ANASAYFA arrow right Güncel

Hayvancılık konusunda akıl tutulması yaşanıyor

Hayvancılık konusunda akıl tutulması yaşanıyor
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.30
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.30
Gaziantep bundan 25-30 yıl önce canlı hayvan ihracat merkezi konumundaydı.

Gaziantep bundan 25-30 yıl önce canlı hayvan ihracat merkezi konumundaydı. İslahiye’de Gümrük Müdürlüğü bile vardı... Ancak bugün Türkiye, et ithal etmeye başlayan bir ülke ve kasaptan alacağınız bir kilo etin bedeli 40-45 arasında değişiyor.

 

Karkas* etin kesimhaneden çıkış fiyatı 20-25 lira. Bu et tüketiciye ulaştığında 40-45 liraya ulaşıyor fiyat. Aradaki fark nereye, kimlerin cebine gidiyor?

  

Üretici elinden çıkan ürünün fiyatı ile kasapta satılanın fiyatı arasındaki farkı görünce şaşırıyor ve devletin üreticiyi yeteri kadar desteklememesinden yakınıyor. Üreticiye göre, en değerli mera alanları, siyasiler tarafından rant amacıyla talan ediliyor. Sabah’in görüştüğü üreticileriden bir bölümü, “Meralar yağış oranının düşmesiyle azaldı, ancak büyük bir bölümü de talan edildi. Ülkemizde meralar herkesin her şeyi alıp, oraya hiçbir şey yapmadığı alanlardır” diye konuşuyor. Devlet hayvancılığı desteklese, Türkiye’nin çok ucuza et yiyebileceğinin altını çizen üreticiler, “Herhalde bu konuda siyasiler, devlet bir akıl tutulması yaşıyor olmalı. Yoksa, bindiği dalı keser mi? Bakın bugün Suriye, Irak ve İran sınırından çok sayıda hayvan girişi var. Bunlar denetlenmiyor. Üreticinin elindeki hayvan sayısı konusunda da sağlıklı veriler yok” diyor

 

 

En büyük darbeyi vebadan yedik

Et fiyatlarındaki artışı ve hayvancılığı durumunu, üreticiden sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı İbrahim Yılmaz’a da sorduk.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı İbrahim Yılmaz,konuyla ilgili olarak Sabah’ın sorularına verdiği yanıtta, en önemli şeyin üreticinin desteklenmesi olduğunu ifade etti. Yılmaz’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

 

-Biz bir zamanlar canlı hayvan ihraç ediyorduk, Antep’te Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği vardı. Ne oldu bize, neden bu hale geldik?

-Gaziantep, Doğu ve Güneydoğu’nun tüm canlı hayvanının pazarlama yeriydi. Ya burada kesim yapılır veya otelcilik hizmeti verilirdi. İslahiye’de Gümrük Müdürlüğü bile vardı, canlı hayvan ihracatı buradan yapılıyordu.

1991 yılında veba hastalığı baş gösterdi. Sığır vebası ile birlikte Suriye, aşağıya doğru olan geçitlerimizi kapattı. Bu başta teknik olarak doğruydu. Ancak daha sonra işin içine siyasi ve ekonomik nedenler girince o kapı bir daha açılmadı.

 

-Zemin bu kadar uygun olduğu halde, Türkiye’de hayvancılık neden gelişmiyor?

-Çünkü hayvancılığı köylüye ihale ediyor Türkiye.

 

-Ne var bunda doğrusu da bu değil mi? Zaten hayvancılığı daha önce de köylü yapmıyor muydu?

-Doğru ama, onlar besicilik konusunda bilinçli değil ki! Bir de daha önce  nüfus bu kadar değildi, dolayısıyla üretim yeterli oluyordu.

 

-Türkiye’de hayvancılığın demografik dağılımı nasıldır?

-Batı’da kanatlı hayvancılık, Doğu’da büyük baş, diğer bölgelerde de küçükbaş hayvancılık yaygındır. Büyükbaş hayvancılık için en uygun meralar Doğu’dadır. Çünkü büyükbaş hayvan otu diline dolayarak koparıp yer. Küçükbaş hayvan dişiyle kopardığı için, kısa otlar onlara yeterli olur. Türkiye coğrafyası küçükbaş hayvan yetiştirmeye daha uygundur.

 

-Hayvancılık neden gelişmiyor, sorun nedir?

-Hayvancılığın gelişmesi için bir kere elinizdeki damızlığın kalitesi çok iyi olacak. İkincisi yem olayıdır. Hayvancılıkta giderin yüzde 60-70’i yemdir. Bunun en önemli kısmının kaba yem olması lazım. Kaba yemin en ucuz ve iyisi meralardadır. Bugün kaba yemi tarım arazilerinde üretir duruma geldik. Üçüncüsü de veterinerlik hizmetleridir. Elimizde yeteri kadar veteriner mevcut, o alanda sorun yok.

 

-Meraları nasıl koruyacağız peki?

-Meralar gerçek manada bakıp koruyacak kişilere kiraya verilebilir. Devletin tümünün korunup, bakılmasına gücü yetmez. Bir de 30-40 yıla kadar köy diye bir şey kalmayacak. İnsanlar kentlerde yaşamak, kentin imkanlarından yararlanmak istiyor doğal olarak. Meraları kiralayan insanlar büyük çiftliklerde kendisi üretim yapacak.

 

-Türkiye’nin yıllık et ihtiyacı ne kadar, biliyor musunuz?

-Bir ara hesaplamıştık, 5.5 milyon büyük baş, 14 milyon küçük baş. Yıllık.

 

-Peki mevcut üretimimiz ne kadar şu anda?

-Bilen yok. Çünkü hayvanlarımız kayıtlı değil.

 

-Şu anda kasaplarda et 40-45 liradan satılıyor. Aslında bu etin fiyatının ne kadar olması lazım?

-En fazla 25 lira. Bakın Almanya’dan et ithal etmeye başladık, kilosu 4 Euro.

 

-Peki neden bu kadar pahalı yiyoruz, daha doğrusu yiyemiyoruz?

-2006-2007’deki kuraklık meraları kurutunca yem fiyatları tavan yaptı, o zaman üretici elindeki hayvanları kesime gönderdi. Aslında et sorunu 2009’da başladı, bugün değil. Köylü ürettiği sütü de çok ucuza veriyor.  1.5 liraya ondan alıp, 2.5-3 liraya markette satıyorlar. Eğer hayvancılığın gelişmesi isteniyorsa, öncelikle besicilik tesislerini desteklemek lazım. Önce süt işletmelerini ayakta tutmalıyız.

Küçükbaş hayvan üreticisini de korumamız lazım. Bu yıl yağışlar uzun sürünce, üreticinin elinde yem kalmadı. Büyükşehir olarak bin 300 ton yem dağıttık üreticiye. Her üretici 500’er kilo yem aldı. Buğday dağıttık, 70-80 bin dönüm araziye buğday ekildi. Yalnızca buğday üretilmedi bu kadar alanda sap da üretildi.

 

-Şu anda Türkiye’nin yıllık et ihtiyacı ne kadar?

-2 milyon ton.

 

-Madem et bu kadar pahalı o zaman biz de eşdeğer alternatif gıdalara yöneliriz..

-Alternatifi yok.  Zihinsel olarak çalışan bir insanın tükettiği gıdanın en az yüzde 40’ının hayvansal gıda olması gerekiyor.

 

-Hayvancılık konusunda Antep’in durumu nedir?

-500 bin civarında küçükbaş hayvanımız var, yılardır bu rakamı koruyoruz, azalmıyor. 150 bin civarında da büyükbaş hayvana ulaştık. Yem sorunu çözülürse, günlük 300-350 ton soğutulmuş süt potansiyelimiz var.  Antep’te son yıllarda kurulan işletmelerde günde 10 ton süt sağanlar var.

Karkas: kesilmiş, derisi yüzülmüş, sakatatı çıkarılmış, tüm gövde. Adem Kesenek-Özer Karınca

 

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *