Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, yapılacak merkezi sınavların, çok sayıda tartışmalı yeniliği beraberinde getirdiğini vurgulayarak, “Yeni sistemde en dikkat çekici değişiklik, sınavlardaki genel başarı oranlarının kamuoyuna açıklanmayarak, sonuçların en azından kamuoyu açısından ‘gizli’ tutulmasıdır. Bu durumda yeni sistemin ne kadar ‘başarılı’ olup olmadığını görmemiz mümkün olmamaktadır” açıklamasında bulundu.
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu yaptığı yazılı açıklamada, Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi’nin dayandığı merkezi sınavların öğrenciler üzerindeki psikolojik baskıyı artırdığını vurgulayarak, “Sürekli sınava girmekten psikolojileri bozulan öğrencilerin, üstelik sınav sayısı arttırılarak, 6`sı birinci dönem, 6`sı ikinci dönem olmak üzere toplamda 12 merkezi sınavla ölçülmek istenmesi, Bakan Avcı`nın "sınav sayısı artmıyor" ifadesinin gerçeği yansıtmadığını göstermektedir. Bu yıl 8.sınıf öğrencileri toplam 12 sınava girecektir. Geçmişte tek bir merkezi sınavın bile öğrenciler ve veliler üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yarattığı düşünüldüğünde, artan merkezi sınavlar ile birlikte öğrencilerin üzerindeki psikolojik baskıyı tahmin etmek zor değildir” ifadelerine yer verdi.
Sosyal bilgiler gibi bir ders yerine “tek din, tek mezhep"in öğrencilere zorunlu olarak dayatıldığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin tercih edilmiş olmasının dikkat çekici olduğu ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi: “MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Böylesine dayatmacı bir yaklaşımın öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakılmaksızın hayata geçirilmesi kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, yeni sistemi anlatırken, gayrimüslim öğrencilerin din kültürü dersinden muaf oldukları için onlara başka sorular sorulacağını belirtmiş olmasına karşın, bugüne kadar bu konuda herhangi bir açıklama yapılmamış olması dikkat çekicidir. 28-29 Kasım tarihlerinde yapılacak merkezi sınavlar, çok sayıda tartışmalı yeniliği beraberinde getirmektedir.Yeni sistemde en dikkat çekici değişiklik, sınavlardaki genel başarı oranlarının kamuoyuna açıklanmayarak, sonuçların en azından kamuoyu açısından ‘gizli’ tutulmasıdır. Bu durumda yeni sistemin ne kadar ‘başarılı’ olup olmadığını görmemiz mümkün olmamaktadır. Yeni sistem ile ilgili bir diğer dikkat çekici değişiklik, sınav sonuçları gibi, öğrencilere sorulan soruların da açıklanmayacak olmasıdır. Bu uygulamanın en önemli sonucu soruların müfredatı ne kadar kapsadığının, hatalı olup olmadığının, sorulan soruların biçimi ve içeriğinin nasıl olduğuna ilişkin bilgilerin kamuoyundan gizlenmesidir.“
Açıklamada, siyasi iktidarın eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Öğrencilerin tercihlerine saygılı olmak yerine, onların hangi okula gideceğinin, hangi dersleri alacağının, hangi derslerden sınava gireceğinin, sadece MEB tarafından belirlenmek istenmesi doğru değildir. Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunulmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışı derhal terk edilmelidir.Bu sorun çözüldüğünde hem kademeler arası geçiş sorunları kendiliğinden çözülecek, hem de bugünlerde yoğun bir tartışma konusu olan özel dershaneler sorunu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Eğitim Sen olarak, her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturulması gerektiğini savunmayı sürdürecek, öğrencilerimizin sınav cenderesinden kurtulması için atılacak her adıma destek vereceğimizin bilinmesini istiyoruz.”SHA
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu yaptığı yazılı açıklamada, Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi’nin dayandığı merkezi sınavların öğrenciler üzerindeki psikolojik baskıyı artırdığını vurgulayarak, “Sürekli sınava girmekten psikolojileri bozulan öğrencilerin, üstelik sınav sayısı arttırılarak, 6`sı birinci dönem, 6`sı ikinci dönem olmak üzere toplamda 12 merkezi sınavla ölçülmek istenmesi, Bakan Avcı`nın "sınav sayısı artmıyor" ifadesinin gerçeği yansıtmadığını göstermektedir. Bu yıl 8.sınıf öğrencileri toplam 12 sınava girecektir. Geçmişte tek bir merkezi sınavın bile öğrenciler ve veliler üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yarattığı düşünüldüğünde, artan merkezi sınavlar ile birlikte öğrencilerin üzerindeki psikolojik baskıyı tahmin etmek zor değildir” ifadelerine yer verdi.
Sosyal bilgiler gibi bir ders yerine “tek din, tek mezhep"in öğrencilere zorunlu olarak dayatıldığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin tercih edilmiş olmasının dikkat çekici olduğu ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi: “MEB, tıpkı 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, ortaöğretime geçiş sisteminde zorunlu din dersini merkezi yazılılar arasına almıştır. Böylesine dayatmacı bir yaklaşımın öğrencilerin dini inancı, mezhebi ya da dünya görüşüne bakılmaksızın hayata geçirilmesi kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, yeni sistemi anlatırken, gayrimüslim öğrencilerin din kültürü dersinden muaf oldukları için onlara başka sorular sorulacağını belirtmiş olmasına karşın, bugüne kadar bu konuda herhangi bir açıklama yapılmamış olması dikkat çekicidir. 28-29 Kasım tarihlerinde yapılacak merkezi sınavlar, çok sayıda tartışmalı yeniliği beraberinde getirmektedir.Yeni sistemde en dikkat çekici değişiklik, sınavlardaki genel başarı oranlarının kamuoyuna açıklanmayarak, sonuçların en azından kamuoyu açısından ‘gizli’ tutulmasıdır. Bu durumda yeni sistemin ne kadar ‘başarılı’ olup olmadığını görmemiz mümkün olmamaktadır. Yeni sistem ile ilgili bir diğer dikkat çekici değişiklik, sınav sonuçları gibi, öğrencilere sorulan soruların da açıklanmayacak olmasıdır. Bu uygulamanın en önemli sonucu soruların müfredatı ne kadar kapsadığının, hatalı olup olmadığının, sorulan soruların biçimi ve içeriğinin nasıl olduğuna ilişkin bilgilerin kamuoyundan gizlenmesidir.“
Açıklamada, siyasi iktidarın eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ile eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Öğrencilerin tercihlerine saygılı olmak yerine, onların hangi okula gideceğinin, hangi dersleri alacağının, hangi derslerden sınava gireceğinin, sadece MEB tarafından belirlenmek istenmesi doğru değildir. Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunulmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan ‘sınav merkezli eğitim’ anlayışı derhal terk edilmelidir.Bu sorun çözüldüğünde hem kademeler arası geçiş sorunları kendiliğinden çözülecek, hem de bugünlerde yoğun bir tartışma konusu olan özel dershaneler sorunu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Eğitim Sen olarak, her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturulması gerektiğini savunmayı sürdürecek, öğrencilerimizin sınav cenderesinden kurtulması için atılacak her adıma destek vereceğimizin bilinmesini istiyoruz.”SHA