Gaziantep Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (GÜKAMER) tarafından “Küresel Süreçte Kadının Siyasal Katılımı” konulu konferans dün Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Konferansa İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkel Minibaş konuşmacı olarak katıldı. Türkiye’de erkek egemen bir toplumun hakim olduğundan, bunu aşmak için kadınların yeterli gayreti göstermediğinden yakındı.
“Kadınlar, valinin karısı, belediye başkanı-nın karısı, doktorun karısı gibi erkeklerin mevki ve işleri ile kendilerini tanıtıyorlar. Bu son derece yanlış ve kadınlar için büyük bir eksiklik. Kadın kendisini tanıtmalı. Mücadeleci olmalı ve hakkını aramasını bilmeli ve almalı. Kadın aile içindeki karar mekanizmalarında görev almalı. Eğer aile içindeki karar mekanizmalarında etkili değilse ülke için kararlarda kadının etkili olması beklenemez. Önce aileden bu yetki verilmeli. Kadınlar her alanda olmalı ama yeterli olmalı. Birikimli olmalı, topluma faydalı olmalı. Yalnız cinsiyeti ile bir yerlerde olunması doğru değil” dedi.
Kadınların genelde birbirlerini sevmediğini, rakip olarak gördüğünü ve kıskandığını vurgulayan Prof. Dr. Türkel Minibaş, “Kadınların kendilerini düzeltmeleri, karar mekanizmalarında olabilmeleri gerek. Bir dayak olayında nasıl kızının dövülmesine karşıysa, aynı şeyi gelini için de savunmalı onun da oğlu tarafından dövülmesine karşı çıkmalı. Başkaları için de aynı davranışı sergilemeli” şeklinde konuştu.
Evden kaçan veya kaçırılan tüm kadınların şiddete maruz kaldığını kaydeden Prof. Dr. Minibaş, bu kadınların ilk yıl kocasından dayak yediğini hatırlatarak, dayak atan kocaların yüzde 44’ünün lise ve yüksek tahsilli olduğunu belirtti. Evliliğin ilk yılı içerisinde her 100 kadından 62’si-nin dayak yediğini belirten Minibaş, “Ülkemizde halen töreler hakim. Bu anlayıştaki aileler ‘kızını dövmeyen dizini döver’, ‘kadın halı gibi dövdükçe güzelleşir’, ‘kadının tepesine bir vurdukça yemenisinden kan damlayacak’ mantığı ile hareket ediliyor. Kadın çoğu yerde söz hakkına sahip değil. Ancak son yıllarda kadınlar seslerini duyurmaya başladı. Gerek ailede, gerek siyasi partilerde kadınlar varlığını kanıtlamaya başladı, bu da sevindirici bir gelişme.”