ANASAYFA arrow right 20 Yıl Önce

Krizde herkes ciddi anlamda zayıfladı!..

Krizde herkes ciddi anlamda zayıfladı!..
YAYINLAMA: 30 Mayıs 2021 / 16.55
GÜNCELLEME: 30 Mayıs 2021 / 16.55

2000 yılında 200 milyar dolar olan milli gelirin 2001 yılında 148 milyar dolara, kişi başına düşen milli gelirin ise 3 bin dolardan, 2 bin yüz dolara gerilediği, Türkiye’nin çok ciddi bir küçülme yaşadığı, bundan tüm kurumların nasibini aldığı ifade edildi. Türkiye’nin 2000 Kasım’ında çok talihsiz bir kriz yaşadığı, kurdaki belirsizlik ve dalgalanmanın girişimciyi isteksizliğe sürüklediği hatırlatırken, finans çevrelerinin kendi önlemlerini almasının zorunlu olduğu vurgulandı.

OYAKBANK’ın ‘Seçim Öncesi Türkiye Ekonomisi ve beklentiler’ sohbetinde konuşan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, Türkiye’nin 2000 Kasım’ında çok talihsiz bir kriz yaşadığını belirtti. Bunun adının likidite krizi olduğunu ve bankacılık siteminin likidite krizine girmesiyle birlikte faiz oranlarının yükselerek devalüasyon baskısının geldiğine dikkat çekti. Uzunoğlu, o dönemde yaşanan yüksek faiz ve belirsiz kurda Türkiye’nin adeta çöküntüye doğru gittiğini belirterek şöyle konuştu:

“2000 Yılı’nda 200 milyar dolar olan milli gelir 2001’de 148 milyar dolara düştü. Kişi başına milli gelir 3 bin dolardan 2 bin 100 dolara geriledi. Dolayısıyla çok ciddi bir küçülme yaşandı. Bundan sadece Türk ekonomisi değil, kurumlan da nasibini aldı. Bankaların aktif büyüklüğü 200 yılında 155 milyar dolar iken, bu büyüklük 110 milyar dolara geriledi. Herkes gerçekten ciddi anlamda zayıfladı. Büyük gruplar, küçük gruplar, çok büyük sanayiciler, finans kurumlan hepsi zayıfladı.”

Şu anda uygulanan bir ekonomik bir program olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, “Önemli olan işadamı ve finans çevrelerinin bu programların zayıf yönlerini görüp buna göre kendi önlemlerini almaları. Programın sorgulanmasındaki en önemli yanı büyümeyle olan bölümü. Gerçekten Türkiye ekonomisi büyüyebilecek midir? Bunu çok iyi analiz etmemiz lazım. Çünkü kurdaki belirsizlik ve kurdaki dalgalanma girişimciyi isteksiz hale getiriyor” dedi.

Ülkenin yapılıp yapılacağı henüz belli olmayan bir seçime doğru gittiğini söyleyen Uzunoğlu,“4 Kasım’da sandıktan çıkacak sonuç belli değil. Bunun adı belirsizlik. Dünyada belirsizlik varsa bu koşullarda risk yönetimi yapılır. Herkes riskini eritmeye çalışır. Biz hep kafamızda şunu düşünüyoruz. Hep kazanmalıyız, hep kazanacağız. Şunu al kazanacaksınız, bunu al kazanacaksınız. Ne oldu sonuçta?

10 yıl kazandınız zannettiniz. İki tokatta cepler boşaldı. Hepimiz yıkıldık. Bir şey yapıyorsam kimle çalışıyorum, riski var mı, hangi enstrünmanı alıyorum riski var mı, bir iş yapıyorum riski var mı? Yani önce risk, önce ayakta kalma, ondan sonra kazanç gelmeli. Çünkü kaybedecek sermayemiz yok. Ülke olarak çok zayıfız. Güçlü olmak zorundayız, güçlü olmak için riski hep satın alarak veya yönetebileceğimiz riskleri alarak adım atmamız lazım. 10 yıldır uçtu denilen kuşların uçmadığını kendi gözlerimizle gördük.”

Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu, seçim sırasında mutlaka seçim ekonomisi uygulandığını hatırlatarak, “Seçimin getirdiği bir belirsizlik var. 4 Kasım’da ülkenin başına kimin geleceğini göremiyoruz. Partilerin ekonomik programlarına şöyle bir baktığımızda somut olarak ekonomideki sorunları çözmek için ortaya koydukları net bir reçeteleri yok. Onun için herkes şunu söylüyor, biz de IMF’nin söylediği şeyleri yapmaya hazırız. Sağdan sola kadar tüm partiler bunu söylüyor. Ama bir de şu var, IMF bundan sonra ne söyleyecek, bundan sonra ne olabilir, bunu çok iyi algılamamız lazım” şeklinde konuştu.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *