Gaziantep'te düzenlenen konferansta konuşan Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, Cumhuriyet kurulduğundan beri yargının işgal altında olduğunu söyledi
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, cumhuriyet kurulduğundan beri yargının vesayet altında olduğunu vurguladı konuşmasında, bunu önlemenin yolunun yargıdaki seçimleri kaldırmak olduğuna dikkat çekti. Kılıç, “Eğer bu yargıyı tarafsız, bağımsız, gerçekten hakemlik yapabilecek bir noktaya getirebilirsek ayağa kalkabiliriz. Yargının ayağa kalkmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Bugün Türkiye, yargıdan yere düşmüştür. Yerden kalkacağı yer ise, yine yargıdır. Bu yargının adam edilmesi, daha doğrusu bağımsız ve tarafsız bir yargı haline getirilmesi lazımdır” diye konuştu.
Rakiplerimizi yargı, polis, maliye
sopalarıyla yok etmeye çalışıyoruz
“Her gün bir rejim değiştiriyoruz, Her gün bir rejim kuruyoruz. Böyle mi olmalıydı? Bence değil, aslında toplumların normal tabii bir takım sorunları vardır. Çünkü ebadını toplumlara baktığınız zaman çevre sorunu sorununu konuşuyor. Sağlık sorununu konuşuyor ve buna benzer daha üst düzey ile sorunları ile meşgul iken biz hala sorunumuzu halledemedik her gün rejimlerle uğraşıyoruz ve rejimin geleceği ile ilgili kaygılarla düşüncelerle büyük reflekslerle hayatımızı geçirmeye çalışıyoruz. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana yargı işgal altındadır. Yargının işgal altında kalmasının nedesi ise, siyasi hedefleri gerçekleştirmek için yargının bir sopa olarak kullanılmasıdır. Yargı sopa olarak kullanılıyor. Polis sopa olarak kullanılıyor. Şimdi bir de çok şükür maliye çıktı. Maliye sopası ile karşı karşıyayız. Siyasi rakiplerimizi bu sopalarla sopalayıp yok etmenin yollarını arıyoruz. Bir hukuk devletinde bunlar konuşulur mu, bir hukuk devletinde bunları mı yaşamamız lazım?” diye sordu.
Türkiye’de yargı yere düşmüştür
Haşim Kılıç, yargının 2010 yılında el değiştirdiğini belirtirken, “Bence 2010 yılında Türkiye'nin makas değiştirdiği bir yıl oldu. Türkiye çok ciddi bir makas değiştirdi ve Anayasa değişikliği ile aslında ülkemizde yanlış uygulamaları ortadan kaldıracak birtakım çözümler önerilmişti. Özellikle askeri vesayetin ortadan kaldırılması, yargı vesayetine ortadan kaldırılması. Bunları çözebilseydik, bugün çok daha farklı noktalarda olacaktık. 2010 da yapılan bu Anayasa değişikliğinde yargının yeni şekli yargının bağımsızlık günü olarak nitelendirilmiştir. Ama maalesef daha önce bir başkasının işgalinde olan yargı, 2010 yılında bir başkasının işgali altına girdi. Biz bu işgallerle bir yere varamayız. Eğer bu yargıyı tarafsız, bağımsız, gerçekten hakemlik yapabilecek bir noktaya getirebilirsek ayağa kalkabiliriz. Yargının ayağa kalkmadığı bir yerde hiçbir şey olmaz. Bugün Türkiye, yargıdan yere düşmüştür. Yerden kalkacağı yer ise, yine yargıdır. Bu yargının adam edilmesi, daha doğrusu bağımsız ve tarafsız bir yargı haline getirilmesi lazımdır” şeklinde konuştu.
Yargıdaki seçimlerin kaldırılması lazım
Yargının siyasallaşmaktan kurtulması için yargıdaki seçimlerin kaldırılması gerektiğinin altını çizen Kılıç, “Avrupa ülkelerinde nasıl bir yargı sistemi varsa, Türkiye'de de aynı sistemin olması lazım. Hakimler Savcılar Kurulu 7 tane arkadaş seçiliyor. Bu 7 arkadaş başkalarını seçiyor. O, onu seçiyor, bu bunu seçiyor ve bir kısır döngü içerisinde ekip hiç değişmiyor. Hep aynı düşüncenin aynı dünyanın insanları görev alıyor bu sistemde. Bu böyle olmayacak denildi ve İtalya örneğindeki gibi yeni bir Hakimler Savcılar Kurulu oluşturuldu. Ama öyle bir kurul oluştu ki bir grubun teslim aldığı işgal ettiği bir HSYK oluştu. Arkasından biz tam tersi bir uygulama olacak diye beklerken bu sefer rengi değişik bir yeni vesayetle karşı karşıya kaldık. Geldiğimiz nokta itibariyle, eğer bugün yargının gerçekten ideolojik bir yargı değil, işgal edilmiş bir yargı değil, hakem bir yargı olmasını istiyorsak, bunun bir tek yolu, yargıdaki seçimlerin kaldırılmasıdır. Yargıyı siyasallaştıran, yargıyı bu hale getiren hakimleri siyasal partilerin ve mensuplarının arkasında koşturan hep bu seçim sistemi olmuştur” ifadelerini kullandı.
Hukuk fakültesi için 4
yıllık eğiitm yetersiz kalıyor
Hukuk fakültesinin 4 sene olmasını eleştiren Kılıç, “4 senede hukuk okunur mu, burada doktor arkadaşlar var. Bu arkadaşlar altı sene okuyor ondan sonra uzmanlık sınavına geçiyor. Zannediyorum 31-32 yaşına geldiği zaman, ben uzman doktor oldum diye normal hayatına başlıyor. Ama bizim ülkemizde 22 yaşındaki bir delikanlıya kürsüye oturuyoruz ve Ceza Kanunumuzdaki en ağır cezanın yetkisini eline veriyoruz. Böyle bir eğitimle öyle bir hakim adayı ile bizim bir yere varmamız mümkün değil. Hukuk fakültelerinin mutlaka, ama mutlaka Tıp fakültelerine benzer bir paralellik içerisinde, yeni bir sistem üzerine kurulması lazım. Bana göre hukuk fakültelerinin en az 6 yıl olması gerekir. Arkasından uzmanlık için yeni bir sürece başlaması gerekir. Sürekli her aşamada, her kademede, her yükselişte mutlaka sınavların getirilmesi gerekir” ifadelerine yer verdi.
Devletin içerindeki insanların mahallesi olmaz
Kılıç, “Yasamada kanun çıkarırken çoğunluktaki arkadaşlarımız kendi mahallesinin insanlarının işine nasıl iyi gelir, nasıl iyi bir kanun çıkarırım bunun peşinde. Yürütmedeki de, bunu uygularken kendi mahallemdeki insanı nasıl mutlu ederim. Bunu nasıl uygularım derdinde. Yargı mensubu da mahallemin insanları için bunu nasıl yorumlarım derdindedir. Oysa devletin içerisindeki insanların mahallesi olmaz. Onların bir tane mahallesi vardır. O da Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarıdır” diye konuştu.Erkan Günyolu
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, cumhuriyet kurulduğundan beri yargının vesayet altında olduğunu vurguladı konuşmasında, bunu önlemenin yolunun yargıdaki seçimleri kaldırmak olduğuna dikkat çekti. Kılıç, “Eğer bu yargıyı tarafsız, bağımsız, gerçekten hakemlik yapabilecek bir noktaya getirebilirsek ayağa kalkabiliriz. Yargının ayağa kalkmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Bugün Türkiye, yargıdan yere düşmüştür. Yerden kalkacağı yer ise, yine yargıdır. Bu yargının adam edilmesi, daha doğrusu bağımsız ve tarafsız bir yargı haline getirilmesi lazımdır” diye konuştu.
Rakiplerimizi yargı, polis, maliye
sopalarıyla yok etmeye çalışıyoruz
“Her gün bir rejim değiştiriyoruz, Her gün bir rejim kuruyoruz. Böyle mi olmalıydı? Bence değil, aslında toplumların normal tabii bir takım sorunları vardır. Çünkü ebadını toplumlara baktığınız zaman çevre sorunu sorununu konuşuyor. Sağlık sorununu konuşuyor ve buna benzer daha üst düzey ile sorunları ile meşgul iken biz hala sorunumuzu halledemedik her gün rejimlerle uğraşıyoruz ve rejimin geleceği ile ilgili kaygılarla düşüncelerle büyük reflekslerle hayatımızı geçirmeye çalışıyoruz. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana yargı işgal altındadır. Yargının işgal altında kalmasının nedesi ise, siyasi hedefleri gerçekleştirmek için yargının bir sopa olarak kullanılmasıdır. Yargı sopa olarak kullanılıyor. Polis sopa olarak kullanılıyor. Şimdi bir de çok şükür maliye çıktı. Maliye sopası ile karşı karşıyayız. Siyasi rakiplerimizi bu sopalarla sopalayıp yok etmenin yollarını arıyoruz. Bir hukuk devletinde bunlar konuşulur mu, bir hukuk devletinde bunları mı yaşamamız lazım?” diye sordu.
Türkiye’de yargı yere düşmüştür
Haşim Kılıç, yargının 2010 yılında el değiştirdiğini belirtirken, “Bence 2010 yılında Türkiye'nin makas değiştirdiği bir yıl oldu. Türkiye çok ciddi bir makas değiştirdi ve Anayasa değişikliği ile aslında ülkemizde yanlış uygulamaları ortadan kaldıracak birtakım çözümler önerilmişti. Özellikle askeri vesayetin ortadan kaldırılması, yargı vesayetine ortadan kaldırılması. Bunları çözebilseydik, bugün çok daha farklı noktalarda olacaktık. 2010 da yapılan bu Anayasa değişikliğinde yargının yeni şekli yargının bağımsızlık günü olarak nitelendirilmiştir. Ama maalesef daha önce bir başkasının işgalinde olan yargı, 2010 yılında bir başkasının işgali altına girdi. Biz bu işgallerle bir yere varamayız. Eğer bu yargıyı tarafsız, bağımsız, gerçekten hakemlik yapabilecek bir noktaya getirebilirsek ayağa kalkabiliriz. Yargının ayağa kalkmadığı bir yerde hiçbir şey olmaz. Bugün Türkiye, yargıdan yere düşmüştür. Yerden kalkacağı yer ise, yine yargıdır. Bu yargının adam edilmesi, daha doğrusu bağımsız ve tarafsız bir yargı haline getirilmesi lazımdır” şeklinde konuştu.
Yargıdaki seçimlerin kaldırılması lazım
Yargının siyasallaşmaktan kurtulması için yargıdaki seçimlerin kaldırılması gerektiğinin altını çizen Kılıç, “Avrupa ülkelerinde nasıl bir yargı sistemi varsa, Türkiye'de de aynı sistemin olması lazım. Hakimler Savcılar Kurulu 7 tane arkadaş seçiliyor. Bu 7 arkadaş başkalarını seçiyor. O, onu seçiyor, bu bunu seçiyor ve bir kısır döngü içerisinde ekip hiç değişmiyor. Hep aynı düşüncenin aynı dünyanın insanları görev alıyor bu sistemde. Bu böyle olmayacak denildi ve İtalya örneğindeki gibi yeni bir Hakimler Savcılar Kurulu oluşturuldu. Ama öyle bir kurul oluştu ki bir grubun teslim aldığı işgal ettiği bir HSYK oluştu. Arkasından biz tam tersi bir uygulama olacak diye beklerken bu sefer rengi değişik bir yeni vesayetle karşı karşıya kaldık. Geldiğimiz nokta itibariyle, eğer bugün yargının gerçekten ideolojik bir yargı değil, işgal edilmiş bir yargı değil, hakem bir yargı olmasını istiyorsak, bunun bir tek yolu, yargıdaki seçimlerin kaldırılmasıdır. Yargıyı siyasallaştıran, yargıyı bu hale getiren hakimleri siyasal partilerin ve mensuplarının arkasında koşturan hep bu seçim sistemi olmuştur” ifadelerini kullandı.
Hukuk fakültesi için 4
yıllık eğiitm yetersiz kalıyor
Hukuk fakültesinin 4 sene olmasını eleştiren Kılıç, “4 senede hukuk okunur mu, burada doktor arkadaşlar var. Bu arkadaşlar altı sene okuyor ondan sonra uzmanlık sınavına geçiyor. Zannediyorum 31-32 yaşına geldiği zaman, ben uzman doktor oldum diye normal hayatına başlıyor. Ama bizim ülkemizde 22 yaşındaki bir delikanlıya kürsüye oturuyoruz ve Ceza Kanunumuzdaki en ağır cezanın yetkisini eline veriyoruz. Böyle bir eğitimle öyle bir hakim adayı ile bizim bir yere varmamız mümkün değil. Hukuk fakültelerinin mutlaka, ama mutlaka Tıp fakültelerine benzer bir paralellik içerisinde, yeni bir sistem üzerine kurulması lazım. Bana göre hukuk fakültelerinin en az 6 yıl olması gerekir. Arkasından uzmanlık için yeni bir sürece başlaması gerekir. Sürekli her aşamada, her kademede, her yükselişte mutlaka sınavların getirilmesi gerekir” ifadelerine yer verdi.
Devletin içerindeki insanların mahallesi olmaz
Kılıç, “Yasamada kanun çıkarırken çoğunluktaki arkadaşlarımız kendi mahallesinin insanlarının işine nasıl iyi gelir, nasıl iyi bir kanun çıkarırım bunun peşinde. Yürütmedeki de, bunu uygularken kendi mahallemdeki insanı nasıl mutlu ederim. Bunu nasıl uygularım derdinde. Yargı mensubu da mahallemin insanları için bunu nasıl yorumlarım derdindedir. Oysa devletin içerisindeki insanların mahallesi olmaz. Onların bir tane mahallesi vardır. O da Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarıdır” diye konuştu.Erkan Günyolu