“Kürtler” kitabım hala güncel çünkü sorun aynen duruyor
Türkiye medyasının en kıdemli isimlerinden T24 yazarı Hasan Cemal, 22 yıl önce yazdığı “Kürtler” kitabının neden yeniden basıldığına ilişkin olarak, “Çünkü sorun aynen duruyor. ‘Kürt sorunu ne olacak?’ konusunda bugün yine aynı noktadayız, o yüzden” dedi. “Barış kapısı açıldığı, silah bırakıldığı vakit, demokrasi mücadelesi, Kürtlerin siyasal mücadelesi daha büyük güç kazanacaktır” diyen Cemal, “Kürtlerin kendi kimlik haklarını elde etmeleri, Türkiye’de demokrasinin genişlemesi demek. Barışın altyapısı demokrasi ve hukuk, insan haklarıdır” dedi. 19 Mart operasyonundan sonra CHP’nin üstündeki ölü toprağını attığını ve yeniden sahneye çıktığını da kaydeden Cemal, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, hapisteki Geziciler Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş’ın serbest kalması ve Türkiye’de tekrar demokrasinin kurulması yolunda büyük bir atılım bekliyorum. İnşallah bunu görmeden öbür tarafa göç etmem" dedi. Cemal, "Türkiye bu değişimi seçim sandığında yapacaktır. O seçim sandığından da bir daha Erdoğan çıkamaz” diye konuştu.
Türkiye medyasının en kıdemli isimlerinden T24 yazarı Hasan Cemal, gazeteci Nevşin Mengü’nün youtube kanalında konuştu. Mengü’nün soruları ve Cemal’in verdiği yanıtlar şöyle:
(Hasan Cemal. Türkiye'nin en duayen gazetecilerinden. Kürtler kitabını 22 sene önce yazmıştı. Şimdi kitap yeniden basıldı. Şimdi 22 sene öncesini hatırlıyorum da tabii Türkiye'de başka bir iklim vardı. Bir karşılaştırmanızı isteyeceğim 22 sene öncesiyle bu zamanı. Neden bir de şu anda yeniden basıldı? 22 sene öncesine benzer bir atmosfer mi var da?)
"Valla Nevşin. Bu soruyu ben de kendime sordum. Ve bu arada elime kitabı alıp Kürtleri bir böyle sayfalar arasında dolaştım. Şu noktaya vardım. Kürtler kitabı halen güncel bir kitap. Epeyce güncel bir kitap. Çünkü sorun aynen duruyor. Bu kitap Türkiye’de Kürt meselesini anlatmak için sahada yazılmış bir kitap. Her tarafı dolaştım o zaman ve her gittiğim yerde sohbet ettim. Dağda askerle de, PKK’lıyla da, Beka’ya gidip 1993 Nisan ayında Öcalan’la da, bütün oyuncularla konuştum. Kitap güncelliğini aynen koruyor. Amerikanın Ankara Büyükelçisi vardı. Türkiye’yi bölmek isteyenlerin başında yer alır. Türk devleti PKK’yı askeri olarak bitirebilir. Ama Kürt sorunu ne olacak? Bugün yine aynı noktadayız. Türk devleti PKK’yı sınırlar içinde neredeyse sıfırladı. Bu kitabın yazıldığı zamanlarda da PKK’nın artık bir şey yapamayacağı kabul görüyordu. Peki ya Kürt sorunu? Yine olduğu yerde duruyor. Bir nokta daha var bu kitabı güncel kılan. Paris’te Kürt Enstitüsü vardır. Kendal Nezan’la 90'lı yılların başında bir sohbetimiz oldu. 'Hasan Cemal ben PKK'dan haz etmem ama PKK'nın silahlı mücadelesi olmasaydı Kürt meselesi Türkiye'nin gündemine girmezdi, o silahlı mücadeledir ki Türkiye'de Kürt realitesinin kabul edilmesine yol açtı'.
İkincisi de şey bu mücadele şeye soktu gündeme soktu. Bu aynı şey Öcalan'la 93 Nisanında yaptığım konuşmada da var, bu kitabın girişinde var. O konuşmada uzun uzun orada da diyor ki bizim mücadelemiz Türkiye'de Kürt kimliğinin, Kürt realitesinin kabul edilmesi içindir. Bu mücadeleyi kim kazanır derken, PKK'nın kazanamayacağını orada ifade ediyor bir yerde. Ama devletin de bunu kazanması, Kürt meselesinin demokratik çözümünü gündeme yerleştirecektir, başka çare yok, demokrasiyle bu Kürt realitesinin gereklerini yerine getirmek lazım diyor. Bu açıdan da kitap yine güncel. Çünkü bugün geldiğimiz noktada yine biz PKK'ya devlet dedi ki, kendini feshet, silahı göm. Tamam. Bunu yapsın PKK. Ben de öyle düşünüyorum feshetsin, gömsün. Ama Kürt meselesi yine burada duruyor. Tıpkı 90'lı yıllardaki gibi. O yüzden kitap güncel. Evet ki güzel bir propagandasını yaptım Kürtler kitabımı..
(Birincisi bunun tersini de iddia etmek mümkün değil mi? Şöyle ki. İş silahlı mücadeleye döndüğü zaman direkt gayrimeşrulaşıyor. Kimse, işte sivillerin, çocukların, bombayla bir askerin, gencecik er sonuçta uzun yıllar öldürülmesini 'ya evet bunlar da hak savunuyor' diye hoş görmez. Bu hiçbir zaman olmadı. Görmedi de. Ama tam aksi olsaydı o zaman, bir silahlı mücadele, bakın kaç yıldır bir savaş sürüyor. E bunun yerine Kürtler ne bileyim pek çok farklı Türk grubunun da yaptığı gibi, işte Türk solcular gibi, normal meşru yollardan seçilip meclise giriyorlardı, işte partileri vardı, kapanıyordu yeniden bir siyasi mücadeleyle bunu anlatsalardı aslında daha meşru bir yerde duruyor olmazlar mı?)
Güzel söylüyorsun ama pratikte Kürtlerin bunu yapmasına Türkiye'de devlet ve siyaset izin vermedi. Şöyle bir düşün. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren neydi politika? Kürt yok Türk var, Kürtçe yok Türkçe var ve hepiniz Türksünüz. Bu politikayla Kürt kimliği, Kürt kültürü reddedildi ve Cumhuriyet sonra da çok partili dönemde bu politika ne yazık ki devam etti. Senin söylediğin güzel ama böyle olması için en ufak bir kapı aralamadı devlet ve Türkiye'de siyaset.
Örgütün feshetmesi ve silahların gömülmesi barışa açılan bir kapı. Barışa açılan bir kapıdan adım attığın vakit demokrasi, hukuk, bütün bu meselelere sıra geliyor. CHP’de DEM’de demokrasi talep ediyor. Yani bugün sıra demokratikleşmeye geldiği vakit ki gelmesi lazım. 19 Mart darbesi sonrasında Türkiye'de muhteşem bir demokrasi direnişi başladı ve 19 Mart darbesine karşı bu demokrasi direnişi benim içimde büyük bir heyecan fırtınası, heyecan dalgası kabartıyor kaç zamandır. İmamoğlu'nun tutuklanmış olması, içeride bu kadar tutukluların olması, Özgür Özel'in müthiş Halk Partisi'nin bir yerde üstündeki ölü toprağını atıp demokrasi direnişinin öncülüğüne soyunması, bu kadar üniversite gençliğinin, gençliğin bu demokrasi direnişine katılımı, bunlar müthiş şeyler. Bunun durdurulması mümkün değil. Öbür tarafta dağda barış kapısı açıldığı vakit, silah bırakıldığı vakit, o zaman demokrasi mücadelesi Kürtlerin siyasal mücadelesi daha büyük etkinlik kazanacaktır, güç kazanacaktır.
(Bana thinking gibi geliyor. Çünkü Erdoğan Kürtlere de diyecek ki, kardeş tamam neyse anayasada şu bu iki bir şey hadi bakalım benim cumhurbaşkanlığımı sonsuza kadar destekle...)
O kadar basit değil. Konuştuğun vakit, biraz arka planına baktığın vakit. Türkiye’de Kürtlerin kendi kimlik haklarını elde etmeleri, Türkiye'de demokrasinin genişlemesi demek. Sadece Kürtlerin değil bu. Türkiye'de hukuk devletinin yeniden ayaklarının üstüne oturması. Türkiye'de hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının tekrar tesis edilmesi. Bütün bunlar sadece Kürtler, Türkler değil, bütün Türkiye için.
(Cengiz Çandar size katılmıyor, barış ve demokrasi beraber yürümeyebilir diyor)
Cengiz Çandar da farklı bir şey söylemiyor. Barış kapısı açılıyor. Silahların gömülmesi ve örgütün fesiyle birlikte barış kapısı açılıyor ama barışın sağlam bir altyapıya kavuşabilmesi için demokrasi ve hukuk lazım. Cengiz de benden farklı şey söylemiyor, söylemez. Barışın altyapısı demokrasi ve hukuk, insan haklarıdır. Sen bir ülkede demokrasiyi, hukuku, ondan sonra insan haklarını özgürlükleri sağlam kazığa bağlamazsan o ülkede barış olmaz. Barış olması sadece silahların gömülmesi değil ama silahların gömülmesi barış yolunda bir adım.
(Neden bu kadar çok küfür yiyorsunuz?)
Türkiye'nin birtakım sorunları var. Bu sorunlara parmağımı soktum. Mesela asker sorunu. Türkiye'nin asker sorunu. Ey asker siyasete karışma diye şeyim var… Türkiye'de askeri müdahalelerin ve askerin siyasete karışmasının, siyaseti çarpıttığını, demokrasiyi geciktirdiğini hatta bugün başımızda bela kesilen Tayyip Erdoğan'ın gelmesine yol açan büyük faktörlerden biri de askerin siyasete olan müdahaleleridir. Türkiye'de Kürt meselesi. Kürt meselesi vardır ve devletin haklı ve meşru mücadelesi vardır ama Kürtlere yapılanlar Türkiye'de demokrasiyi, hukuku geciktirmiştir diye Kürt meselesine parmağımı soktum. Dört tane kitap var. Aynı şekilde 1915 konusu. Bu konuya kitap yazdım üstelik Cemal Paşa'nın torunu olarak adını da 1915 Ermeni soykırımı dedim. Laiklik meselesinde belli bir dönemde Tayyip Erdoğan'ı destekledim. E bütün bunlar küfür yemem için yeterince şey ama şunu söyleyeyim. Bütün bu çizgimde Türkiye'de demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlükleri savundum. Onun için içim rahat. Küfür yiyorsun çünkü her gün şimdi öyle değil ama yıllar yılı her gün yazı yazdım bırak. Bırak onu bir de ne bileyim Cumhuriyet gibi bir gazete. Her gün yazmıyorum ama yine e şimdi cumhuriyeti bilmem kaç yıl yönettik. Orada kavgalar ettik. Oradaki kavgaları düşün. Cumhuriyeti çok sevmiştim kitabını ben çok severim ama bir sürü insan da nefret eder. Her şeyini yazdım orada. Yani bu her şeyi yazdığım vakitte bir sürü adam vay namussuz şuna bak hala yazıyor falan diye ayağa kalktı. O yüzden bütün meslek hayatım, 56 yıla geldi, 56 yıl küfür yedik.
(Türkiye çok kutuplaştı. Belki bu Kürt meselesini bile aslında herkes durduğu politik pozisyona göre bir şey söyleme ihtiyacı hissediyor. Hep böyle miydi Türkiye, yoksa biz şimdi içinde bulunduğumuz için mi ay hiç bu kadar böyle olmamıştı diyoruz?)
Aşağı yukarı hep böyleydi. Bu cumhuriyetin kuruluşundan önce de başladı bugüne kadar geliyor. Kültür savaşları diyebiliriz. Kültür savaşları dediğin şey iki farklı dünya. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi, gerileme dönemi. Modernizm hareketleri Tanzimat’ı yarattı. Yetmedi İttihatçıları yarattı. Yetmedi imparatorluk çöktü. Milli Mücadele, Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşu geldi. Ama ikilik devam etti. Osmanlı döneminde İslamcılar kahrolsun ittihatçılar diyordu. Atatürk geldi, kahrolsun Cumhuriyet demeye başladılar. Kültür savaşı bugünlere kadar geldi. Cumhuriyetin kuruluşunun ne kadar önemli olduğunu, Türkiye’nin yüzünü batıya dönmesi ve bununla ilgili devrimci adımlar atmasının bugün ne kadar önemli olduğunu daha iyi görüyorum. Ama o zaman yapılan yanlışlar da bugün Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesini engelledi. Kürt yok Türk var, Kürtçe yok Türkçe var. Bütün bu adımlar ve askere Atatürk'ün verdiği kurtarıcılık görevi bunların hepsi Türkiye'de demokrasiyi yerli yerine oturtmadı, Kürt sorununun çözümünü zorlaştırdı ama ben bunlardan dolayı Cumhuriyetin kurucu babalarını Atatürk'ü, İnönü'yü ve arkadaşlarını suçlamıyorum. Ben Türkiye'de bunlardan dolayı Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılmamış olmasını, çok partili rejim dönemiyle birlikte çok partili rejimin 50'den itibaren siyasi oyuncuları, siyasi partileri, siyasi liderleri suçluyorum. 77 yıl vardı çok partileri rejime geçirdikten sonra birbirleriyle kavga etmekle birbirleriyle uğraşmaktan dönüp Kürt sorununu çözüm yoluna nasıl oturturuz diye bakmadılar.
"Yeni kitabımın adı Nihayet Demokratik Cumhuriyet'"
Bir iki ay sonra çıkacak kitabımda da Cumhuriyet neden demokrasi ile taçlandırılamadı konusunu işliyorum. Ve adını da Nihayet Demokratik Cumhuriyet koyuyorum. Çünkü 19 Mart sonrası yükselen demokrasi direnişi 19 Mart darbesi sonrası yükselen Türkiye'deki demokrasi direnişi Türkiye'de nihayet cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırabilecek bir mecraya oturmaya başladı.
(Daha önce de protesto gösterileri oluyordu. Gezi'den de mi farklı bu?)
Bu çok farklı.
(Neden?)
Nedeni, bu, bir, siyasi parti var, siyasi bir hareket bu, siyasi parti Halk Partisi gibi bir parti üstündeki ölü toprağını arttı ve sahneye çıktı. Bunu ciddiye al. O yüzden de hep diyorum ki İmamoğlu'nun yanındayım, Özgür Özel'in yanındayım, hapisteki gezicilerin Osman Kavala'nın, Can Atalay'ın, Selo Başkanın, Selahattin Demirtaş'ın hepsinin serbest kalması ve Türkiye'de tekrar demokrasinin kurulması yolunda büyük bir atılım bekliyorum. İnşallah bunu görmeden öbür tarafa göç etmem.
(Seçimle mi olacak bu atılım sizce?)
Kesin başka türlüsü olursa reddediyorum. Türkiye'de bu değişimi seçim sandığında yapacaktır. Yapabileceğini de 31 Mart yerel seçimlerinde gösterdi.
(Öyle bir gelecek çiziyorsunuz ki ben orada Sayın Erdoğan'a yer bulamadım. Siyasi olarak ekarte olacağını mı düşünüyorsunuz?)
Tayyip Erdoğan'ın siyasi geleceği yok artık. Erdoğan kendi çıkmazını kendi yarattı ve buradan kurtuluşu yok, yaş olarak da yok, sağlık olarak da yok. Bundan sonra bir yere gidemez. Bundan sonra demokratik değişim, seçim sandığında demokrasinin galip gelmesi ihtimali çok yakın. 31 Mart Halk Partisi'nin, İmamoğlu'nun, Özgür Özel'in seçim zaferi de bunun ilk adımı. Son tahlilde seçim sandığı meydana konacaktır. O seçim sandığından da bir daha Erdoğan çıkamaz." T24