Amerika'nın Sesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “başkanlık sistemine” geçiş yolunda güçlü adımlar attığını savundu.
2014’ün en önemli tartışmalarından biri Türkiye’de başkanlık modeliydi. Bu yasama döneminde rafa kaldırılan yeni anayasa çalışmalarında AK Parti’nin ısrar ettiği model de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne denli kararlı olacağı cumhurbaşkanlığı kampanyasında ortaya çıktı. 21 Temmuz’da katıldığı bir programda “Benim arzum Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirmektir” diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı bünyesinde 12 başkanlık kurulması için çalışmaları başlattı.
Bir gazetede yer alan habere göre, “12 başkanlık bilimsel çalışmalarla politika ve strateji geliştirecek. Başkanlıklar, devlet kurumları ile koordinasyon kuracak ve tavsiyeleri ile hükümete katkı sunacak. Yeni Ulusal Güvenlik Konseyi güvenlik politikaları, çözüm süreci, paralel yapı ile mücadele başta olmak üzere ulusal güvenliği ilgilendiren tüm alanlarda çalışmalar yapacak.”
Bu başkanlıklardan sekizi ülke politikalarına yön vermeyi amaçlıyor. Bu başkanlıklar; güvenlik politikaları başkanlığı, uluslararası ilişkiler başkanlığı, strateji başkanlığı, sosyal ve kültürel işler başkanlığı, ekonomi izleme ve koordinasyon başkanlığı, bilgi teknolojileri başkanlığı, kurumsal iletişim başkanlığı, halkla ilişkiler başkanlığı olarak iki Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı’na bağlı olarak faaliyet gösterecek.
Cumhurbaşkanlığı iç işleyişini düzenleyecek idari ve mali işler, insan kaynakları, hukuk hizmetleri, kanun ve kararlar başkanlıkları ise diğer iki genel sekreter yardımcısına bağlı olacak.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi’nden Dr. İsmet Akça, cumhurbaşkanlığındaki bu yeni yapılanmanın beklenen bir gelişme olduğunu söylüyor. Akça’ya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan fiilen başkanlık yapıyor: “Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildikten sonra cumhurbaşkanlığının kadrosu personel kadrosu arttırıldı, cumhurbaşkanlığı bütçesi 2015’te neredeyse iki kat arttı, Beştepe’de Başbakanlık olarak inşa edilen bina Ak Saray adı altında cumhurbaşkanlığı sarayı oldu. Üstüne Erdoğan, 19 Ocak’ta doğrudan bakanlar kuruluna başkanlık edecek. Bütün bu gelişmeler Erdoğan’ın fiilen başkanlık sistemini hayata geçirdiğini gösteriyor. Şu açık ki 2015 seçimlerinde Erdoğan anayasal çoğunluğu elde ederse parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilmesini gerçekleştirecek.”
YTÜ öğretim üyesi, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sarayında 12 başkanlık kurmasını bir yandan başkanlık sistemine hazırlık olarak yorumlarken bir yandan da 1990’ların Milli Güvenlik Kurulu yapılanmasıyla da bir benzerlik kuruyor.
Akça, “Erdoğan seçim kampanyalarından bu yana icracı bir cumhurbaşkanı olacağını söylüyordu. Oldu da. Bu yapılanma bir çeşit ‘kabinevari’ yapılanma. Aslında bu gün sık kullanılan tabirle ‘paralel’ bir hükümet kuruyor. Güvenlik, uluslararası ilişkileri, hukuk, idari mali işler gibi alanlarda bir gölge kabine oluşturuyor. Bu biraz şunu 1990’lardaki Milli Güvenlik Kurulu bünyesindeki yapılanmayı andırıyor. O günkü milli güvenlik devletinin MGK bünyesinde bu tarz paralel birimler vardı. Bu birimler daha sonra ayan beyan ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı bu paralelliği şimdi aleni kuruyor” diyor.
Turgut Özal, Süleyman Demirel hatta Abdullah Gül gibi isimlerin güçlü cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen siyaset bilimci, tüm bu isimlerin 12 Eylül Anayasası’nın kendilerine verdiği yetkiye rağmen parlamenter sistem sınırını gözettiklerini belirtiyor. “Çünkü” Diye devam eden Dr. Akça, “12 Eylül darbesi sonucu hazırlanan 12 Eylül Anayasası, cumhurbaşkanını hükümet ve meclis üstünde onları kontrol amacıyla yapılandırıldı. Aslında bu yetkiler parlamenter sistemde olmaz. Ama söz konusu cumhurbaşkanları hep bir sınır gözetti. Erdoğan, seçilmiş bir cumhurbaşkanı olduğundan ‘icranın başı hükümettir’ sınırını yıkıyor.”ANKA
2014’ün en önemli tartışmalarından biri Türkiye’de başkanlık modeliydi. Bu yasama döneminde rafa kaldırılan yeni anayasa çalışmalarında AK Parti’nin ısrar ettiği model de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne denli kararlı olacağı cumhurbaşkanlığı kampanyasında ortaya çıktı. 21 Temmuz’da katıldığı bir programda “Benim arzum Türkiye’yi başkanlık sistemine geçirmektir” diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı bünyesinde 12 başkanlık kurulması için çalışmaları başlattı.
Bir gazetede yer alan habere göre, “12 başkanlık bilimsel çalışmalarla politika ve strateji geliştirecek. Başkanlıklar, devlet kurumları ile koordinasyon kuracak ve tavsiyeleri ile hükümete katkı sunacak. Yeni Ulusal Güvenlik Konseyi güvenlik politikaları, çözüm süreci, paralel yapı ile mücadele başta olmak üzere ulusal güvenliği ilgilendiren tüm alanlarda çalışmalar yapacak.”
Bu başkanlıklardan sekizi ülke politikalarına yön vermeyi amaçlıyor. Bu başkanlıklar; güvenlik politikaları başkanlığı, uluslararası ilişkiler başkanlığı, strateji başkanlığı, sosyal ve kültürel işler başkanlığı, ekonomi izleme ve koordinasyon başkanlığı, bilgi teknolojileri başkanlığı, kurumsal iletişim başkanlığı, halkla ilişkiler başkanlığı olarak iki Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı’na bağlı olarak faaliyet gösterecek.
Cumhurbaşkanlığı iç işleyişini düzenleyecek idari ve mali işler, insan kaynakları, hukuk hizmetleri, kanun ve kararlar başkanlıkları ise diğer iki genel sekreter yardımcısına bağlı olacak.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimleri Fakültesi’nden Dr. İsmet Akça, cumhurbaşkanlığındaki bu yeni yapılanmanın beklenen bir gelişme olduğunu söylüyor. Akça’ya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan fiilen başkanlık yapıyor: “Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildikten sonra cumhurbaşkanlığının kadrosu personel kadrosu arttırıldı, cumhurbaşkanlığı bütçesi 2015’te neredeyse iki kat arttı, Beştepe’de Başbakanlık olarak inşa edilen bina Ak Saray adı altında cumhurbaşkanlığı sarayı oldu. Üstüne Erdoğan, 19 Ocak’ta doğrudan bakanlar kuruluna başkanlık edecek. Bütün bu gelişmeler Erdoğan’ın fiilen başkanlık sistemini hayata geçirdiğini gösteriyor. Şu açık ki 2015 seçimlerinde Erdoğan anayasal çoğunluğu elde ederse parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilmesini gerçekleştirecek.”
YTÜ öğretim üyesi, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sarayında 12 başkanlık kurmasını bir yandan başkanlık sistemine hazırlık olarak yorumlarken bir yandan da 1990’ların Milli Güvenlik Kurulu yapılanmasıyla da bir benzerlik kuruyor.
Akça, “Erdoğan seçim kampanyalarından bu yana icracı bir cumhurbaşkanı olacağını söylüyordu. Oldu da. Bu yapılanma bir çeşit ‘kabinevari’ yapılanma. Aslında bu gün sık kullanılan tabirle ‘paralel’ bir hükümet kuruyor. Güvenlik, uluslararası ilişkileri, hukuk, idari mali işler gibi alanlarda bir gölge kabine oluşturuyor. Bu biraz şunu 1990’lardaki Milli Güvenlik Kurulu bünyesindeki yapılanmayı andırıyor. O günkü milli güvenlik devletinin MGK bünyesinde bu tarz paralel birimler vardı. Bu birimler daha sonra ayan beyan ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı bu paralelliği şimdi aleni kuruyor” diyor.
Turgut Özal, Süleyman Demirel hatta Abdullah Gül gibi isimlerin güçlü cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen siyaset bilimci, tüm bu isimlerin 12 Eylül Anayasası’nın kendilerine verdiği yetkiye rağmen parlamenter sistem sınırını gözettiklerini belirtiyor. “Çünkü” Diye devam eden Dr. Akça, “12 Eylül darbesi sonucu hazırlanan 12 Eylül Anayasası, cumhurbaşkanını hükümet ve meclis üstünde onları kontrol amacıyla yapılandırıldı. Aslında bu yetkiler parlamenter sistemde olmaz. Ama söz konusu cumhurbaşkanları hep bir sınır gözetti. Erdoğan, seçilmiş bir cumhurbaşkanı olduğundan ‘icranın başı hükümettir’ sınırını yıkıyor.”ANKA