Başta IŞİD tehdidi olmak üzere Ortadoğu’da çoklu krizlerin çözümlenmesi için yabancı müdahalelerin tek yol olabileceği öne sürülüyor. The Guardian Gazetesinin tanınmış yazarı Simon Tisdall, Ortadoğu’da birçok kişinin bölgedeki kronik sorunlardan teklarlanan dış müdahalelerden sorumlu tuttuğunu belirtirken, “Halbuki, tam aksine, askeri, diplomatik, finansal ve insani olsun artan yabancı müdahale artık Suriye, Irak, İran, Türkiye, İsrail-Filistin ve Kuzey Afrika’da çoklu ve birbiriyle bağlı krizleri ele almak için en iyi ve belki tek yol olabilir” görüşünü savunuyor.
Simon Tisdall, Ortadoğu’da 2015 yılında ne gibi gelişmelerin olabileceğini irdelediği geniş yazısında bölgenin yakın tarihte hiç o kadar istikrarsız, ihtilaflarla dolu ve o kadar öngörülemez olmadığını düşünüyor ve bölgedeki durumun Araplar başta olmak üzere, herkes için tehdit oluşturduğunu söylüyor, Tisdall, IŞİD tehdidi ve Suriye'deki felaketin Batılı lideler üzerindeki artan bir başkı oluşturacağı görüşünde.
Ortadoğu’da birçok kişinin bölgedeki kronik sorunlardan dış müdahalelerden sorumlu tuttuğunu kaydeden Tisdall, “Halbuki, tam aksine, askeri, diplomatik, finansal ve insani olsun artan yabancı müdahale artık Suriye, Irak, İran, Türkiye, İsrail-Filistin ve Kuzey Afrika’da çoklu ve birbiriyle bağlı krizleri ele almak için en iyi ve belki tek yol olabilir” iddiasında bulunuyor.
Tisdall, bölgede en büyük tehlikeyi, en az bazı ölçütlere göre, IŞİD’in, petrol alanları dahil olmak üzere Irak’ın siyasi ve coğrafi bütünlüğü için oluşturduğu tehdidin ABD’den, muharip kuvvetlerin dönüşünü de içeren büyük bir müdahaleyi tetiklemesi oluşturduğunu düşünüyor ve Pentagon ve ABD’li generallerin de hava baskınlarının tek başına IŞİD’i yenilgiye uğratmayacağında hem fikir olduğunu belirtiyor.
Kürtler hariç, bölgesel müttefiklerin ise, ne Irak ne de Suriye’ye kara kuvvet gönderme işaretini vermediklerini kaydeden Tisdall, “El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi gibi grupların temsil ettikleri Sünni aşırılığının çeşitli yansımaları, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de yayılan tehlikeli bulaşıcı bir istikrasızlaşma ve Libya, Yemen ve Somali’de kötüleşen güvenliğe bağlı krizlerle tehdit ediyorlar” diye yazıyor.
Simon Tisdall, Suriye savaşının beşinci yılına gireceğine de dikkat çekerken aralarında Türkiye’nin de bulunduğu komşu ülkelere yönelik mülteci akımı ve bunun oluşturduğunun büyük yüke de vurgu yapıyor ve durumun “sürdürülemez” olduğunun altını çiziyor.
Lübnan ve Ürdün’daki mülteci konusunda yaşanan sorular üzerinden durdurtan sonra Türkiye’de de benzer bir durumun yaşandığını anlatan Tisdall, buna karşın Türkiye’nin daha büyük bir ülke olarak baş etme kapasitesinin daha fazla olduğunu da söylüyor.
The Guardian Yazarı Tisdall, değerlendirmesinin son kısmında da bölgedeki çeşitli ülkelere ilişkin soru işaretlerine dikkat çekerken İran’ın nükleer programına ilişkin müzakereleri, İsrail’de yapılacak seçimler üzerinden durduktan sonra şöyle devam ediyor:
“Müslüman Kardeşleri iktidardan uzaklaştıran, askerlerin hakimiyetindeki rejimin siyasi muhalifleri bastırmaya devam ettiği Mısır’ın istikrarı diğer kilit mesele. Giderek Batı’nın daha az güvenilir bir müttefiki olarak görülen Türkiye’deki neo İslamcı otoritecilik de öyle. Kaddafi sonrası Libya’nın yavaş parçalanması da tek başına da patlamaya hazır bir mesele.”
Tisdall, böyle bir ortamda Batılı liderlerin Ortadoğu konusunda göstereceği liderlik ve vizyonunun “büyük önem” taşıdığının altını çiziyor. ANKA
Simon Tisdall, Ortadoğu’da 2015 yılında ne gibi gelişmelerin olabileceğini irdelediği geniş yazısında bölgenin yakın tarihte hiç o kadar istikrarsız, ihtilaflarla dolu ve o kadar öngörülemez olmadığını düşünüyor ve bölgedeki durumun Araplar başta olmak üzere, herkes için tehdit oluşturduğunu söylüyor, Tisdall, IŞİD tehdidi ve Suriye'deki felaketin Batılı lideler üzerindeki artan bir başkı oluşturacağı görüşünde.
Ortadoğu’da birçok kişinin bölgedeki kronik sorunlardan dış müdahalelerden sorumlu tuttuğunu kaydeden Tisdall, “Halbuki, tam aksine, askeri, diplomatik, finansal ve insani olsun artan yabancı müdahale artık Suriye, Irak, İran, Türkiye, İsrail-Filistin ve Kuzey Afrika’da çoklu ve birbiriyle bağlı krizleri ele almak için en iyi ve belki tek yol olabilir” iddiasında bulunuyor.
Tisdall, bölgede en büyük tehlikeyi, en az bazı ölçütlere göre, IŞİD’in, petrol alanları dahil olmak üzere Irak’ın siyasi ve coğrafi bütünlüğü için oluşturduğu tehdidin ABD’den, muharip kuvvetlerin dönüşünü de içeren büyük bir müdahaleyi tetiklemesi oluşturduğunu düşünüyor ve Pentagon ve ABD’li generallerin de hava baskınlarının tek başına IŞİD’i yenilgiye uğratmayacağında hem fikir olduğunu belirtiyor.
Kürtler hariç, bölgesel müttefiklerin ise, ne Irak ne de Suriye’ye kara kuvvet gönderme işaretini vermediklerini kaydeden Tisdall, “El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi gibi grupların temsil ettikleri Sünni aşırılığının çeşitli yansımaları, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de yayılan tehlikeli bulaşıcı bir istikrasızlaşma ve Libya, Yemen ve Somali’de kötüleşen güvenliğe bağlı krizlerle tehdit ediyorlar” diye yazıyor.
Simon Tisdall, Suriye savaşının beşinci yılına gireceğine de dikkat çekerken aralarında Türkiye’nin de bulunduğu komşu ülkelere yönelik mülteci akımı ve bunun oluşturduğunun büyük yüke de vurgu yapıyor ve durumun “sürdürülemez” olduğunun altını çiziyor.
Lübnan ve Ürdün’daki mülteci konusunda yaşanan sorular üzerinden durdurtan sonra Türkiye’de de benzer bir durumun yaşandığını anlatan Tisdall, buna karşın Türkiye’nin daha büyük bir ülke olarak baş etme kapasitesinin daha fazla olduğunu da söylüyor.
The Guardian Yazarı Tisdall, değerlendirmesinin son kısmında da bölgedeki çeşitli ülkelere ilişkin soru işaretlerine dikkat çekerken İran’ın nükleer programına ilişkin müzakereleri, İsrail’de yapılacak seçimler üzerinden durduktan sonra şöyle devam ediyor:
“Müslüman Kardeşleri iktidardan uzaklaştıran, askerlerin hakimiyetindeki rejimin siyasi muhalifleri bastırmaya devam ettiği Mısır’ın istikrarı diğer kilit mesele. Giderek Batı’nın daha az güvenilir bir müttefiki olarak görülen Türkiye’deki neo İslamcı otoritecilik de öyle. Kaddafi sonrası Libya’nın yavaş parçalanması da tek başına da patlamaya hazır bir mesele.”
Tisdall, böyle bir ortamda Batılı liderlerin Ortadoğu konusunda göstereceği liderlik ve vizyonunun “büyük önem” taşıdığının altını çiziyor. ANKA
RSS