Türkiye’de olup bitenleri yakından izleyen İngiliz Guardian gazetesinin tanınmış köşe yazarı Simon Tisdall, Türkiye'nin izlediği iç ve dış politikaların Batı ilkeleri ve çıkarlarıyla ne derece örtüştüğü sorusuna yanıt ararken “14 Aralık” operasyonuna dikkat çekerek ağır eleştirilerde bulunuyor ve AB'nin kaygılarının doğrulandığını söylüyor.
BBCTürkçe tarafından yansıtılan yazıda 14 Aralık operasyonu kapasamında kişilere yöneltilen suçlamalar için “dayanaksız komplo iddiaları” görüşü dile getiriliyor. Tisdall, "İstanbul'da operasyon emrini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği konusunda kimsenin şüphesi yok" iddiasına yer verdiği yazısında "Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bu son darbesi Avrupa Birliği (AB) ve ABD için daha büyük ve garip bir soruyu ortaya çıkardı: Erdoğan yönetimi altındaki Türkiye güvenilir, demokratik bir Batı müttefiki olarak görülebilir mi?" diye savunuyor.
Yazıda operasyonun ardından AB'den gelen eleştiriler için "Brüksel'de uzun süredir endişe duyulan, Erdoğan'ın neo-İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) artık AB'ye üyelik konusunda ciddi olmadığı konusunun altı çizilmiş oldu" ifadeleri kullanılıyor.
Simon Tisdall, AB'nin "Operasyon, Türkiye'nin de bir parçası olmak istediği Avrupa değer ve standartlarına ters düşüyor" diye savunuyor ve "Erdoğan'ın Pazartesi günü yaptığı iğneleyici konuşma da bu endişeleri haklı çıkarır nitelikteydi" diyor.
Zaman Gazetesinin binasının önünde toplanan kalabalığın “Özgür basın susturulamaz” yazılı panlartlar açttığını anlatan Tisdall, “Bu söz çok da doğru değil. 2003'ten bu yana üst üste üç dönem Başbakanlık yaptıktan sonra bu yıl Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan'ın ana akım medyanın önemli bölümü üzerinde fiili bir hakimiyeti bulunuyor. Aynı hakimiyet meclis için de geçerli, mahkeme salonları ve emniyet güçleri için de” savlarını dile getiriyor.
Guardian yazarı “Öfkenin odağında yolsuzluk var” iddiasında da bulunduğu yazısında Türkiye'nin Orta Doğu politikasına değinilirken de Erdoğan’a (IŞİD) karşı yürütülen mücadelede NATO yükümlülüklerine rağmen tam işbirliğine yanaşmadığını savunuyor.
Geçtiğimiz hafta Ankara'yı ziyaret eden İngiltere Başbakanı David Cameron’un Türkiye üzerinden Suriye'ye giden yabancı cihatçılar konusunda daha fazla işbirliği istediğini ancak sadece -en azından kamuoyu gözünde- Davutoğlu'ndan Batı'nın sorumlulukları hakkında nasihatler alabildiği öne sürülüyor.
Tisdall, “Cameron'ın ziyaretine katılanlara göre İngiltere Başbakanı Erdoğan ile görüşmelerinde insan hakları ve basın özgürlüğü konularına da değinmedi” dedikten sonra şu sözleri de kullanıyor:
"Cameron'ın ev sahibiyle yüzleşme konusunda çekimser davranması utanç verici olsa da önceliklerini göstermesi açısından iyi bir örnekti. Ayrıca İngiltere'nin (ve AB'nin) son zamanlarda Türkiye üzerinde ne kadar az etkisi kaldığı da net biçimde görüldü. Ziyaret Erdoğan'ın hakimiyetinin Türkiye'yi Batılı demokrasilerden ne kadar uzaklaştırdığı da ortaya çıktı.”ANKA
BBCTürkçe tarafından yansıtılan yazıda 14 Aralık operasyonu kapasamında kişilere yöneltilen suçlamalar için “dayanaksız komplo iddiaları” görüşü dile getiriliyor. Tisdall, "İstanbul'da operasyon emrini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği konusunda kimsenin şüphesi yok" iddiasına yer verdiği yazısında "Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bu son darbesi Avrupa Birliği (AB) ve ABD için daha büyük ve garip bir soruyu ortaya çıkardı: Erdoğan yönetimi altındaki Türkiye güvenilir, demokratik bir Batı müttefiki olarak görülebilir mi?" diye savunuyor.
Yazıda operasyonun ardından AB'den gelen eleştiriler için "Brüksel'de uzun süredir endişe duyulan, Erdoğan'ın neo-İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) artık AB'ye üyelik konusunda ciddi olmadığı konusunun altı çizilmiş oldu" ifadeleri kullanılıyor.
Simon Tisdall, AB'nin "Operasyon, Türkiye'nin de bir parçası olmak istediği Avrupa değer ve standartlarına ters düşüyor" diye savunuyor ve "Erdoğan'ın Pazartesi günü yaptığı iğneleyici konuşma da bu endişeleri haklı çıkarır nitelikteydi" diyor.
Zaman Gazetesinin binasının önünde toplanan kalabalığın “Özgür basın susturulamaz” yazılı panlartlar açttığını anlatan Tisdall, “Bu söz çok da doğru değil. 2003'ten bu yana üst üste üç dönem Başbakanlık yaptıktan sonra bu yıl Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan'ın ana akım medyanın önemli bölümü üzerinde fiili bir hakimiyeti bulunuyor. Aynı hakimiyet meclis için de geçerli, mahkeme salonları ve emniyet güçleri için de” savlarını dile getiriyor.
Guardian yazarı “Öfkenin odağında yolsuzluk var” iddiasında da bulunduğu yazısında Türkiye'nin Orta Doğu politikasına değinilirken de Erdoğan’a (IŞİD) karşı yürütülen mücadelede NATO yükümlülüklerine rağmen tam işbirliğine yanaşmadığını savunuyor.
Geçtiğimiz hafta Ankara'yı ziyaret eden İngiltere Başbakanı David Cameron’un Türkiye üzerinden Suriye'ye giden yabancı cihatçılar konusunda daha fazla işbirliği istediğini ancak sadece -en azından kamuoyu gözünde- Davutoğlu'ndan Batı'nın sorumlulukları hakkında nasihatler alabildiği öne sürülüyor.
Tisdall, “Cameron'ın ziyaretine katılanlara göre İngiltere Başbakanı Erdoğan ile görüşmelerinde insan hakları ve basın özgürlüğü konularına da değinmedi” dedikten sonra şu sözleri de kullanıyor:
"Cameron'ın ev sahibiyle yüzleşme konusunda çekimser davranması utanç verici olsa da önceliklerini göstermesi açısından iyi bir örnekti. Ayrıca İngiltere'nin (ve AB'nin) son zamanlarda Türkiye üzerinde ne kadar az etkisi kaldığı da net biçimde görüldü. Ziyaret Erdoğan'ın hakimiyetinin Türkiye'yi Batılı demokrasilerden ne kadar uzaklaştırdığı da ortaya çıktı.”ANKA