ANASAYFA arrow right Güncel

İşçi ve işçi güvenliği konusunda her gün daha geriye gidiyoruz

İşçi ve işçi güvenliği konusunda her gün daha geriye gidiyoruz
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.49
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.49
Toplantıda konuşan İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Burkay Güçyetmez, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gidişat olumsuz yönde ilerliyor. Yasalar ile koruma altına alınacağı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçtiğimiz her gün ülk
Toplantıda konuşan İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Burkay Güçyetmez, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gidişat olumsuz yönde ilerliyor. Yasalar ile koruma altına alınacağı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçtiğimiz her gün ülkemiz daha da geriye gidiyor” dedi.

263 madencinin yaşamını yitirdiği
toplu iş cinayetinin yıldönümü
“Bugün, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği toplu iş cinayetinin yıldönümü” diye sözlerine başlayan Güçyetmez, “2013 yılından bu yana her 3 Mart’ta "İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü" etkinliğiyle ülkemizin kanayan yarası haline gelen iş cinayetlerine bir kez daha dikkat çekmeye, iş cinayetlerinin önlenmesi için mücadeleyi bir adım daha büyütmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
Güçyetmez, “Ülkemizde iş cinayetlerinin ve iş kazalarının sayısı artık tutulamaz hale geldi. Cinayetlerin ve kazaların önlenmesi, meslek hastalıklarını ortaya çıkaran etkenlerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmalar yapılmıyor. Yapılması gereken çalışmalar, maliyet ve işgücü mazeret gösterilerek geçiştiriliyor ve emekçilerin can güvenliği hiçe sayılıyor” diye konuştu.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği
olumsuz yönde ilerliyor
İşçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının olumsuz yönde ilerlediğini belirten Güçyetmez, “Yasalar ile koruma altına alınacağı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçtiğimiz her gün ülkemiz daha da geriye gidiyor. Hafızalarımızda henüz tazeliğini koruyan Soma, Ermenek, Torunlar ve en son Şirvan’da yaşanan işçi katliamları 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlükteyken meydana geldi” ifadesini kullandı.
Güçyetmez konuşmasına şöyle devam etti: “6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve kanun çerçevesinde bu güne kadar yapılan düzenlemeler problemlidir. Bununla birlikte, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi” başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemeler bir anlam ifade etmeyecek.”

İşsiz kalma korkusu, işçilerin fiziksel
ve ruh sağlığını olumsuz etkiliyor
Güçyetmez, “Emekçiler, uygulamaya konan özel istihdam büroları ile kiralık işçi haline dönüştürülmüş zorunlu bireysel emeklilik sistemi kesintileri ile de sosyal hakları daha geriye çekildi. Güvencesizliğin neden olduğu esnek çalışma, işsiz kalma korkusu, işçilerin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da olumsuz etkiliyor” ifadelerine yer verdi.

“Tüm bunların yanında en önemli konulardan birisi de kamu kurumları ve 50 kişiden az işçi çalıştırılan, az tehlikeli iş yerlerinde uzman ve hekim çalıştırma zorunluluğunun 1 Temmuz 2017 tarihine ertelenmesidir” diyen Güçyetmez, “İş cinayetlerinin önlenmesi, iş güvenliğinin sağlanması ve meslek hastalıklarının tespit edilebilmesi için bu iki unsurun tüm işyerlerinde görev yapması gerekmektedir” ifadesini kullandı.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması
devletin ve iş verenin görevi
Güçyetmez, “İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu unutulmamalıdır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmeli, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalı, İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kar alanı olmaktan çıkartılmalı” şeklinde çözüm önerileri sundu.

15 yılda 20 bin işçi
hayatını kaybetti
Soma’da, Ermenek’te Torunlar’da ve Şirvan’da 350 işçinin hayatını kaybettiğini ifade eden Güçyetmez, 15 yılda 20 bin işçinin hayatını kaybettiğini söyledi. “İş cinayetlerinde büyük bir artışa neden olan OHAL uygulamasına iş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının, denetimsizliğin önünü açacak tüm düzenlemelere, iş cinayetlerinde devletin ve işverenlerin suçunun, uzman olarak görev yapan teknik elemanların sorumlu tutulmasına, özel istihdam bürolarına ve zorunlu bireysel emeklilik sigortasına, güvencesiz çalışmaya, iş cinayeti davalarındaki hukuksuzluğa ve iş cinayetlerinin kader, fıtrat olarak nitelendirilmesine HAYIR diyoruz” dedi. Hüseyin Karataş




Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *