TESADÜFÜN BÖYLESİ...

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Bildiğiniz gibi, Hasan Süzer Müzesi’nin yanındaki evler restore edildi ve Oyuncak Müzesi haline getirildi. Geçen Ekim ayında (2012) Armen Aroyan’la oralarda gezerken, yenileme çalışmalarını izlemiş ve pek memnun olmuştuk. Mayıs ayı içerisinde Armen Aroyan tekrar Gaziantep’e gurup getirdi ve onlara da artık açılan oyuncak müzesini gezdirdi. Armen, oyuncak müzesi yapılan evin 1915’ten önce Cebeciyan ailesine ait olduğunu biliyordu, elindeki kayıtlardan. Oyuncak Müzesindeki yetkiliye: “Babası bu evde doğan, Alidz Agbabian çocuk hikayeleri kitabı yazarıdır. İstermisiniz, onun kitaplarını getireyim sizde burada sergileyin?” Armen’in dediğine göre, Müdür memnuniyetle kabul etmiş. Kitaplar geldi, ben de en kısa sürede Murad Uçaner’e göndereceğim, Murad’da oyuncak müzesine götürecek.
Ne büyük tesadüf değil mi? Bey Mahallesindeki evin 1915’den önceki sahibi Cebeciyan ailesi, onun torunu Alidz, çocuk hikayeleri yazıyor ve ev de oyuncak müzesi haline getiriliyor. Bence, barış yapmak için yakalanmış en büyük fırsatlardan birisi bu...
Alidz Agbabian’ı internetten araştırdım ve yaptığı işe de kişiliğine de bayıldım... Alidz, Halep’te doğmuş –Cebeciyan ailesi 1915’te Halep’e yerleşmiş- daha sonra Beyrut’ta büyümüş, çok ta hoş bir kadın. Kendi çocukları doğduktan sonra onlara hikaye/masal anlatmak amacı ile Ermeni çocuk masal ve hikayelerini araştırmaya girişmiş. Bu arada, kendisi çocuklara masal anlatırken, masalın konu ettiği kıyafetleri ve enstrümanları kullanmaya başlamış. Derken, Amerika’ya göçmüşler ve Alidz artık masal anlatan ve çocuk hikayeleri yazan birisi olmuş. Alidz, çocuklara bu geleneksel masalları anlatarak, onların insanı ve gelenekselliği keşfetmelerine fırsat vermek olduğunu belirtmiş, yazdıklarında.
Alidz’in web sayfasından anladığıma göre, tüm Ermeni masallarının kaynağı Van Gölü ve civarı imiş; yani Anadolu’nun bağırı... Zira, Ermeni halkı su kaynaklarının kutsal olduğuna inanır, masalların ve müziğin oralardan doğduğunu düşünürmüş. Van Gölü’nün bunca mitolojiye, masala, hikayeye ve müziğe kaynak teşkil etmesi beni ziyadesiyle duygulandırdı.
Yine web sayfasında Alidz, “evimizin duvarları, saksafon, flüt, piyano, keman ve şarkı sesleriyle kaplanmıştır” diyor. Aile, sanata ve müziğe meraklı olduğu için, Allah bilir oyuncak müzesinin duvarları da müzikle doludur... Bir yolunu bulsak da dinleyebilsek!
Gelelim Alidz’in yazdığı çocuk masallarına... Bu masallar, Antepli annesinin, babaannesinin, dedesinin anlattığı efsane, hikaye, tekerleme ve şiirlere dayanıyor. Birisi, Ateş’in ve Su’yun hikayesi... Bir diğeri çocukların “güçlü” olanı aramalarıyla ilgili bir masal... “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğu söyleyeyim”... Şahane yazılmış ve gerçekten küçük yaşta bir çocuğa büyük ders verebilecek nitelikte bir kitap. Daha doğrusu şöyle yazayım: çocuklar bunu okuyunca muhakeme güçleri ile doğruya erişebilirler. Masal kitapları gayet güzel resimlendirilmiş ve çocukların sıkılmadan kolayca okuyacakları şekilde tasarlanmış.
Eline sağlık Alidz, harika bir iş başarmışsın. İnşallah söz verdikleri gibi sergilerler kitapları... Hatta, tercüme de etseler ne iyi olur...

TESADÜFÜN BÖYLESİ...