askerler nöbet tutuyor, sınır boyunda tanklar dizili, termal kameraların olduğu böyle bir sınırda IŞİD’e lojistik destek sağlanıyor. IŞİD’in devletin desteği olmadan geçtiğini düşünmek saflık olur. IŞİD’in kenar mahallelerde, yoksul kesimde yuvalandığını biliyoruz, duyuyoruz. Eğer burada bir eylem olmuyorsa burayı geçiş noktası olarak, lojistik geçiş yeri olarak görmelerindendir. Suruç patlaması, istedikleri zaman istedikleri eylemi yapabileceklerini ortaya koydu. Aylardan beri burada ciddi sıkıntılar olduğunu dile getirip, tedbir alınması gerektiğini söylüyoruz. Devlet bu uyarıları ciddiye alsa bu hücreleri yok eder. Ama destekliyor. Karşımızda hedefi ve amacı olmayan barbar bir örgüt var. Bu örgütü, Kobani’de Şengal’de ve Suruç’ta gördük.

 

-Suruç saldırısı Kürtler’le Türkler arasında son yıllarda gelişen bağlara zarar verdi mi?

-O çocukların, gençlerin farklı gelir gruplarından ve halkların arasından gelmiş olması, halklar arasındaki bağın güçlenmesinin bir kanıtı idi. Suruçlu bir anne ne dedi? “Keşke onlar değil de bize olsaydı, biz zaten alıştık” dedi. Bu sözler çok anlamlı. Bu kadar şiddete karşılık halkların birlikte, ortak yaşamaya ve kardeşlik köprüsü kurma ve güçlendirmeye inancı sağlam. Bu tür eylemler Kürt halkı ile sistem arasında yumuşayan ilişkileri gerginleştiriyor yalnızca.

Devlet koruyan bir devlet olmayınca, halkın kendi güvenliğini kendisi sağlamaktan başka çaresi kalmıyor. Kendi güvenliğini sağlama meselesi de örgütlenme ve dayanışma içerisinde olma amacını taşıyor. Bu saldırı, sistemle halk arasındaki güvensizliği artırdı, süratle onarılması lazım. Devletin bu kadar Suriye’ye girme sevdası, IŞİD’e karşı sınırlarını korumaması, halk iradesini açıkça ortaya koyduğu halde seçimden bu yana koalisyon meselesinin bu kadar savsaklanması, Öcalan ile yapılan görüşmelerin kesilmesi son derece yanlış gelişmeler. Oysa kritik süreçlerde Öcalan’ın verdiği mesajlar ortamı rahatlatıyordu.

 

-Türkiye bir iç savaşa gidiyormuş korkusu yaşanıyor, bu gereksiz bir endişe mi?

-İç savaş değil, ama insanlar yarınının ne olacağını bilemiyor. Bu çok kötü bir durum. Koalisyon konusunda tam bir tiyatro sahneleniyor. Sadece iş olsun diye görüşmeler yapılıyor. Bu ortamı da ne yazık ki Cumhurbaşkanı yaratıyor. Halk seçimde en çok Erdoğan’ın başkanlık sevdasından rahatsız olduğu için tavrını koydu, koalisyon görüşmesi yapılan partiye bu konunun gündeme getirilmemesi dayatılıyor. Halbuki halk o partilere bunu engellesin diye oy verdi. Halk yolsuzluklara tavır koydu, yolsuzlukların gündeme getirilmemesi ön koşul olarak sürülüyor.

 

-Gündemde bir erken seçim mi var?

-Öyle görünüyor. Halkın rahatsız olduğu savaş 2.5 yıldan beri durdu, insanlar ölmüyor, halklar arasında yeni umutlar gelişti. Ama Erdoğan şimdi kalkıp ortada bir masa da yok, görüşme de diyerek olumsuzluk yaratıyor.

Bakın IŞİD evlerimize girmiş durumda. Kesik başlar, parçalanmış cesetler, sıraya dizilip, elleri bağlanmış satılan kadınlar, bu görüntülerin tümü sosyal medyada evimizin içinden izliyoruz hepsini. Bu durum insanlar da korku ve gelecek kaygısı yaratıyor. Erdoğan’ın savaş çığırtkanlığı insanları endişelendiriyor. Adem Kesenek

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *