Ülke son dönemlerde yeniden bir şiddet sarmalına girdi. Devlet tekelinde bulundurduğu şiddet kullanma yetkisini Kürdistan illerinde yeniden devreye soktu.1990’ları aratmayan yargısız infazlar çatışmalar, tutuklamalar yeniden devrede.
Bu devlet şiddeti karşı şiddeti de dogurdu. PKK de bir çok saldırı ile şiddete şiddetle cevap vermekte.
Bu şiddet ortamında siyaset neredeyse devre dışı kaldı, çözüm süreci her ne kadar cumhurbaşkanının deyimiyle ''buzdolabında'' gibi görünse de aslında çözüm ve barış süreci ciddi bir irtifa kaybına uğramaktadır.
Tam da bu çatışmalı süreçte, sosyal medyada öldürülmüş, kanlar içinde çıplak bir kadın vücudu dolaşıma girdi. Varto'da çatışmada öldürülen bir kadın gerilla işkence edildikten sonra çırılçıplak soyularak sokağa atılmış. Resim devlet eliyle çekilerek sosyal medyaya servis edilmiş.
Önce bu resim üzerinden bu davranışı değerlendirelim. Devlet öldürdüğü bir kadın gerillanın bedenini neden çırılçıplak soyar ve sokağa atar?
Vermek istediği mesaj nedir?
Ya da öldürmek yetmedi de neden özellikle çırılçıplak soydu bir kadını?
Bir ''düşmanı'' öldürmenin hazzı yetmiyor da çıplak beden üzerinden hayvani cinsel dürtüler mi tatmin ediliyor?
Ya da Kürtlerin kadına duydukları saygı ve verdikleri değeri bilerek Kürtlerin ahlaki değerlerini aşağılayarak psikolojik üstünlük mü sağlanmak isteniyor?
Bu soruları uzatmak mümkün. Ancak bu toplumun insan bedenine dönük davranış ve düşüncelerini sorgulamadan bunu anlamak bana biraz zor geliyor.
Çünkü devlet, çıplak beden üzerinden aşağılama, işkence etme yöntemini hep yapa gelmiştir. 12 Eylül’de işkencecilerin hepsinin ortak özelliği; ister kadın, isterse erkek bedenini aşağılamak, insana tecavüzü bir tehdit unsuru olarak göstermek, utanma duygusunu bir işkencede veri elde etme yöntemi olarak benimsemek olmuştur.
12 Eylül işkencehanelerinden geçenlerin büyük çogunluğu tecavüz tehdidine ugramış, cinsel organlarıyla alay edilmiş, çıplak bedene tazikli su sıkılmış, testisleri sıkılarak acı verilmiş, erkeklik organlarına elektrik verilmişti.
1990’lı yıllarda öldürülen gerillalar sünnetli mi sünnetsiz mi tarzında kontroller yapılmış basına ''sünnetsizler' diye servis edilmişti.
Toplumda insan neredeyse kendi bedenine yabancılaştırılmış, çıplaklık bir utanç kaynağı olarak gösterilmiş ve namus kavramı ile çıplaklık arasında güçlü bir bağ kurulmuştur.
İnsanın ''insan bedenine'' karşı yabancılaştırılması ile insandaki ''merak'' duygusu kışkırtılmış, toplumdaki taciz tecavüz gibi olayların nedenleri arasında ''kışkırtılmış erkeklik, bastırılmış kadınlık'' durumu bir etken olmuştur.
Bugün kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüz olaylarının nedenleri arasında ''insan bedeninin'' doğallaştırılamaması önemli bir nedendir.
Binlerce yıllık ''Bereket Tanrısı'' mitosundan yola çıkarak ,erkeklik organıyla güçlü olmak arasında bağ kurarak kadın bedeni üzerinde egemenlik kurmak mümkün olmuştur. Erk ereksiyon, iktidar iktidarsızlık gibi kavramlarla oluşturulan bir düşünce sistemi erkek egemen toplum yapısını güçlendirmiştir.
Bu düşünce sistemi din, devlet, iktidar tarafından topluma empoze edilmiş,gerek devlet sisteminde gerekse toplumsal cinsiyet alanında ''güç'' tahkim edilmiştir.
Tahkim edilen o güçtür bugün öldürülen bir kadın gerillayı çırılçıplak soyarak sokağa atan.
Oysa savaşın da bir ahlakı olmalıdır. Kadın bedeninin savaş ortamında bile bir ''haz'' nesnesi olarak görülmesi o tahkim edilmiş gücün pervasızlığından başka bir anlam taşımaz.
Oysa gerillaya katılmış o kadınlar aslında kadın bedenini, o tahkim edilmiş güce karşı özgürleştirmek içinde bir cevaptır.