Tüketici Hakları Derneği Şube Başkanı Bülent Yılmaz, seçmenlerin aldatıcı ve yanıltıcı sözlere kanmayarak, ülke gerçekleriyle özdeşleşen, vaatlerde bulunan politikacıları tercih etmelerini söyledi. Gerçek anlamda emekten yana, hakça bölüşümden yana söylemleri olan, partilerin tercih edilmesini isteyen Yılmaz, “İktidarda yaptıklarıyla söylemlerinde yaptıklarını iyi ayırt etmeli. Gerçekten partiye, tüketiciye inanan, tüketiciyi koruyan ve kollayan politikalar üreten partileri tercih etmeli. Halkımızın her partinin programlarını alıp incelemelerini ve okumalarını öneriyoruz.
Sol bir partinin yani kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir partinin söylemiyle kendini liberal olarak tanıtan bir partinin söylemi parti kurallarına baktığınızda aynı. Yani ekonomik anlamda yapacakları, kültürel, sosyal ve idari anlamda yapacakları şeyler parti programlarına baktığınızda hep aynı. Örneğin CHP’ye bakıyorsunuz, kendini halkçı ve demokrat bir parti olarak tanımlıyor, ancak iktidara geldiğinde uygulayacağı ekonomi programı IMF’ye yöneliktir. Yani halkın istemediği dayatmalı ekonomi programı uygulayacak.”
Türkiye’nin artık bir değişimi yakalaması gerektiğini söyleyen Tüketici Hakları Derneği Şube Başkanı Yılmaz, bu değişimi yakalayan partilerin oy alabilmesi gerektiğini açıkladı. Türk siyaset hayatında ilginç bir seçimin seçmenleri beklediğini hatırlatan Yılmaz, şöyle devam etti: “Ülke barajının yüzde 10 olması doğru değil. Çünkü, bu seçim sistemiyle 3-4 parti hariç çoğu barajın altında kalacak. Böylece yüzde 50-55 oy çöpe gidecek. İki turlu seçim sistemi bir an önce hayata geçirilmeli. Seçim ve Siyasi Partiler Yasası mutlaka değiştirilmeli. Tüketici Derneği olarak zamma karşı halkını, işçisini, koruyan kollayan politikalar sunan gerçek anlamda bu söylemlerde bulunan partileri tercih etmelerini istiyoruz.”
Kalite Derneği Başkanı Ali Peri de 3 Kasım seçiminin erken değil, baskın seçim olduğuna dikkat çekerek, vatandaşların özgürce seçme, seçilme haklarının olmadığını ve seçmenin özgür iradesinin sandığa yansımayacağını açıkladı. Bu nedenle seçmenlerin sandığa gittiğinde pek fazla bir şey yapamayacağını söyleyen Peri, “Elbette herkes kendine yakın hissettiği partiye oyunu verecek. Liderlerin dayattığı adayları oy verip gelecekler. Takım tutar gibi parti tutuluyor. Böyle bir zihniyetle mevcut parlamenter yapı nasıl değişir. Onun için ben parti programlarının önemli olduğunu sanmıyorum. Elbette aday tespiti şansı yok ama oyunu da boşa kullanmasın” dedi.
Mevcut yasalar ile iki yıl sonra yeni bir seçimin tekrar gündeme geleceğini ve 2-3 seçimden sonra ancak sistemle birlikte zihniyetlerin de değişeceğini vurgulayan Peri, 3 Kasım seçiminin sonucunun nasıl çıkacağı beli olmayan sürpriz bir seçim olacağını kaydetti.
Bazı kesimler adayları omuzunda dolaştırırken, diğerleri de adayları peşlerinde dolaştırdığını (kararsızlar) söyleyen Peri, “4 Kasım sabahı adayları omzunda dolaştıranlar seçimi kazananlara gidip aman benim şu işimi yap, bana şunu ver, diye kapı kapı dolaşacak. Oysa seçilen milletvekili, milletin vekili olduğunu bilmeli. Kendisinin veya binlerinin çıkarını kollamaya, iş takipçiliği yapmaya gitmediğinin bilincinde olmalı. Devlette sistem, vatandaşta zihniyet değişmeli. TBMM'ye giden benim vekilim olduğunu bilmeli. Bunlar olmadan zaten siyasette başarılı olmak imkansız” diye konuştu.