KOLEJ VE FRANCINE HANIM
Çocukluğumdan beri duyarım, 1915’den önceki bir tarihte Antep’te Ermeni çocukların rol aldıkları bir tiyatro eseri sahneye konulur. Tiyatro göterimi nedeniyle Antep Kaymakamı ve önde gelen Antepliler de salona davet edilirler. Başta Kaymakam olmak üzere, tüm davetliler küçücük çocukların İngilizce konuşmalarına ve sahne performanslarına hayran kalırlar. Bu hayranlık, zaman içerisinde birçok Anteplinin çocuklarını gönderebilecekleri İngilizce eğitim veren bir okul açılmasının temel düşüncesini oluşturacaktır.
Aslına bakarsanız, bugünkü anlayışla eğitim veren kurumların varlığı Antep’te 1847-1915 süresinde, Amerikalı misyonerlerin eğitim alanında ki çalışmalarına dayanır. Antepli Ermeni Kevork Sarafian ile Maraşlı Ermeni Kalutsyan’ın yazdıklarından çıkardığım özete göre;1800 lü yılların ortalarında Antep ve Maraş gibi yerlerde tekstil işçiliği halkın çok fazla istihdam edildiği bir alan özelliği taşır. Sadece el ile yapılan dokumaların tezgahları evlere kurulmakta ve “halfe” denilen ustalar, yanlarına mesleği öğrenmek üzere verilen “şeert” denilen çıraklara okuma yazma öğretmektedirler. Derken Amerikalı misyonerler gelir, sadece Ermenilerin bir kısmını Protestan yapmakla kalmaz onlar için bugünki eğitim anlayışı kapsamında okullar da açarlar. Misyonerlerin açtıkları ve çağdaş eğitim verdikleri okullar da kız öğrenciler de okutulmaktadır. Hatta, bu anlamda ilk ana sınıfları oluşturulur. Benim teyzemin de dahil olduğu maddi variyeti yerinde olan Müslüman kızve erkek çocukları Protestan Ermenilerin açtıkları ana okullarına gönderilirler. Misyonerlere ve Protestan Ermenilere ilk rekabet Katolik ve Gregoryan Ermenilerden gelir, birden fazla İngilizce eğitim veren okul açılır. Derken Müslümanlar da rekabete dahil olur ve Antebin eğitim yaşamını açtıkları çeşitli okullarla zenginleştirler. Bütün bu eğitim kurumlarıyla Antep, eğitimde o kadar ileri gider ki bazı batılı ülkeler burayı “Atina” olarak isimlendirecektir.
Yukardakileri neden yazdım? Geçen 5 Nisan 2014 Cumartesi gecesi, Gaziantep Koleji’nin 50. Yıl toplantısında aynı masada oturduğum arkadaşlarımla sohbet ederken, benim bildiğim çoğu şeyi onların bilmediğini fark ettim. Arkadaşım Esin Tümer’in kızı Sezin, “Gaziantep’te Gaziantep Koleji gibi bir okulun açılışında Misyonerlerin etkisi var mıdır?” diye bir soru sordu. Ben de “evet, tabii vardır” dedim ve yukardaki yazdıklarıma benzer şeyler söyleyince ilgi ile dinlediler. Bu sohbetten sonra, Antepdeki eğitim hayatı konusunda bildiklerimi yazmaya karar verdim.
Gaziantep Koleji nasıl kuruldu? Gaziantep’te 1960 lı yıllarda yaşayan bazı kadın ve erkeklerin rüyasıdır, kentte İngilizce eğitim yapan bir okul açmak... Bu rüyayı görenlerden birisi de benim sevgili babamdır. Rüyasının ilk ayağını, sadece kendi oğlunu değil, ahbablarının, akrabalarının çocuklarını da şehir şehir dolaştırıp, Amerikan Koleji ve Maarif Koleji sınavlarına götürür. Abim Aykut ve kuzenim Rasim Tuzcu Talas Amerikan Koleji’ni kazanırlar. Diğer ahbab çocuklarımızın bir kısmı Diyarbakır Maarif Kolejinin sınavını başarı ile geçerken, diğerleri de başka Kolejleri kazanırlar. Ben, ilkokulu bitirip, Kolej öğrenciliğine aday olduğumda: “Ohh çok şükür seni gurbetdeki bir koleje göndermek zorunda değilim, artık Antep’de ki kolejde rahatlıkla okuyabilirsin” demişti.
Gaziantep Kolej’nin kuruluş serüvenini “Kıvılcım’dan Eğitim Meşalesine” isimli Nurel Taner’in kitabından öğreniyoruz.
Gaziantep Kolej Açma ve Yaşatma Derneği Derneği 1962 kurulur. Derneğin başkanı Cemil Alevli’dir. Dernek, 1963 yılınında Güllü ve Yetkin ailelerinin evlerinin birleştirilip okul haline getirilmesiyle ilk, orta ve lise eğitimi verecek Koleji açarlar.
Kolej deyipde Francine ve Nail Artuner’den bahsetmemek olmaz... Nail Bey, İzmir Amerikan Kolejinden sonra London School of Eonomics’den mezun bir İzmirlidir. Amerika’da Türkiye’nin Ticaret Ataşesi olarak görev yaparken Francine Hanım ile tanışır. O senelerde Türk diplomatlarının yabancı ile evlenmesi yasaktır. Nail Bey görevinden istifa edip, kalbinin sesini dinler, Francine hanımla evlenir. Bu evlilikten bir kızları olur. Zenobia isimli Amerikan Şirketi’nin Türkiye temsilcisi olarak Gaziantep’e gelir. İşi, Antep fıstığı alıp, Amerika’ya ihraç etmektir. Nail ve Francine Artuner Antep’i pek severler, bu arada Gaziantep Kolej’inin açılışına ve kurulmasına çok emek verirler ve Antep’te kalırlar.
Francine Hanım, Fransız Edebiyatı mezunu bir Fransızdır. Hitler’in Paris’i işgali sırasında esir düşer. Esaretini sonlandırmak için soğuk havada Alp dağlarını çıplak olarak geçer. Amerika’ya gider ve seneler sonra Nail Bey’le tanışır. Antep’de herkes Francine Hanım’a “madam” derdi. Biz Kolej öğrencileri ise ona “teacher” derdik, “hocam” anlamında. Francine Hanım, “evladım, teacher demeyin, teacher, hocam demek değil” diye dil dökse de kimse anlamaz, “teacher” demeye devam ederdi. Müthiş hayat dersleri verirdi bize bazen... O kadar acılar yaşamış ve hayat tecrübesi edinmişdi ki kitaplara sığmaz... Sadece bir tecrübesini buraya yazmak istiyorum: Birgün, New York, Beşinci caddede yürüyormuş. Önünde de çok şık giysiler giymiş, yüksek topuklu ayakkabısı ile bir kadın yürüyormuş. Amerika’da içerisine külot dikilmiş yarım kombinezonlar vardı, o yıllarda, kadın herhalde onlardan bir tane giymiş. Nasıl olduysa, bel hizasındaki kombinezonun lastiği kopmuş ve bir anda sağılıp kadının ayaklarına dolanmış. Kadın, gayet soğukkanlılık gösterip, yüksek topuklarıyla külotlu kombinezondan kurtulup, onu orada bırakıp hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam etmiş. Francine Hanım derdi ki: “Böyle birşey olduğunda aynı kadının yaptığı gibi yapın! Asla, yere eğilip külotunuzu ve kombinezonunuzu almaya çalışmayın! Zira, orada olayı sadece ben gördüm, arkadan gelenler “aaaa burada bir kadın kombinezonu var” dediler o kadar. Yani, böyle birşey olduğunda sadece arkanızdaki görür, diğerleri farkına varmaz. Olaya sahip çıkıp, yerden almaya çalışırsanız, çok sayıda insan sizin kombinezonunuzun düştüğünü fark eder!”
Nail Bey ve Francine Hanım, aralarında benim de olduğum çok sayıda öğrenciyi AFS ve diğer burslarla Amerika’ya gönderdiler. Hatırlıyorum, Ankara’da işleri vardı, beni de götürüp, Amerika Vizesi almama yardım etmişlerdi. Amerika’ya gitmeye aday her öğrenci ile tek tek ilgilenirlerdi. Evleri, gönülleri, bilgi birikimleri herkese açıktı... Nail Bey’in ve Francine Hanım’ın öğrencilerle çok samimi ve özverili ilişkileri vardı, Allah her ikisine de rahmet etsin, ışıklar içinde yatsınlar.
Daha fazlasını da yazmak istiyorum ama, onlar haftaya kalsın...