ANASAYFA arrow right Güncel

“Özgürlük bunun neresinde?”

“Özgürlük bunun neresinde?”
YAYINLAMA: 16 Nisan 2020 / 04.36
GÜNCELLEME: 16 Nisan 2020 / 04.36
6 aydan bu yana Antep’te yaşayan Suriyeli genç Sabah muhabirine, “Suriye’de

6 aydan bu yana Antep’te yaşayan Suriyeli genç Sabah muhabirine, “Suriye’de yaşananlar kimsenin umurunda değil. Vatanımızdan, yurdumuzdan olduk. Oysa, yalnızca huzur içerisinde memleketimizde yaşamak istiyorduk. O koltuğa kimin oturduğu ya da kimin oturacağı benim için hiç önemli değil” diye yakındı

 

Gaziantep özelinde, Suriyeli sığınmacılara yönelik açtığımız dosyanın ikinci röportajını Nihat H. İle gerçekleştirdik. Nihat, 33 yaşında, 9 yıllık evli ve 5 kişilik (annesi, eşi, kendisi, kardeşi ve kardeşinin eşi ) ailesi ile birlikte 6 aydır Gaziantep’te yaşıyor. İç savaştan önce Suriye’de belediye memuru olarak çalışan Nihat, şimdilerde Gaziantep’te günlük 35 TL’ye bir fast food kafede paketçilik yaparak  geçimini sağlamaya çalışıyor. Cerabluslu Nihat, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) yaptıklarını anlatırken, “Özgürlük bunun neresinde?” diye sitem ediyor.

-İç savaştan önce, Cerablus’ta yaşam ne durumdaydı?

-Savaştan önce Suriye’de huzur vardı. Ailecek Cerablus’ta yaşıyorduk. Başkent Şam ile Cerablus arasında 300-350 km mesafe vardır. Gece 11.00’de Cerablus’tan üniversite öğrencisi kızlar tek başlarına Şam’a gidebiliyorlardı. Çünkü huzur ve güven ortamı vardı. Kimse endişelenmiyordu. İstediğin birçok şeyi alabiliyordun mesela. Ucuzluk vardı, açlık yoktu. Bir ailede tek kişinin maaşı bile tüm aileyi geçindirmeye yetebiliyordu. Yalnızca, şehirde evi olmayanlar için kira derdi olduğundan dolayı ufak sıkıntılar oluyordu. Cerablus, Türkiye sınırında küçük bir kenttir. Bu küçük kentte bence herkes memnundu. Siz yaşadığınız memlekette ne istersiniz? Huzur. İşte bu vardı.

-Savaşın etkileri Cerablus’a nasıl yansıdı?

Askerliğimin bitmesine az bir zaman kala savaş başladı. Askerliğimi Şam ve Süveyde arasında yaptım. Sonra Cerablus’a döndüm. Cerablus, Sünni nüfusun yoğun olduğu bir kenttir. Cerablus’un içerisinde zaten Esad’ı sevmeyenler vardı. Bu durum, geçmişten gelen bir şey. Savaş başlamadan önce, Cerablus’un güvenliğini Lazkiye’den gelen Şii güvenlik güçleri sağlıyordu. Savaş, Cerablus’a sıçrar sıçramaz, muhalifler sırf Esad rejiminin askerleri diye, masum askerleri öldürmeye başladılar.  Hatta rütbeli bir zabıta sağken bir arabanın arkasına bağlayıp, ölene kadar sokaklarda sürüdüler. Cerablus ile Kobane arasında, Fırat Nehri üzerinde tarihi kıymeti olan bir köprü vardı. İnsanlar canı sıkıldığında o köprüye gider, üzerinde gezerlerdi, aileler piknik yapardı ve herkes sevdiğiyle birlikte o köprüde fotoğraflar çektirir, güzel vakit geçirirlerdi. Kültürel bir mirastı o köprü. Esad hayatı boyunca o köprüyü belki hiç görmemiştir fakat muhalifler o köprüyü havaya uçurdular. Tarihi, kültürel bir mirası yok ettiler. Şimdi bir Sünni olarak soruyorum: Bu anlattıklarımdan sonra, özgürlük bunun neresinde? Ben, Esad taraftarı falan değilim, fakat Esad’ın hataları memleketi bu kadar harap etmemişti.

-Cerablus’tan Gaziantep’e geçişinizden biraz bahsedelim…

Binlerce kişi ile birlikte sınırdan kaçak girdim. Sınırda insan ticareti yapanlar vardı. Belli bir ücret karşılığında seni sınırdan geçiriyordu. 6 aydır Gaziantep’te yaşıyorum. Gaziantep’e gelene kadar hep Cerablus’taydım. Bakın, size bir şey daha anlatayım… Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), niçin Esad rejimi ile savaştığını söylüyordu? Özgürlük ve daha iyi bir yaşam için, öyle değil mi? Peki, o zaman benim amcamı neden kaçırıp bizden fidye istediler? Buna benzer birçok kötülüğü ne hakla yaptılar? Ayrıca, Cerablus’tan Esad rejimine bağlı güvenlik güçlerini çıkardıktan sonra burada tam hakimiyet sağlamasına rağmen neden insanlara kötü davranmaya devam ettiler ve burayı IŞİD’e daha sonra niçin teslim ettiler?

-6 aylık süreçte Gaziantep’te tanık olduğunuz/yaşadığınız şeyleri biraz anlatır mısınız?

Buraya geldikten sonra bir süre işsiz kaldım. İş aradığım zamanlar, Suriyeli olduğum için iş vermiyorlardı. Burada farklı işlerde çalışmam gerekiyordu. Suriye’de memur olarak çalıştığımdan dolayı teknik olarak farklı bir meslek bilmiyordum. Çok sıkıntı yaşadım. Şu an burada, (fast food kafe) günlük 35 TL’ye paketçi olarak çalışıyorum. Kiralar çok pahalı, kira problemi yaşıyorum. Annem, eşim, ben, kardeşim ve kardeşimin eşi ile birlikte 5 kişi aynı evde yaşıyoruz. Kardeşimle ikimiz çalışıyoruz. Kardeşim de günlük 40 TL’ye çalışıyor. Ev kiramız, elektrik ve doğal gaz hariç 800 TL. Ay sonunu zor getiriyoruz. Ev sahibi, 3 aylık kirayı peşin istiyor, bizde de o kadar para yok. Çok zor idare ediyoruz.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Suriye’de yaşananlar kimsenin umurunda değil. Vatanımızdan, yurdumuzdan olduk. Oysa, yalnızca huzur içerisinde memleketimizde yaşamak istiyorduk. O koltuğa kimin oturduğu ya da kimin oturacağı benim için hiç önemli değil. Önemli olan tek şey, huzur, güven ve mutluluk içinde yaşamaktı. Cerablus’ta 50 yaşında bir adam vardı. Alevi bir askeri kastederek etrafındakilere, “öldürün şu iti” diyerek öldürülmesine destek vermişti. Şimdi bu adamın kendi çocuğu 1 yıldan uzun bir zamandır kayıp. Sağ mı, ölü mü kimse bilmiyor. İşte bu adam, o askerin öldürülmesini isterken empati kurmalıydı, o askerin de bir babası vardı. Ailesi vardı.

Yani bu hayatta, ne ekersen onu biçersin.

 

Mehmet Boran

 

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *