Avrupa Birliği konusunda ülkemizde çelişkili bilgiler olduğunu. AB’ye girildiği zaman demokrasinin geleceği düşüncenin hakim olduğunu söyleyen Tüzün. “Bazı kesimler ,• istediği için değil, gerçekten kendi insanlarımızı düşündüğümüz için gerekli iyileştirmeleri yapmalıyız. Ülkede demokrasinin, insan haklarının yerleşmesi için uğraş veriyoruz. AB de olsa, başka bir birlik de olsa, bizim mücadelemiz aynı yönde devam edecektir” diye konuştu.
Türkiye’de bugün tartışılan ve insanlık suçu olarak görülen idamın kaldırılmasını dernek olarak 1988 yılında ‘idama hayır’ kampanyasıyla gündeme getirdiklerini savunan Tüzün, “O zaman ne AB, ne de Apo faktörü vardı. İnsanlık suçu olan idamın kaldırılmasını o zamanda savunuyorduk, şimdi de savunuyoruz. Mücadelemiz insan hakları evrensel beyannamesinde, Kopenhag Kriterleri’nde somutlaşan ve sonuçta da Anayasamızda da belirtilen sosyal devlet olma ilkesinin gerektirdiği demokratik bir yapılanmadır. İnsanca bir yaşam biçiminin hayata geçmesi için bir takım dayatmalarla, göz boyama şeklinde değişikliklerin demokrasi olarak lanse edilmesi yerine, seçim sistemi de dahil, ülkemizdeki antidemokratik yasaların değiştirilmesi gerekir” diye konuştu.
Yasaların demokratik hale getirilmesi, yaşam düzeyinin insanca yaşanılır seviyeye çıkarılması, düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Tüzün konuşmasını şöyle sürdürdü: “Silahların yerine eğitime, sağlığa, ulaşıma, çevreye yatırım yapılması, devletin üzerinde kara bir leke olarak duran çeteleşme işkence ve benzeri ' antidemokratik şaibelerin kaldırılması gerekir. Parlamento düzeyinde araştırma yapılıp, rejimin üzerindeki bu kara leke derhal kaldırılmalıdır.”