1 Ocak-31 Aralık 2002 tarihleri arasında tüketici bazında yıllık enflasyonun yüzde 25 olması beklenirken, aylık enflasyon rakamı yüzde 2’ye tekabül ediyor. Bu oran DİE’nin, yani devletin bir kurumunun yayımladığı resmi rakamlara dayanıyor. Madem aylık enflasyon yüzde 2, o halde niçin bir devlet kurumu olan Telekom ödenmeyen faturalara enflasyonun 6 katı, yüzde 12 faiz uyguluyor, SSK, BAĞ-KUR ve vergi daireleri yüzde 7 faiz talep ediyor, TEDAŞ ve GASKİ neden yüzde 8.3 faiz istiyor ve bankaların faizi yüzde 12’ye çıkıyor, anlamak mümkün değil!..
Devletin diğer kurumları,
SSK, Bağ-Kur ve vergi daireleri, ekonomik krizin ardından tahsilatları sürekli düşen ve alacaklarını tahsil edebilmek için defalarca taksit kolaylığı uygulamasına giren, ancak buna rağmen de halen trilyonlarca lira alacaklı olan kuramlar. Onlar da aylık yüzde 2 enflasyon oranına karşılık anlaşılmaz bir şekilde aylık yüzde 7 faiz istiyor.
Gelelim en büyük baş ağrısına, yani bankalara.. Son iki yılda tüm olup bitenler, milyonlarca kredi kartı mağduru yaratılmasına rağmen, bankalar yine leblebi çekirdek gibi kredi kartı dağıtıyor. Bankacılık görevlerini karlı olmadığı için yerine getirmeyen, kuramlara, ithalata, ihracata ve KOBİ’lere kredi vermeyen, ülke ekonomisini rezil eden bankalar, kumar tutkusu gibi kredi kartından vazgeçemiyor. Nedeni: Fahiş kâr. Nerede ise tefecilik.
Kredi kartı ödemeleri genelde dünyanın hiçbir yerinde görülmedik şekilde ‘asgari ödeme’ şeklinde yapıldığı için, bankalar bu işte tefeci faizi uygulayarak büyük karlar elde ediyorlar. Kredi kartı sahipleri ödeme güçlüğüne düşünce de adeta bayram ediyorlar. Çünkü, temerrüt denilen gecikme faizinin oranı yüzde 375. Bankalar, bu faiz oranını çok seviyorlar. Tüm temerrüt faizlerini tahsil edemeseler de edebildiklerinden de fevkalade karlılar.
Türk toplumunu çılgınca tüketim hastalığına sokan, kazanılmayan paraların harcanmasını teşvik eden bankalar, aslında bu tutumları ile ülke insanına büyük kötülük ederek, tüm olumsuz örneklere rağmen bu akıl almaz sistemi sürdürmekte ısrarcı davranıyor. Aynı bankalar, taşıt ve tüketici kredilerine aylık yüzde 3.25-4 aylık faiz uygularken, kredi kartlarına uygulanan faiz oranı anlaşılamıyor.
Ülkemizde enflasyon ile faiz rakamlarının buluştuğu yasal bir mekanizma bulunmaması, kaynağın son derece kıt olması, bankaların istediği faiz oranlarını tüketiciye dayatmasına neden oluyor. İşin en ilginç tarafı ise, Türkiye’ye “Yerel bankanız HSBC’ sloganı ile giren ve yurt dışından önemli kaynak getirdiğini iddia eden dünyanın en büyük bankalarından biri olan HSBC’nin piyasadaki en büyük faiz oranı ile yani yüzde 12 ile çalışması oldu.