CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye süratle bir dikta yönetimine doğru gidiyor. Basını özgür olmayan ülkenin halkı da özgür değildir” dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin (TUGİAD) Swiss Otel’de düzenlenen “Türkiye’ye yön verenler” toplantısına katıldı. Burada konuşan CHP Lideri, Türkiye’nin kan ve gözyaşıyla kurulduğunu, özgürlüğü, bağımsızlığı korumak demokrasiyi geliştirmek için ağır bedeller ödendiğini ifade ederek, “Ne için, demokrasi için. Şimdi geldiğimiz noktada dönüp kendi vicdanımıza soralım, Türkiye’de demokrasi derinleşiyor mu, yoksa kan mı kaybediyor” sorusunu sordu. Şu anda Türkiye’nin en temel sorunun demokrasinin kan kaybetmesi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Sorun o kadar büyük ki bizi aşmış durumda artık. Bütün çağdaş dünya ve aydınlar Türkiye’de neler oluyor, diye kaygıyla izliyorlar.Demokrasi sandığa gidip seçimlerde oy kullanmak değildir.Eğer demokrasiyi buna indirgersek vay bizim halimize” dedi.
Demokrasinin insan hakları, özgürlükler, kadın-erkek eşitliği, laiklik ve sosyal devletle at başı gittiğini ifade eden Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Birisi söyleyecek parlamento ona göre yasa çıkaracak, bu demokrasi değildir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı ilkesine inanmak demektir.‘Bana oy veren seçmen milli irade, bana oy vermeyen seçmen milli irade değildir’ anlayışı demokrasi değildir.Türkiye süratle bir dikta yönetimine doğru gidiyor.Basını özgür olmayan ülkenin halkı da özgür değildir. Siz haber alma hakkınızı kullanamıyorsunuz, hangi özgürlükten söz edeceğiz. Sabah sabah kapınız çalınacak, alınıp götüreceksiniz polis marifetiyle… Ülkenin en büyük iş adamının fabrikasını basacaksınız bir de kamuoyuna duyuracaksınız ‘aramalı inceleme yapıyoruz’ diye, olmaz.”
Kişiye, gruba, inanca, kimliğe göre hukuk olmayacağını savunan Kılıçdaroğlu, “17 Aralık operasyonlarından hemen sonra yasa değişiyor, somut delile dayalı hukuk getiriliyor. Bitiyor 17 Aralık makul şüpheye dayalı hukuk getiriliyor.Biz buna yeni Türkiye’de hukuk diyoruz. Ben buna itiraz ettiğim zaman kıyamet kopuyor peki sizin haklarını kim savunacak” diye konuştu. Yapılan yasal düzenlemelerin makul sayıldığı, üstünlerin hukukunun olduğu, “ne demek AB, ne demek uygar dünya, bize Ortadoğu yeter” diyen bir anlayış benimsendiği sürece bu düzenin devam edeceğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye son 10-15 yıl içinde dar bir koridorun içine sokuldu ve siyaset bu koridorda yapılıyor; etnik kimlik, inanç, yaşam tarzı üzerinde siyaset. Toplum koşullandırıldı, Türkiye bu kulvarın içine alındı.Demokrasiden yeni yeni söz etmeye başladık.Demokrasi zor kazanılır ama kolay kaybedilir, aşama aşama kaybedilir. Eğer birisi çıkıp ‘yasama ve yargı benim için ayak bağıdır’ dediği andan itibaren bu ülkenin aydınları, sanatçıları, iş adamları çıkıp ‘demokrasi tehlikeye giriyor’ demediyse sorun var demektir ülkede. Sadece ana muhalefet partisinin bunun seslendirmesi doğru değildir. Sizin de sorumluluğunuz var. Mücadelece edeceksek beraber mücadele edeceğiz. 2015’te seçimler geliyor. Demokrasimizi yeniden birinci sınıf demokrasi haline getirmek zorundayız. Kimsenin inancı üzerinden, kimliği, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacağız.”
“Ülkeye saygınlık kazandıran nedir” sorusunu soran Kılıçdaroğlu, “Bir tane değil 100 tane Orhan Pamuk’umuz olursa ülkenin saygınlığı artar. Bir buluş değil binlerce buluşumuz olursa ülkenin saygınlığı artar.Bir üniversite değil 100-150 üniversite dünya sıralamasında ön sıralarda olursa ülkenin saygınlığı artar.Biz saygınlığı neye endekslemişiz, Atatürk Orman Çiftliği’nden yapılan saraya.Bütün dünyayı güldürüyoruz” diye konuştu.
Gelinen noktada ülkenin aydınlarının temel bir sorumluluğu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“1963’te Ankara Antlaşmasını imzaladık, uygar dünyanın bir parçası olduğumuzu göstermek ve o dünya içinde yer almak için. 1963-2014. Şimdi AB’yi dışlıyoruz.Neye özlem duyuyoruz, beşlilere özlem duyuyoruz. O ülkelerin hangisinde demokrasi var, Çin’de mi, Rusya’da mı var. Demokrasiden vazgeçme gibi bir irade açıkça beyan ediliyor kamuoyuna, ‘Bizim AB’de işimiz yok’ deniyor. Biz de demokrasiden, özgürlüklerden söz ediyoruz.
Bu vahim tabloyu değiştirmek bizim elimizde. O nedenle altını özenle çiziyorum, sağ sol demeden, ileri geri demeden, demokrasi, özgürlük, kadın-erkek eşitliği, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti isteyen, uygar toplumun bir parçası olmak isteyen bütün yurttaşlarımı CHP’nin çatısı bekliyorum. ‘Yok şöyle oldu, böyle oldu’ değil artık.”
Türkiye’nin artık farklı bir rota içinde olduğunu, yolsuzluğun meşrulaştırıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Türkiye üzerinde büyük bir oyun oynanıyor, hepimizin gözleri önünde ama biz bunun farkında değiliz. Toplum bir yerlere aşama aşama götürülüyor. O nedenle hepimizin sorumluluğu var” diye konuştu. CHP Lideri, herkesin demokrasi paydasında birleşmesi gerektiğini vurguladı. ANKA
Kılıçdaroğlu, Türkiye Genç İşadamları Derneği’nin (TUGİAD) Swiss Otel’de düzenlenen “Türkiye’ye yön verenler” toplantısına katıldı. Burada konuşan CHP Lideri, Türkiye’nin kan ve gözyaşıyla kurulduğunu, özgürlüğü, bağımsızlığı korumak demokrasiyi geliştirmek için ağır bedeller ödendiğini ifade ederek, “Ne için, demokrasi için. Şimdi geldiğimiz noktada dönüp kendi vicdanımıza soralım, Türkiye’de demokrasi derinleşiyor mu, yoksa kan mı kaybediyor” sorusunu sordu. Şu anda Türkiye’nin en temel sorunun demokrasinin kan kaybetmesi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Sorun o kadar büyük ki bizi aşmış durumda artık. Bütün çağdaş dünya ve aydınlar Türkiye’de neler oluyor, diye kaygıyla izliyorlar.Demokrasi sandığa gidip seçimlerde oy kullanmak değildir.Eğer demokrasiyi buna indirgersek vay bizim halimize” dedi.
Demokrasinin insan hakları, özgürlükler, kadın-erkek eşitliği, laiklik ve sosyal devletle at başı gittiğini ifade eden Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
“Birisi söyleyecek parlamento ona göre yasa çıkaracak, bu demokrasi değildir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı ilkesine inanmak demektir.‘Bana oy veren seçmen milli irade, bana oy vermeyen seçmen milli irade değildir’ anlayışı demokrasi değildir.Türkiye süratle bir dikta yönetimine doğru gidiyor.Basını özgür olmayan ülkenin halkı da özgür değildir. Siz haber alma hakkınızı kullanamıyorsunuz, hangi özgürlükten söz edeceğiz. Sabah sabah kapınız çalınacak, alınıp götüreceksiniz polis marifetiyle… Ülkenin en büyük iş adamının fabrikasını basacaksınız bir de kamuoyuna duyuracaksınız ‘aramalı inceleme yapıyoruz’ diye, olmaz.”
Kişiye, gruba, inanca, kimliğe göre hukuk olmayacağını savunan Kılıçdaroğlu, “17 Aralık operasyonlarından hemen sonra yasa değişiyor, somut delile dayalı hukuk getiriliyor. Bitiyor 17 Aralık makul şüpheye dayalı hukuk getiriliyor.Biz buna yeni Türkiye’de hukuk diyoruz. Ben buna itiraz ettiğim zaman kıyamet kopuyor peki sizin haklarını kim savunacak” diye konuştu. Yapılan yasal düzenlemelerin makul sayıldığı, üstünlerin hukukunun olduğu, “ne demek AB, ne demek uygar dünya, bize Ortadoğu yeter” diyen bir anlayış benimsendiği sürece bu düzenin devam edeceğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye son 10-15 yıl içinde dar bir koridorun içine sokuldu ve siyaset bu koridorda yapılıyor; etnik kimlik, inanç, yaşam tarzı üzerinde siyaset. Toplum koşullandırıldı, Türkiye bu kulvarın içine alındı.Demokrasiden yeni yeni söz etmeye başladık.Demokrasi zor kazanılır ama kolay kaybedilir, aşama aşama kaybedilir. Eğer birisi çıkıp ‘yasama ve yargı benim için ayak bağıdır’ dediği andan itibaren bu ülkenin aydınları, sanatçıları, iş adamları çıkıp ‘demokrasi tehlikeye giriyor’ demediyse sorun var demektir ülkede. Sadece ana muhalefet partisinin bunun seslendirmesi doğru değildir. Sizin de sorumluluğunuz var. Mücadelece edeceksek beraber mücadele edeceğiz. 2015’te seçimler geliyor. Demokrasimizi yeniden birinci sınıf demokrasi haline getirmek zorundayız. Kimsenin inancı üzerinden, kimliği, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacağız.”
“Ülkeye saygınlık kazandıran nedir” sorusunu soran Kılıçdaroğlu, “Bir tane değil 100 tane Orhan Pamuk’umuz olursa ülkenin saygınlığı artar. Bir buluş değil binlerce buluşumuz olursa ülkenin saygınlığı artar.Bir üniversite değil 100-150 üniversite dünya sıralamasında ön sıralarda olursa ülkenin saygınlığı artar.Biz saygınlığı neye endekslemişiz, Atatürk Orman Çiftliği’nden yapılan saraya.Bütün dünyayı güldürüyoruz” diye konuştu.
Gelinen noktada ülkenin aydınlarının temel bir sorumluluğu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“1963’te Ankara Antlaşmasını imzaladık, uygar dünyanın bir parçası olduğumuzu göstermek ve o dünya içinde yer almak için. 1963-2014. Şimdi AB’yi dışlıyoruz.Neye özlem duyuyoruz, beşlilere özlem duyuyoruz. O ülkelerin hangisinde demokrasi var, Çin’de mi, Rusya’da mı var. Demokrasiden vazgeçme gibi bir irade açıkça beyan ediliyor kamuoyuna, ‘Bizim AB’de işimiz yok’ deniyor. Biz de demokrasiden, özgürlüklerden söz ediyoruz.
Bu vahim tabloyu değiştirmek bizim elimizde. O nedenle altını özenle çiziyorum, sağ sol demeden, ileri geri demeden, demokrasi, özgürlük, kadın-erkek eşitliği, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti isteyen, uygar toplumun bir parçası olmak isteyen bütün yurttaşlarımı CHP’nin çatısı bekliyorum. ‘Yok şöyle oldu, böyle oldu’ değil artık.”
Türkiye’nin artık farklı bir rota içinde olduğunu, yolsuzluğun meşrulaştırıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Türkiye üzerinde büyük bir oyun oynanıyor, hepimizin gözleri önünde ama biz bunun farkında değiliz. Toplum bir yerlere aşama aşama götürülüyor. O nedenle hepimizin sorumluluğu var” diye konuştu. CHP Lideri, herkesin demokrasi paydasında birleşmesi gerektiğini vurguladı. ANKA