ANASAYFA arrow right Güncel

Mısır üretimi, yüzde 65 oranında artış gösterdi

Mısır üretimi, yüzde 65 oranında artış gösterdi
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.33
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.33
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, son 11 yılda ekim alanlarının
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, son 11 yılda ekim alanlarının yaklaşık yüzde 20 oranında genişlerken, mısır verimleri de yaklaşık yüzde 65 oranında artış gösterdiğini bildirdi.
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği Başkanı Rint Akyüz, yılın ilk mısır hasadının yapıldığı Adana Taşçı Köyü Mevkii’nde düzenlenen 2015 ‘Mısır Hasat Şenliği’nin ardından düzenlenen basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu.

“Dünyanın ve Türkiye'nin en önemli tarım ürünlerinden biri olan mısır tarımı bakımından bereketli bir yıl yaşıyoruz” diyen Akyüz, 2015 yılı mısır rekoltesinin Türkiye’de son yıllarda ciddi bir artış gösteren verimle, bu 6.5 milyon tonu bulmasını beklediklerini bildirdi. Akyüz, “Ekim alanlarındaki genişlemenin yanı sıra her ne kadar bu sene geçen seneye göre biraz daha düşük olsa da dönüm başına verimde önemli düzeyde artış sağlanmıştır. Emeği geçen bütün çiftçilerimizi, sanayicimizi ve paydaşlarımızı tebrik ediyorum” dedi.
Akyüz, açıklamasında, Türkiye’nin tarımsal kapasitenin ve gücünün mükemmel olduğunu vurgularken, “Ancak tarımı sanayimiz ile entegre etmekte zorlukları aşamadık henüz. Şunu belirtmeliyim ki, tarımını sanayisine entegre edememiş ülkelerde tarımda ve sanayide başarı şansı yoktur. Domates gibi devletin müdahale etmediği, piyasa şartları altında çalışan, düzenli ihracat yapabilen ve bu suretle dünyada kendine yer edinebilen şanslı sektörler hariç, biz tarımımızı sanayimize entegre edebilmiş değiliz. Bunu gerçekleştirerek tarım üretimindeki büyük potansiyelimizi avantaja dönüştürebiliriz” diye konuştu.

Mısırda sanayi için çok önemli iki kritik nokta olduğunu vurgulayan Akyüz, bunlardan birinin, nemli ortamda tamamen kurutulmadan tüketime sunulan ürünlerde oluşan aflatoksinler olduğunu belirtirken, “Mısır, buğday, fındık, antep fıstığı ve incir gibi başlıca tarımsal ürünlerimizde gerekli koruyucu tedbirler alınmazsa aflatoksin meydana geliyor. Özellikle mısırda, bu olumsuz unsuru en aza indirmek suretiyle hem sağlık hem de ekonomik yönden ‘sıfır risk’ hedefliyoruz. Bu amaçla çiftçilerimize aflatoksin ve doğru ürün kurutma teknikleri konularında bilgi verilen panel, seminer gibi eğitim çalışmalarına TMO ile birlikte NÜD olarak destek verdik’’ dedi.

Diğer bir kritik nokta olarak genetiği değiştirilmiş ürünleri (GDO) işaret eden Akyüz, “5977 Sayılı Biyogüvenlik Yasası ile ülkemizde GDO’lu tarımsal üretim yapılması yasaklandı. Kanunun yayınlanmasının ardından ilk işimiz, ülkemizin mısır ekimi yapılan bölgelerindeki çiftçilerimizi kanun ve getirdiği yeni düzenlemeler konusunda bilgilendirmek ve GDO bulaşışına yönelik yoğun çiftçi eğitim programları gerçekleştirmek oldu. Tüm bu çalışmalarda, çiftçilerimizin bilinçlenmesi ve mısır üretiminden daha fazla kazanç sağlamalarının yanında, sanayimizin de yüksek kaliteli ham madde teminini ve bunun sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefledik” dedi.

2013 yılında “Güvenilir Ham madde Tedarik Projesi” adıyla yeni bir proje başlattıklarını belirten Akyüz, bu proje çerçevesinde ilk olarak 2013 yılında, mısır ekimi yapılan ve tüm ülkedeki mısır hasadını temsil edilecek şekilde 22 ilden birinci ve ikinci hasat öncesi tarlalardan 600 farklı numune topladıklarını, 2 yıllık araştırma sonuçlarına göre, mısırda GDO olmadığını, aflatoksin miktarının ise azalma gösterdiğini kaydetti.
Öte yandan Akyüz, “Bu noktada, kamuoyunda ve medyada zaman zaman yer alan ‘GDO’lu mısırdan mısır şekeri üretiliyor’ türünde aslı astarı olmayan ve bazı lobiler tarafından kasıtlı olarak yayınlanan haberlere de atıfta bulunarak tekrar ediyorum ki, nişasta ve glikoz üreticileri olarak yüzde 100 yerli mısır kullanmaktayız. Zaten bu hammadde yönetmeliği gereği de bu. Ancak şunu da belirtmek isterim, teknik olarak GDO bulaşı riski her zaman ihtimal dahilinde olan bir husustur. Bizim, NÜD olarak 2 yıl boyunca sürdürdüğümüz ve bundan sonra da devam ettireceğimiz ‘Güvenilir Ham madde Tedarik Projesi’, üretimimizde kullandığımız mısırda tüm bu riskleri elimine etmeyi amaçlamaktadır” ifadelerini kullandı.
Şekerde buluna kotaların kalkması ve özelleştirmelerin bir an önce yapılması gerektiğini vurgulayan Akyüz konuşmasında şunları kaydetti:

“Gıda sanayisinin en önemli ham maddelerinden bir tanesi olan şekerde rekabet edilen AB üreticilerine artık dünya fiyatlarından ulaşacak ve bizim rekabet şansımız gittikçe zorlanacak. Sanayimiz ise şu anda yüzde 27 kapasite ile çalışıyor. Bu ciddi bir kayıptır.
Bu kotaların kalkması lazımdır. Ama şunu da söylemeliyim, 1926’da Türk sanayisinin temelini şeker fabrikaları atmıştır. Ancak geldiğimiz noktada özelleştirmeleri bir an önce yapmak gerekiyor. Kotalı üretim sistemini sürdüremeyeceğimiz bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Sanayimizin, 2001 yılında resmi rakamlara göre 461 bin ton satışı varken, kota ile 232 bin tona mahkum edildik. Bugün ihtiyaç 900 bin tona çıkmasına rağmen hala 250 bin ton üretime izin veriliyor. Ama öyle veya böyle, bir şekilde bu ihtiyaç temin ediliyor. Yani biz, çok ciddi bir şekilde kayıt dışını teşvik etmiş olduk. Yaşanan haksız rekabetin boyutu inanılır gibi değil. 15 senedir özelleştirme hedefine hizmet edemeyen Kota sisteminin mutlaka kalkması lazım ki dünya ile rekabet edebilelim. Tüketicisi dünyada şekere en fazla parayı ödeyen ikinci ülke konumundayız.”ANKA


Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *