Gaziantep Ticaret Odası tarafından “Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerindeki gelişmeler” konulu bir konferans düzenlendi. Yoğun ilgi gören konferansın konuşmacısı Gazeteci-Yazar Zeynep Göğüş, Türkiye’de, AB denilince herkesin aklına öncelikle uyum yasaları, partilerin farklı tutumları, tam üyelik müzakerelerinin ne zaman ve nasıl başlayabileceği konularındaki soruların geldiğini, oysa AB’nin sadece siyasetten ibaret bir oluşum olmadığını söyledi. Göğüş, “AB, Türkiye siyasetinin merkezine oturan bir konu oldu. AB’yi 20 yıldır izleyen bir gazeteci 1 olarak, AB konusunun bu durumda olacağını tahmin edemezdim. Bugün Türkiye’de AB üzerine siyaset yapılıyor. Ülkemiz AB konusunda Avrupacılar, dini kesimler ve milliyetçiler olmak üzere üç kesime ayrıldı. Bu durum karşısında yeni bir milliyetçilik akımı gelişti. Bu milliyetçilik akımı; hem Avrupa’yı destekleyen, hem dinine bağlı, hem de milliyetçi bir akım” dedi.
Türkiye’nin AB’ye girmesi halinde, küreselleşen dünyada ayağını yere daha sağlam basan, daha güçlü bir ülke olacağını belirten Göğüş, AB’yi desteklemenin Türkiye’nin çağdaşlaşmasını desteklemek anlamına geldiğini vurgulayarak, “AB, tüm Avrupa uluslarının birlikte ilerlemesini ve gelişmesini hedefleyen bir dayanışma. Dolayısıyla, bilim ve teknolojinin, ekonominin büyütülmesi günümüz Avrupası’nın en büyük hedeflerinden biri. Biz, 1963 yılından beri AB mücadelesi vermekteyiz. İlk olarak Gümrük Birliği’ne girdik. Gümrük Birliği, ülkemiz için son derece eğitici bir süreç oldu. Bazıları, Gümrük Birliği ülkemizi batıracak dedi. Ancak söylenenlerin hiçbiri olmadı” diye konuştu.
Zeynep Göğüş, AB’ye aday ülkeler hakkında her yıl bir rapor verildiğini r bu raporda ne kadar uyum sağlayabileceği ve üyelik için ne kadar olumlu adımlar atıldığı konuları üzerinden not verildiğini bildirirken, “Türkiye hakkında verilen rapor sonrası sadece olumlu adımlar atıldığını söylemekle yetindiler. Ancak AB, sonuca ulaşamayacağı işlerle meşgul olmaz. Bugün Brüksel’de AB toplantılarında Türkiye ile ilgili dosyalar yoğun bir şekilde görüşülüyor. AB yardımları da adım adım gelmeye başladı. Ancak biz bu yardımları gerektiği gibi kullanmasını bilmiyoruz. Bu yardımların kullanılması için, projelerin hazırlanması gerekiyor. Biz aklımıza gelen her düşünceyi proje olarak düşünüyoruz. Hazırlanan projelerin, koordineli bir şekilde, AB kriterlerinde hazırlanması gerekir. Bu yardımları olumlu kullanamama nedenlerinden biri de, yardım projelerini hazırlayan bir koordine grubunun olmamasıydı. Daha yeni yeni Ankara'da böyle bir girişim yapılmaya başlandı” şeklinde konuştu.
Göğüş, 1 Ocak 2004’de aday 10 ülkenin AB’ye girmesinin söz konusu olduğunu, bu ülkelerin alınmasıyla 25 üyeli bir birliğin oluşacağını söylerken, “Oluşacak yeni AB, Türkiye’ye ne kadar açık olacak bilinmez. Aralık ayında yapılacak olan müzakereler sonunda kabul edilirsek, 2008 yılında tam üye olacağız. Eğer bu tarihte yapılacak olan müzakerelerde kabul edilmezsek, treni kaçırmış olacağız ve AB rüyamız 2008 yılından sonra yapılacak müzakerelere kalacak. Bu da ülkemiz için çok önemli bir kayıptır. Bugün AB’ye girdiğimizi düşünürsek, bundan 10 yıl sonra milli gelirimiz 10 bin dolar olacak. Ancak giremediğimiz taktirde ise, 3 bin dolar seviyelerinde kalacak. AB’ye üye olup da, fakirleşen bir ülke yok.
Türkiye’de hemen hemen tüm partilerin seçimler öncesi enflasyonu düşüreceğiz, işsizliği azaltacağız, insanca yaşam koşullarını sağlayacağız gibi vaatlerde bulunduğunu hatırlatan Astan, “AB de bize tüm dönemlerinde yerine getirilmesi gereken kriterler olduğunu söylüyor. AB’ye girmemiz için önümüze idamın kaldırılması, ana dilde öğretim hakkı gibi şartları getiriliyor. Bir ülkede yaşayan insanın ana dilini konuşmasını engelleyerek, o dilin gelişmemesi için çaba sarf ederek, o ülkenin gelişmesini sağlamak mümkün değildir. Kürtçe yayın konusuna gelince; ne kadar engellemek istenirse istensin, bugün bölgede uydu kanalıyla Kürtçe yayın yapan 5 ayrı kanal var” diye konuştu.