Emek ve demokrasi güçleri adına yapılan açıklamada, TBMM’de AKP’li vekillerin muhalefet partisi milletvekillerine saldırısı, “Toplumsal şiddetin kaynağının nereden kaynaklandığı bir kez daha açığa çıkmıştır” şeklinde değerlendirildi
Emek ve demokrasi güçleri adına bir açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü Ali Ersönmez, “AKP hükümeti kendi otoriter ve faşizan rejimini kurumsallaştırmak için sistematik bir çaba içerisinde. Bu anlamda mecliste AKP’li milletvekillerinin muhalefettin başta kadın milletvekillerine olmak üzere, eline geçirdikleri sert cisimlerle saldırması ve bir çok milletvekilinin yaralanmış olmasının anlamı açıktır. AKP’li vekiller yasayı çıkarabilirlerse, emirlerindeki polislere yapması gerekenlerin tatbikatını hayata geçirmişlerdir. Toplumsal şiddetin kaynağının nereden kaynaklandığı bir kez daha açığa çıkmıştır” dedi.
Bu tasarı birbiriyle ilgisiz birçok yasayı “paket” halinde değiştiriyor
TBMM Genel Kurul gündemine alınan ve kamuoyunda “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” olarak bilinen tasarının süreklileşen bir sıkıyönetim ortamı yaratmaya yönelik olup hak ve özgürlükler bakımından mevcut 12 Eylül Anayasasına bile aykırılıklar içerdiğine dikkat çeken Ersönmez, “Anayasal hakları ortadan kaldıran ve halkı baskı ve devlet terörüne mahkûm eden yeni bir “yasal” saldırı ile karşı karşıyayız.“İÇ GÜVENLİK” yasası olarak ifade edilen, ancak yeni bir sıkıyönetim yasası olan tasarı, Meclis’te yasalaşmak üzere.Bu tasarı birbiriyle ilgisiz birçok yasayı “paket” halinde değiştiriyor. Değişikliklerin ortak özelliği polise ve hükümete keyfi yetkiler vermesi ve göstermelik “yargı denetimiyle” kaybedilen zamanın ortadan kaldırmasıdır. Yargıya şu an için istediği kadar hâkim olamayan AKP, “Vali, Kaymakam ve polisi” hâkim yerine geçirerek kendi keyfine göre soruşturma, arama, gözaltı yapmasını yasalaştırarak keyfiyeti kılıfına uydurmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
Durmayanı öldürme yetkisi de verilmiş olacak
“Sokakta serbestçe yürümek, kimsenin keyfi müdahalesi olmadan hareket etmek en basit hak ve özgürlüklerden biridir” diyen Ersönmez, “Bu hak asıldır ve ancak çok sınırlı ve zaruri hallerde hâkim kararı ile müdahale edilebilir. Bu, hâkim güvencesidir ve AKP bu güvenceyi ortadan kaldırıyor. En temel, birincil haklarımız yok sayılıyorsa ne siyasal ne de sosyal hak ve özgürlüklerden bahsedilebilir. Bu “paketle”, polise, her hangi bir hukuksal sınırlama ve yargısal güvence olmaksızın “öldürme ve hapsetme” yetkisi istemektedir. Çünkü bir kere polise, istediği kişiyi istediği gibi durdurma yetkisi verilince, durmayanı öldürme yetkisi de verilmiş olur.Düzenlemede “aramanın süresi ve yeri konusunda” herhangi bir sınırlama olmadığı gibi aranan kişiye uygulanacak fiili gözaltı süresi de polis müdürünün insafına ve keyfine terk edilecektir. Bu gibi yetkiler bütün dünyada ayrımcılığa ve ırkçılığa yol açmıştır. Batı ülkelerinde siyahlar ve göçmenler beyazlara göre kat be kat daha fazla durdurulup aranmakta, itiraz edince öldürülmektedirler. İşte en son Ferguson olayları önümüzdedir. Bizim ülkemizde de hakkını arayan işçilerin, sömürüye itiraz eden yoksulların, şiddete hayır diyen kadınların, barınma hakkına sahip çıkanların, öğrencilerin, Alevilerin, Kürtlerin, gurbetçilerin ve tüm muhaliflerin olağan şüpheli olarak görüldüğü ortadadır
Bu yasa Nazi Almanyası’nın SS yasasıdır
TBMM’ye sunulan ‘’İç Güvenlik Yasa Tasarısı’’nın 6. maddesi ile CMK’nın 91. maddesi değiştirilerek, maddeye 14 maddelik bir suç kataloğu ekleneklendiği ve bu suçlarla sınırlı olmak üzere, polise bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda 48 saat gözaltı yetkisi verildiği de vurgulanan açıklamada, “Gözaltı sebebi ortadan kalktığında veya süre dolduğunda savcıya bilgi verilmesi öngörülüyor. Bu suçlarla ilgili olarak suçüstü halinde yakalandığı iddia edilen bir kişi gözaltına alındığında artık Savcı 48 saat boyunca devre dışıdır.Polisin, Savcı’ya haber verme ve ondan talimat alma zorunluluğu ortada kalkacaktır.
Bırakalım toplumsal olayları, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş en ağır suçlarda dahi tüm yetki bütünüyle polise geçmiş olacaktır.Bundan sonraki ikinci aşamada, Emniyet Müdürünün “Savcının ve Hâkimin sıralı amiri” pozisyonuna getirileceği de şimdiden görülmektedir.Tehlikenin farkında mısınız?Çünkü bu yasa bir Sıkıyönetim Yasasıdır. Sıkıyönetim yasalarıyla askerlere verilmiş yetki bu yasayla polise verilmektedir. 12 eylül öncesinde ve 12 eylül döneminde Sıkıyönetim Yasasının verdiği denetimsiz ve sorumluların cezalandırılmayacağı ortam şimdi polise verilmektedir.
Bu yasa Nazi Almanyası’nın SS yasasıdır. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde o dönem Almanya’da Yahudilere uygulanan yöntemlere benzer yöntemler bazı guruplara, bazı topluluklara uygulanabilecektir.
Bu yasa, bir iç savaş senaryosudur. Polisi öyle geniş yetkilerle donatıyor ki polise adeta bir iç savaş çıkarma yetkisi veriyor.Hak ve özgürlüklerimizi. Demokrasi ve barış talebimizi engelleyen bu tasarı derhal geri çekilmeli. Bunun yerine geniş tabanlı bir irade ile, özgürlükçü, eşitlikçi, demokrasiden yana bir anayasa çalışmasına başlanmalıdır” denildi.Adem Kesenek
Emek ve demokrasi güçleri adına bir açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü Ali Ersönmez, “AKP hükümeti kendi otoriter ve faşizan rejimini kurumsallaştırmak için sistematik bir çaba içerisinde. Bu anlamda mecliste AKP’li milletvekillerinin muhalefettin başta kadın milletvekillerine olmak üzere, eline geçirdikleri sert cisimlerle saldırması ve bir çok milletvekilinin yaralanmış olmasının anlamı açıktır. AKP’li vekiller yasayı çıkarabilirlerse, emirlerindeki polislere yapması gerekenlerin tatbikatını hayata geçirmişlerdir. Toplumsal şiddetin kaynağının nereden kaynaklandığı bir kez daha açığa çıkmıştır” dedi.
Bu tasarı birbiriyle ilgisiz birçok yasayı “paket” halinde değiştiriyor
TBMM Genel Kurul gündemine alınan ve kamuoyunda “İç Güvenlik Yasa Tasarısı” olarak bilinen tasarının süreklileşen bir sıkıyönetim ortamı yaratmaya yönelik olup hak ve özgürlükler bakımından mevcut 12 Eylül Anayasasına bile aykırılıklar içerdiğine dikkat çeken Ersönmez, “Anayasal hakları ortadan kaldıran ve halkı baskı ve devlet terörüne mahkûm eden yeni bir “yasal” saldırı ile karşı karşıyayız.“İÇ GÜVENLİK” yasası olarak ifade edilen, ancak yeni bir sıkıyönetim yasası olan tasarı, Meclis’te yasalaşmak üzere.Bu tasarı birbiriyle ilgisiz birçok yasayı “paket” halinde değiştiriyor. Değişikliklerin ortak özelliği polise ve hükümete keyfi yetkiler vermesi ve göstermelik “yargı denetimiyle” kaybedilen zamanın ortadan kaldırmasıdır. Yargıya şu an için istediği kadar hâkim olamayan AKP, “Vali, Kaymakam ve polisi” hâkim yerine geçirerek kendi keyfine göre soruşturma, arama, gözaltı yapmasını yasalaştırarak keyfiyeti kılıfına uydurmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
Durmayanı öldürme yetkisi de verilmiş olacak
“Sokakta serbestçe yürümek, kimsenin keyfi müdahalesi olmadan hareket etmek en basit hak ve özgürlüklerden biridir” diyen Ersönmez, “Bu hak asıldır ve ancak çok sınırlı ve zaruri hallerde hâkim kararı ile müdahale edilebilir. Bu, hâkim güvencesidir ve AKP bu güvenceyi ortadan kaldırıyor. En temel, birincil haklarımız yok sayılıyorsa ne siyasal ne de sosyal hak ve özgürlüklerden bahsedilebilir. Bu “paketle”, polise, her hangi bir hukuksal sınırlama ve yargısal güvence olmaksızın “öldürme ve hapsetme” yetkisi istemektedir. Çünkü bir kere polise, istediği kişiyi istediği gibi durdurma yetkisi verilince, durmayanı öldürme yetkisi de verilmiş olur.Düzenlemede “aramanın süresi ve yeri konusunda” herhangi bir sınırlama olmadığı gibi aranan kişiye uygulanacak fiili gözaltı süresi de polis müdürünün insafına ve keyfine terk edilecektir. Bu gibi yetkiler bütün dünyada ayrımcılığa ve ırkçılığa yol açmıştır. Batı ülkelerinde siyahlar ve göçmenler beyazlara göre kat be kat daha fazla durdurulup aranmakta, itiraz edince öldürülmektedirler. İşte en son Ferguson olayları önümüzdedir. Bizim ülkemizde de hakkını arayan işçilerin, sömürüye itiraz eden yoksulların, şiddete hayır diyen kadınların, barınma hakkına sahip çıkanların, öğrencilerin, Alevilerin, Kürtlerin, gurbetçilerin ve tüm muhaliflerin olağan şüpheli olarak görüldüğü ortadadır
Bu yasa Nazi Almanyası’nın SS yasasıdır
TBMM’ye sunulan ‘’İç Güvenlik Yasa Tasarısı’’nın 6. maddesi ile CMK’nın 91. maddesi değiştirilerek, maddeye 14 maddelik bir suç kataloğu ekleneklendiği ve bu suçlarla sınırlı olmak üzere, polise bireysel suçlarda 24 saat, toplu suçlarda 48 saat gözaltı yetkisi verildiği de vurgulanan açıklamada, “Gözaltı sebebi ortadan kalktığında veya süre dolduğunda savcıya bilgi verilmesi öngörülüyor. Bu suçlarla ilgili olarak suçüstü halinde yakalandığı iddia edilen bir kişi gözaltına alındığında artık Savcı 48 saat boyunca devre dışıdır.Polisin, Savcı’ya haber verme ve ondan talimat alma zorunluluğu ortada kalkacaktır.
Bırakalım toplumsal olayları, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş en ağır suçlarda dahi tüm yetki bütünüyle polise geçmiş olacaktır.Bundan sonraki ikinci aşamada, Emniyet Müdürünün “Savcının ve Hâkimin sıralı amiri” pozisyonuna getirileceği de şimdiden görülmektedir.Tehlikenin farkında mısınız?Çünkü bu yasa bir Sıkıyönetim Yasasıdır. Sıkıyönetim yasalarıyla askerlere verilmiş yetki bu yasayla polise verilmektedir. 12 eylül öncesinde ve 12 eylül döneminde Sıkıyönetim Yasasının verdiği denetimsiz ve sorumluların cezalandırılmayacağı ortam şimdi polise verilmektedir.
Bu yasa Nazi Almanyası’nın SS yasasıdır. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde o dönem Almanya’da Yahudilere uygulanan yöntemlere benzer yöntemler bazı guruplara, bazı topluluklara uygulanabilecektir.
Bu yasa, bir iç savaş senaryosudur. Polisi öyle geniş yetkilerle donatıyor ki polise adeta bir iç savaş çıkarma yetkisi veriyor.Hak ve özgürlüklerimizi. Demokrasi ve barış talebimizi engelleyen bu tasarı derhal geri çekilmeli. Bunun yerine geniş tabanlı bir irade ile, özgürlükçü, eşitlikçi, demokrasiden yana bir anayasa çalışmasına başlanmalıdır” denildi.Adem Kesenek