Son yıllarda sağlıkla ilgili umut verici gelişmeler yaşansa da yine eksiklerin olduğu ortada. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artarak devam ederken, bu konuda alınan önlemler yetersiz kalıyor
Gaziantep’teki sağlık sorunlarını ve çözümlerini Türk-Sağlık Sen Gaziantep Şube Başkanı Kemal Kazak ile konuştuk. Kazak, hastanelerin ticarethaneye döndüğünü belirterek, hastaların bir meta olarak görüldüğünü ifade etti. Şiddet olaylarını siyasilerin popülist söylemleri ve yanlış uygulanan sağlık sisteminin tetiklediğini vurgulayan Kazak, “Sağlık Bakanlığımız veya yetkililer bir masa oluşturacak, meslek odalarına, sendikalara, derneklere ve Tabip Odalarına diyecek ki “Bu ülke ve sistem bizim, gelin ortak bir akıl bulalım, sizlerin çözüm önerileri nelerdir. Tartışmalar neticesinde en fazla kabul gören sistemi hayata geçirelim. Bu yozlaşmış sağlık sisteminden kurtulalım, sağlık çalışanlarının ve vatandaşlarımızın kucaklaşacağı yeni bir sağlık modeli inşa edelim. Bu modeli de yapmanın tek yolu ortak akıl. Ortak akıl olmadığı ve ben yaptım oldu, bitti dendiği sürece bu sistem, kargaşa ve şiddet son bulmaz” diye konuştu.
Sabah-Gaziantep, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve nitelikli sağlık personeli bakımından şanslı bir il mi?
Kazak- Gaziantep’te Türkiye’nin diğer illerindeki gibi ne şanslı, ne de şanssız diyebiliriz. Şöyle ki; kendi branşların da son derece başarılı hekimlerimiz var. Ebesi, hemşiresi, teknisyeni ve memuru çok fedakâr ve cefakârca çalışıyor. Arkadaşların kabiliyetlerine, liyakatlerine baktığımızda şanslı bir ildeler. Dünya Sağlık Örgütü ve ülkemizdeki verilere baktığımız zaman ülkemizde Avrupa’daki hasta-hekim sayısını, hasta-hemşire sayısını değerlendirdiğimizde çok yetersiz bir pozisyondayız. Bu anlamda bir şanssızlık var diyebilirim.
Sabah-Kamuda hemen her alanda Gaziantep sürgün illerinden biri, bu durum hizmet kalitesi açısından olumsuzluklar yaratmıyor mu?
Kazak- Gaziantep aslında sürgün ili değil de öksüz il haline getirildi. 4-5 yıl önce Gaziantep’e gelen sağlık çalışanları ve memurlar çok memnundu. Gaziantep’te sosyal ve demografik yapı değişti, yaşanabilir bir şehir olmaktan çıktı, pahalı bir şehir oldu. Başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu çalışanları Gaziantep’i tercih etmez oldu. Buraya gelenler mecburi hizmetten dolayı geliyor, bitince de gidiyor. Bu sorunlar çözüldüğü zaman yine Gaziantep kamu çalışanlarının tercih edeceği bir il haline gelecek.
Sabah-Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları neler?
Kazak- Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları, az önce de ifade ettiğimiz gibi personel yetersizliği. Gaziantep’te çok büyük oranda personel eksikliği var. Perilikaya’daki hastane, yetkililerin ifadesine göre bir yıl içinde faaliyete geçecek. Orası 300 yataklı bir hastane. Şehrimizdeki sağlık çalışanlarının sayısına baktığımızda yeterli değil. Mümkün de görünmüyor. İş yoğunluğunun yanında Suriye’den gelenlerde sağlık çalışanlarını çok etkiliyor. Çünkü muayene esnasında iletişim eksikliği var ve davranış bozuklukları ve kültür farkı da söz konusu.
Sabah-Kaç sağlık personeli açığı var doktor, hemşire, ebe ve diğerleri olarak?
Kazak- Bu geniş bir kavram bazı branşlarda açık var. Özellikle yan dallar diye adlandırılan dallarda sıkıntı var. Şunu da göz ardı etmemek lazım. Bazı hekim arkadaşlar, kamu da çalışmanın getirdiği iş yükü ve aldığı ücretin memnuniyetsizliğinden özel sektöre gitmeye başladı. Biz şunu iddia ediyoruz; Türkiye şartlarında bir uzman hekim kamudan 10 bin TL maaş almalı ve performans ortaya konulacaksa bile şu anda maaşının yüzde 75’ine tekamül eden değil de yüzde 20’liğe tekamül edecek bir performans sistemi olmalı ki, hekimin eline geçen sabit ücretle birlikte bu da cazip hale getirilmeli. O zaman kamudan özele geçişler engellenir ve hekimin verimi artar. Gaziantep’te en fazla hemşireye ihtiyaç var, yine teknisyenlere ihtiyaç var. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına baktığımızda iki hastaya bir hemşire düşer. Bizim şehrimizde 10 hastaya bir hemşire düştüğünde mutlu oluyoruz. Sayıyı bu şekilde oranlayabiliriz.
Sabah -Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları neler? Ücret mi, mesai mi, nöbet mi? Nedir?
Kazak- Tabii bunların hepsi birbirine bağlı. Bugün bir hemşire ayda 8-10 saat nöbet tutuyor. 30 günün 10 gününü nöbette geçiren arkadaşlar var. Nöbetlerde bir hemşireye 30 ile 60 arasında hasta düşüyor. Ücrete baktığımızda, sağlık çalışanlarının almış olduğu ücreti asgari ücret alanlarla mukayese ettiğimizde çok kötü değil, ama sağlık çalışanının hakettiği ücrette değil. Biliyorsunuz kurumlarda döner sermaye performansı vardır. Bir sağlık çalışanının emekli ücret skalasına baktığımızda, şu anda aldığı ücretin emekli olduğunda neredeyse yüzde 75’ini kaybediyor. Hekim dışı personele baktığımızda yüzde 40-50 arasında ücret kaybı yaşıyor. Bunun ivedilikle düzeltilmesi gerekiyor. Performansa bağlı alınan döner sermayeler için Türk-Sağlık Sen olarak diyoruz ki bunlardan ödenek kesilsin, hem devlete bir gelir olsun, hem kayıt dışılıktan çıkmış olsun, hem de sağlık çalışanı emekli onuruna yakışır bir maaş alsın. 20-25 yıl okuduktan ve 30-35 yılda çalıştıktan sonra emekli olduğunda alacağı ücret 3 bin TL. Ama bir işçi kardeşimizde onun kadar alıyor. Bu dengesizliğin ortadan kaldırılması gerekiyor. Hekim dışı çalışanlar daha düşük alıyor.
Sabah-Sağlık personeli ile ilgili kaç sendika var? Sizin kaç üyeniz var?
Kazak- 20’ye yakın sendika var. Ama toplu sözleşme masasına oturan 3 büyük sendika var. Türkiye Kamu Sen’e bağlı Türk-Sağlık-Sen, Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Sağlık-Sen, KESK’e bağlı SES. Türk Sağlık- Sen olarak bin 700 civarında üyemiz var. Üyelerimizin her türlü sorunuyla ilgilenmeye çalışıyoruz. Ama üyemiz olamayıp bize ulaşan sağlık çalışanları da var. Gücümüz yettiği kadar şu sendikanın veya bu sendikanın üyesi demeden dertleriyle hem dert olmaya çalışıyoruz.
-Sağlık çalışanları Gaziantep’te görev yapmayı tercih ediyor mu, kentin koşullarından memnunlar mı?
Kazak- Az önce de söyledik, Gaziantep 4-5 yıl öncesine kadar cazip bir ildi. Herkesin gıpta ile baktığı bir şehirdi. Ben 27-28 yıllık devlet memuruyum, birçok arkadaşla çalıştık. Gaziantep’i sosyal ve kültürel olarak geride görenler vardı. Ama geldiklerinde kafalarındakinden çok farklı bir Gaziantep görmüşlerdir. Modern, insan ilişkilerinin iyi olduğu ticaretin, sanayinin iyi olduğu, her türlü sosyal tesisin bulunduğu bir il olduğu için çok tercih ediliyordu. Ama ifade ettiğimiz gibi son 4-5 yıldan beri, resmi rakamlara göre 400 bin, ama biz bu rakamın üstünde Suriyeli olduğunu düşünüyoruz. Bu ciddi bir rakam. Suriyeliler’den dolayı ev kiralarının pahalı olması, demografik yapının, sosyal ve kültürel yapının değişmesinden dolayı tercih edilmiyor. Bir arkadaş dedi ki benim 2-3 yaşında bir çocuğum var. Karşıya geçmek için kırmızı ışığın yanmasını bekliyoruz, Suriyeli beklemiyor, benim çocuğum onu görünce o da geçmek istiyor. 3-5 yıl sonra kültürel ve modern anlamda ne kadar geriye gideceğimizi gösteren güzel bir örnek. Bunlara bağlı olarak Gaziantep tercih edilen bir il olmuyor artık. Suriyeliler ülkelerine gittikleri zaman oraya yerleşince, hayatlarını orada idame ettiklerinde Gaziantep’in 4-5 yıl öncesindeki gibi canlılığını kazanacağını düşünüyorum.
Sabah-Halkın en çok sıkıntı çektiği kamusal alanlardan biri de hastaneler ve sağlık hizmetinin kalitesiz olması, ama sanki sorunların da kolay kolay ortadan kalkması zor gibi ne dersiniz?
Kazak, Öncelikle bütün kamu çalışanları az önce de söylediğimiz gibi fedakârca çalışıyor. Fakat vatandaşında şunu iyi bilmesi lazım; her sağlık çalışanı aynı zamanda bir vatandaştır. Sağlık çalışanları, gelen vatandaş gibi hastaların memnuniyetle ayrılmalarını istemektedir. Kendimizi bir hekimin yerine koyalım. Ölümcül bir vaka geldi, ona müdahale etti ve hayata döndürdü. O hekimin mutluluğunu hiçbir şeyle ölçemeyiz. Bir hemşireyi düşünelim, hekimin vermiş olduğu tedaviyi yaparken, servisteki hasta iyileşti, hasta yakını “Hemşire hanım Allah razı olsun” dedi. Hemşireler çok mutlu olurlar ve hasta yakınları da mutlu bir şekilde ayrılırlar. Eğer ki gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir hekime günde 20-25 arasında hasta düşse veya 2 hastaya bir hemşire düşse, hatta 3-4 hastaya bir hemşire düşse, inanın ki Avrupa’daki meslektaşlarından daha fazla hizmet sunacaktır. Aciller gidiyoruz, kırmızı, yeşil ve sarı alan vardır. Sağlıktaki acil tanımı ile vatandaşın acil tanımı birbiriyle örtüşmüyor. Bir hasta geliyor, hekim soruyor neyiniz var diye, iki gün önce şu olmuştu geldim diyor. Acil tanımı tamamıyla gerçekten kırmızı alandaki acil vakalara bırakılmış olsa acillere gelen gerçek aciller de hem daha iyi hizmet alır, hem de bekleme esnasında acil olmayan vakalarda beklenen süre, hastanın hayati tehlikesini ortadan kaldırmış olur. Vatandaş hastaneye geldiğinde kendisini öncelikli olarak görüyor. Acile gittiğinizde çok acil bir hasta geldi sırayı ona verelim diyen birini hiç gördünüz mü? Ben hiç şahit olmadım. Vatandaşın bilinçlendirilmesi lazım. Kamu spotlarıyla gerçek acillerin ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye’de bir hekim günde 100-120 hastaya bakıyor. Sonuçta bunlar robot veya makine değil. Bakmıyorum deme hakkına da sahip değil. Hekimde olsa insan. 45-50 hastadan sonra dikkat dağılımı olabilir. Sabah 08.00’de başlıyor, akşama kadar çalışıyorlar, sadece öğlen bir saat dinlenme arası var. Sonra her 5-6 dakikada bir hasta geliyor, o zaman burada bir çelişki var. Hizmetin kalitesinin artması için günde 40 hastaya baksın o zaman nasıl verim alınıyor. Yine hemşiremiz 60 hasta yerine 5 hastaya baksın bakalım, o zaman nasıl sağlık hizmeti sunuyorlar.
Sabah-Sağlık çalışanlarına karşı artan şiddet konusunda neler söyleyeceksiniz?
Kazak, Sağlık çalışanları güçleri nispetinde hizmet sunabileceği bir hastayla karşılaştığı takdir de hasta memnuniyeti meydana çıkacaktır. Siyasilerin popülist söylemleri bu birincisi. Siyasiler öyle söylemler ortaya koyuyorlar ki sanki hasta vatandaşımız hastaneye geldiğinde 2 dakikada tedavi görecekmiş gibi bir algı oluşuyor. Ama bu yanıltıcı bir şey. Bu kadar hasta yoğunluğunun içinde bir hastanın tedavisinin 2 dakikada bitmesi mümkün değil. İkincisi; sağlıkta şu anda uygulanan sistem. Çünkü hastaneler ve sağlık kurumları tamamen ticarethaneye dönüştürüldü. Hastalar da meta olarak görülüyor. Kurumlara para getiren bir argüman olarak görülüyor. O zaman hastaya hizmet sunan sağlık çalışanları da sisteme entegre olmak zorundadır. Sisteme entegre olmadığı zaman farklı sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Mali yapısı iyi olan bir hastane, en iyi hastane olarak adlandırılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir hekimin veya sağlık çalışanının parayla işi olmaması lazım. Benim hekimim iğne yapmasını bilmiyor diyen insan hekime canını güvenebiliyor. Bu bir çelişki değil mi? Bizim sektörde de çürük elma mutlaka vardır. Ama bu insanlar çok fedakârca çalışıyorlar, bu veriler Sağlık Bakanlığı’nda var.
Bu yoğunluk ve siyasilerin söylemleri de şiddeti tetikliyor. Vatandaş zannediyor ki hekim önünü ilikleyecek 3 dakikada tedavi edecek, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Öncelikle siyasiler söylemlerden vazgeçmeli. Biz ne talep ediyoruz; sağlık faaliyeti yürüten sendikala, odalar var. Sağlık Bakanlığımız veya yetkililer bir masa oluşturacak, meslek odaları, sendikalar, dernekle ve Tabipler Odaları temsil edecek kişiler olacak. Diyecek ki bu ülke bizim, sistem de bizim, gelin ortak bir akıl bulalım, sizlerin çözüm önerileriniz nelerdir diye sorsunlar. Tartışmalar neticesinde en fazla kabul gören sistemi hayata geçirelim. Bu yozlaşmış sağlık sisteminden kurtulalım, sağlık çalışanlarının ve vatandaşlarımızın kucaklaşacağı yeni bir sağlık modeli inşa edelim. Bu modeli de yapmanın tek yolu ortak akıl. Ortak akıl olmadığı ve ben yaptım oldubitti dendiği sürece bu sistem, kargaşa ve şiddet son bulmaz. Ama inanıyorum ki ortak akıl hayata geçse, Sağlık Bakanlığı, Kamu Hastaneler Birliği ve Halk Sağlığı Kurumu yetkilileri bir araya gelse, sizlerin çözüm önerileri nedir dese sendikalar, Odalar Tabipler Odası, hemşire Dernek ve Odaları çözüm önerilerini ortaya koyar ve hem vatandaş hem de sağlık çalışanlarının kucaklaşacağı bir model inşa ederiz ve o zaman sorunlarda ortadan kalkar.Arzu Bulut-Hüseyin Karataş
Gaziantep’teki sağlık sorunlarını ve çözümlerini Türk-Sağlık Sen Gaziantep Şube Başkanı Kemal Kazak ile konuştuk. Kazak, hastanelerin ticarethaneye döndüğünü belirterek, hastaların bir meta olarak görüldüğünü ifade etti. Şiddet olaylarını siyasilerin popülist söylemleri ve yanlış uygulanan sağlık sisteminin tetiklediğini vurgulayan Kazak, “Sağlık Bakanlığımız veya yetkililer bir masa oluşturacak, meslek odalarına, sendikalara, derneklere ve Tabip Odalarına diyecek ki “Bu ülke ve sistem bizim, gelin ortak bir akıl bulalım, sizlerin çözüm önerileri nelerdir. Tartışmalar neticesinde en fazla kabul gören sistemi hayata geçirelim. Bu yozlaşmış sağlık sisteminden kurtulalım, sağlık çalışanlarının ve vatandaşlarımızın kucaklaşacağı yeni bir sağlık modeli inşa edelim. Bu modeli de yapmanın tek yolu ortak akıl. Ortak akıl olmadığı ve ben yaptım oldu, bitti dendiği sürece bu sistem, kargaşa ve şiddet son bulmaz” diye konuştu.
Sabah-Gaziantep, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve nitelikli sağlık personeli bakımından şanslı bir il mi?
Kazak- Gaziantep’te Türkiye’nin diğer illerindeki gibi ne şanslı, ne de şanssız diyebiliriz. Şöyle ki; kendi branşların da son derece başarılı hekimlerimiz var. Ebesi, hemşiresi, teknisyeni ve memuru çok fedakâr ve cefakârca çalışıyor. Arkadaşların kabiliyetlerine, liyakatlerine baktığımızda şanslı bir ildeler. Dünya Sağlık Örgütü ve ülkemizdeki verilere baktığımız zaman ülkemizde Avrupa’daki hasta-hekim sayısını, hasta-hemşire sayısını değerlendirdiğimizde çok yetersiz bir pozisyondayız. Bu anlamda bir şanssızlık var diyebilirim.
Sabah-Kamuda hemen her alanda Gaziantep sürgün illerinden biri, bu durum hizmet kalitesi açısından olumsuzluklar yaratmıyor mu?
Kazak- Gaziantep aslında sürgün ili değil de öksüz il haline getirildi. 4-5 yıl önce Gaziantep’e gelen sağlık çalışanları ve memurlar çok memnundu. Gaziantep’te sosyal ve demografik yapı değişti, yaşanabilir bir şehir olmaktan çıktı, pahalı bir şehir oldu. Başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu çalışanları Gaziantep’i tercih etmez oldu. Buraya gelenler mecburi hizmetten dolayı geliyor, bitince de gidiyor. Bu sorunlar çözüldüğü zaman yine Gaziantep kamu çalışanlarının tercih edeceği bir il haline gelecek.
Sabah-Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları neler?
Kazak- Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları, az önce de ifade ettiğimiz gibi personel yetersizliği. Gaziantep’te çok büyük oranda personel eksikliği var. Perilikaya’daki hastane, yetkililerin ifadesine göre bir yıl içinde faaliyete geçecek. Orası 300 yataklı bir hastane. Şehrimizdeki sağlık çalışanlarının sayısına baktığımızda yeterli değil. Mümkün de görünmüyor. İş yoğunluğunun yanında Suriye’den gelenlerde sağlık çalışanlarını çok etkiliyor. Çünkü muayene esnasında iletişim eksikliği var ve davranış bozuklukları ve kültür farkı da söz konusu.
Sabah-Kaç sağlık personeli açığı var doktor, hemşire, ebe ve diğerleri olarak?
Kazak- Bu geniş bir kavram bazı branşlarda açık var. Özellikle yan dallar diye adlandırılan dallarda sıkıntı var. Şunu da göz ardı etmemek lazım. Bazı hekim arkadaşlar, kamu da çalışmanın getirdiği iş yükü ve aldığı ücretin memnuniyetsizliğinden özel sektöre gitmeye başladı. Biz şunu iddia ediyoruz; Türkiye şartlarında bir uzman hekim kamudan 10 bin TL maaş almalı ve performans ortaya konulacaksa bile şu anda maaşının yüzde 75’ine tekamül eden değil de yüzde 20’liğe tekamül edecek bir performans sistemi olmalı ki, hekimin eline geçen sabit ücretle birlikte bu da cazip hale getirilmeli. O zaman kamudan özele geçişler engellenir ve hekimin verimi artar. Gaziantep’te en fazla hemşireye ihtiyaç var, yine teknisyenlere ihtiyaç var. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına baktığımızda iki hastaya bir hemşire düşer. Bizim şehrimizde 10 hastaya bir hemşire düştüğünde mutlu oluyoruz. Sayıyı bu şekilde oranlayabiliriz.
Sabah -Sağlık çalışanlarının en önemli sorunları neler? Ücret mi, mesai mi, nöbet mi? Nedir?
Kazak- Tabii bunların hepsi birbirine bağlı. Bugün bir hemşire ayda 8-10 saat nöbet tutuyor. 30 günün 10 gününü nöbette geçiren arkadaşlar var. Nöbetlerde bir hemşireye 30 ile 60 arasında hasta düşüyor. Ücrete baktığımızda, sağlık çalışanlarının almış olduğu ücreti asgari ücret alanlarla mukayese ettiğimizde çok kötü değil, ama sağlık çalışanının hakettiği ücrette değil. Biliyorsunuz kurumlarda döner sermaye performansı vardır. Bir sağlık çalışanının emekli ücret skalasına baktığımızda, şu anda aldığı ücretin emekli olduğunda neredeyse yüzde 75’ini kaybediyor. Hekim dışı personele baktığımızda yüzde 40-50 arasında ücret kaybı yaşıyor. Bunun ivedilikle düzeltilmesi gerekiyor. Performansa bağlı alınan döner sermayeler için Türk-Sağlık Sen olarak diyoruz ki bunlardan ödenek kesilsin, hem devlete bir gelir olsun, hem kayıt dışılıktan çıkmış olsun, hem de sağlık çalışanı emekli onuruna yakışır bir maaş alsın. 20-25 yıl okuduktan ve 30-35 yılda çalıştıktan sonra emekli olduğunda alacağı ücret 3 bin TL. Ama bir işçi kardeşimizde onun kadar alıyor. Bu dengesizliğin ortadan kaldırılması gerekiyor. Hekim dışı çalışanlar daha düşük alıyor.
Sabah-Sağlık personeli ile ilgili kaç sendika var? Sizin kaç üyeniz var?
Kazak- 20’ye yakın sendika var. Ama toplu sözleşme masasına oturan 3 büyük sendika var. Türkiye Kamu Sen’e bağlı Türk-Sağlık-Sen, Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Sağlık-Sen, KESK’e bağlı SES. Türk Sağlık- Sen olarak bin 700 civarında üyemiz var. Üyelerimizin her türlü sorunuyla ilgilenmeye çalışıyoruz. Ama üyemiz olamayıp bize ulaşan sağlık çalışanları da var. Gücümüz yettiği kadar şu sendikanın veya bu sendikanın üyesi demeden dertleriyle hem dert olmaya çalışıyoruz.
-Sağlık çalışanları Gaziantep’te görev yapmayı tercih ediyor mu, kentin koşullarından memnunlar mı?
Kazak- Az önce de söyledik, Gaziantep 4-5 yıl öncesine kadar cazip bir ildi. Herkesin gıpta ile baktığı bir şehirdi. Ben 27-28 yıllık devlet memuruyum, birçok arkadaşla çalıştık. Gaziantep’i sosyal ve kültürel olarak geride görenler vardı. Ama geldiklerinde kafalarındakinden çok farklı bir Gaziantep görmüşlerdir. Modern, insan ilişkilerinin iyi olduğu ticaretin, sanayinin iyi olduğu, her türlü sosyal tesisin bulunduğu bir il olduğu için çok tercih ediliyordu. Ama ifade ettiğimiz gibi son 4-5 yıldan beri, resmi rakamlara göre 400 bin, ama biz bu rakamın üstünde Suriyeli olduğunu düşünüyoruz. Bu ciddi bir rakam. Suriyeliler’den dolayı ev kiralarının pahalı olması, demografik yapının, sosyal ve kültürel yapının değişmesinden dolayı tercih edilmiyor. Bir arkadaş dedi ki benim 2-3 yaşında bir çocuğum var. Karşıya geçmek için kırmızı ışığın yanmasını bekliyoruz, Suriyeli beklemiyor, benim çocuğum onu görünce o da geçmek istiyor. 3-5 yıl sonra kültürel ve modern anlamda ne kadar geriye gideceğimizi gösteren güzel bir örnek. Bunlara bağlı olarak Gaziantep tercih edilen bir il olmuyor artık. Suriyeliler ülkelerine gittikleri zaman oraya yerleşince, hayatlarını orada idame ettiklerinde Gaziantep’in 4-5 yıl öncesindeki gibi canlılığını kazanacağını düşünüyorum.
Sabah-Halkın en çok sıkıntı çektiği kamusal alanlardan biri de hastaneler ve sağlık hizmetinin kalitesiz olması, ama sanki sorunların da kolay kolay ortadan kalkması zor gibi ne dersiniz?
Kazak, Öncelikle bütün kamu çalışanları az önce de söylediğimiz gibi fedakârca çalışıyor. Fakat vatandaşında şunu iyi bilmesi lazım; her sağlık çalışanı aynı zamanda bir vatandaştır. Sağlık çalışanları, gelen vatandaş gibi hastaların memnuniyetle ayrılmalarını istemektedir. Kendimizi bir hekimin yerine koyalım. Ölümcül bir vaka geldi, ona müdahale etti ve hayata döndürdü. O hekimin mutluluğunu hiçbir şeyle ölçemeyiz. Bir hemşireyi düşünelim, hekimin vermiş olduğu tedaviyi yaparken, servisteki hasta iyileşti, hasta yakını “Hemşire hanım Allah razı olsun” dedi. Hemşireler çok mutlu olurlar ve hasta yakınları da mutlu bir şekilde ayrılırlar. Eğer ki gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir hekime günde 20-25 arasında hasta düşse veya 2 hastaya bir hemşire düşse, hatta 3-4 hastaya bir hemşire düşse, inanın ki Avrupa’daki meslektaşlarından daha fazla hizmet sunacaktır. Aciller gidiyoruz, kırmızı, yeşil ve sarı alan vardır. Sağlıktaki acil tanımı ile vatandaşın acil tanımı birbiriyle örtüşmüyor. Bir hasta geliyor, hekim soruyor neyiniz var diye, iki gün önce şu olmuştu geldim diyor. Acil tanımı tamamıyla gerçekten kırmızı alandaki acil vakalara bırakılmış olsa acillere gelen gerçek aciller de hem daha iyi hizmet alır, hem de bekleme esnasında acil olmayan vakalarda beklenen süre, hastanın hayati tehlikesini ortadan kaldırmış olur. Vatandaş hastaneye geldiğinde kendisini öncelikli olarak görüyor. Acile gittiğinizde çok acil bir hasta geldi sırayı ona verelim diyen birini hiç gördünüz mü? Ben hiç şahit olmadım. Vatandaşın bilinçlendirilmesi lazım. Kamu spotlarıyla gerçek acillerin ortaya çıkarılması gerekiyor. Türkiye’de bir hekim günde 100-120 hastaya bakıyor. Sonuçta bunlar robot veya makine değil. Bakmıyorum deme hakkına da sahip değil. Hekimde olsa insan. 45-50 hastadan sonra dikkat dağılımı olabilir. Sabah 08.00’de başlıyor, akşama kadar çalışıyorlar, sadece öğlen bir saat dinlenme arası var. Sonra her 5-6 dakikada bir hasta geliyor, o zaman burada bir çelişki var. Hizmetin kalitesinin artması için günde 40 hastaya baksın o zaman nasıl verim alınıyor. Yine hemşiremiz 60 hasta yerine 5 hastaya baksın bakalım, o zaman nasıl sağlık hizmeti sunuyorlar.
Sabah-Sağlık çalışanlarına karşı artan şiddet konusunda neler söyleyeceksiniz?
Kazak, Sağlık çalışanları güçleri nispetinde hizmet sunabileceği bir hastayla karşılaştığı takdir de hasta memnuniyeti meydana çıkacaktır. Siyasilerin popülist söylemleri bu birincisi. Siyasiler öyle söylemler ortaya koyuyorlar ki sanki hasta vatandaşımız hastaneye geldiğinde 2 dakikada tedavi görecekmiş gibi bir algı oluşuyor. Ama bu yanıltıcı bir şey. Bu kadar hasta yoğunluğunun içinde bir hastanın tedavisinin 2 dakikada bitmesi mümkün değil. İkincisi; sağlıkta şu anda uygulanan sistem. Çünkü hastaneler ve sağlık kurumları tamamen ticarethaneye dönüştürüldü. Hastalar da meta olarak görülüyor. Kurumlara para getiren bir argüman olarak görülüyor. O zaman hastaya hizmet sunan sağlık çalışanları da sisteme entegre olmak zorundadır. Sisteme entegre olmadığı zaman farklı sıkıntılar ortaya çıkıyor.
Mali yapısı iyi olan bir hastane, en iyi hastane olarak adlandırılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir hekimin veya sağlık çalışanının parayla işi olmaması lazım. Benim hekimim iğne yapmasını bilmiyor diyen insan hekime canını güvenebiliyor. Bu bir çelişki değil mi? Bizim sektörde de çürük elma mutlaka vardır. Ama bu insanlar çok fedakârca çalışıyorlar, bu veriler Sağlık Bakanlığı’nda var.
Bu yoğunluk ve siyasilerin söylemleri de şiddeti tetikliyor. Vatandaş zannediyor ki hekim önünü ilikleyecek 3 dakikada tedavi edecek, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Öncelikle siyasiler söylemlerden vazgeçmeli. Biz ne talep ediyoruz; sağlık faaliyeti yürüten sendikala, odalar var. Sağlık Bakanlığımız veya yetkililer bir masa oluşturacak, meslek odaları, sendikalar, dernekle ve Tabipler Odaları temsil edecek kişiler olacak. Diyecek ki bu ülke bizim, sistem de bizim, gelin ortak bir akıl bulalım, sizlerin çözüm önerileriniz nelerdir diye sorsunlar. Tartışmalar neticesinde en fazla kabul gören sistemi hayata geçirelim. Bu yozlaşmış sağlık sisteminden kurtulalım, sağlık çalışanlarının ve vatandaşlarımızın kucaklaşacağı yeni bir sağlık modeli inşa edelim. Bu modeli de yapmanın tek yolu ortak akıl. Ortak akıl olmadığı ve ben yaptım oldubitti dendiği sürece bu sistem, kargaşa ve şiddet son bulmaz. Ama inanıyorum ki ortak akıl hayata geçse, Sağlık Bakanlığı, Kamu Hastaneler Birliği ve Halk Sağlığı Kurumu yetkilileri bir araya gelse, sizlerin çözüm önerileri nedir dese sendikalar, Odalar Tabipler Odası, hemşire Dernek ve Odaları çözüm önerilerini ortaya koyar ve hem vatandaş hem de sağlık çalışanlarının kucaklaşacağı bir model inşa ederiz ve o zaman sorunlarda ortadan kalkar.Arzu Bulut-Hüseyin Karataş