BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN YÜZÜNCÜ YILI

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

İstanbul’daki İtalyan Kültür Merkezi Müdürü Maria Luisa Scolari çok başarılı bir yönetici. O kadar güzel toplantılar düzenliyor ki, ne kadar bilgilendiğime kendim de şaşıyorum. Merkezde yapılan son toplantı, I. Dünya Savaşı’nın 100. Yıldönümü üzerine düzenlenen bir sempozyumdu. Sempozyumda ilk Scolari konuştu ve içerisinde bulunduğumuz binanın yüz sene önce, İstanbuldaki İtalyan Büyükelçiliği olduğunu belirtti. Scolari sözlerine devamla, savaşın saçma birşey olduğunu ve yeterli önlem alınsaydı, bugün ki sonuçların doğmayacağını da ekledi.
Açılış konuşmasının ikincisini Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Dr. Klaus Wölfer yaptı. Wölfer, savaşların kötü sonuçlar doğurduğunu söyledikten sonra, “mutlaka çok şey de öğrendik” dedi.
Toplantının Moderatörü Bolonya Üniversitesi’nden Alessandro Vanoli idi. Vanoli: Birinci Dünya Savaşı, Müslüman ve Hristiyan dünyasını ilgilendiriyor. Biz, sorunu Avrupalı bakış açısından ele alacağız. Birinci Dünya Savaşı’nın izleri Ortadoğu’da halen devam ediyor. Dünya savaşı sonunda milyonlarca insan öldü. Siyaset altüst oldu, birçok parçalanma yaşandı.
I. Dünya Savaşı’na genel bakışı içeren sempozyumun katılımcı listesi çok zengindi: Roma Üniversitesinden Emillo Gentile, Slovak Tarih Bilimleri Enstitüsü’nden Gabriela Dudekova; Prag Askeri Tarih Enstitüsünden Tomas Kykal; Budapeşte Savaş Arşivleri Müzesi’nden Tibor Balla; Dimitri Kantemir Romanya Kültür Enstitüsü’nden Silvana Rachieru; Avusturya Diplomatik Akademi’den Gudrun Harrer; İstanbul Cervantes Enstitüsü’nden Pablo Martin Asuero, British Council’den Anne Bostancı.
Sempozyum’a Boğaziçi Üniversitesi’nden Zafer Toprak da katıldı. Toprak’ın savaş döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan enflasyonu anlatan konuşması çok ilginç ve bilgilendiriciydi.
Uzun bir yazı olacak ama, Arizon’a Üniversitesi’nin İnternet sayfasında Birinci Dünya Savaşı’nın Ortadoğu boyutlarını anlatan çok güzel bir makale buldum. Bu makalenin bir kısmını savaşın neden olduğunu ve sonuçlarından kısa bir bölümü anlayabilmeniz için çevirdim.
Birinci Dünya Savaşında asıl rolü Ortadoğu oynadı. Savaş ortamı, beklenenin aksine Ortadoğu’nun modernleşmesine sebeb oldu. Hatta, Birinci Dünya Savaşının Ortadoğu’daki antlaşmazlıklar nedeniyle çıktığı bile söylenebilir. (Hatırlayınız savaş, Bosnalı bir gurup lise öğrencisinin Avusturya-Macaristan Arşedükü Franz Ferdinand’ı Haziran 1914’de öldürmesiyle başlamıştı. Bu suikast, Balkan ülkelerinin, çöküntü halinde olan Osmanlı İmparatorluğundan ayrılmasının doğrudan nedeniydi. Savaşın sona ermesinden 5 yıl sonra 1923 de Lozan antlaşması imzalandı. Bu antlaşma, 1920 de başarısızlıkla sonuçlanan Sevr antlaşmasının Türkiye üzerinde yarattığı antlaşmazlıkları giderdi ve böylece Ortadoğu’daki Birinci Dünya Savaşı sona erdi) Birinci dünya savaşındaki Ortadoğu sorunları, Ortadoğu’yu bugün de anlamak için çok önemlidir. Nedense Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hocalar Birinci Dünya Savaşı’nın Ortadoğu boyutunu hiç incelemez ve araştırmazlar. Acaba, savaştan önce ve sonra Amerika’nın bulaştığı önemli olaylar nedeni ile mi, yoksa, Savaşı illa da Avrupa/Amerika açısından bakarak çözmek istemesinden mi?
Bosnalı bir gurup gencin Avusturya Arşidükünü öldürmesinin Ortadoğu ve savaşla ne ilgisi var?
1914’de Avrupa veya Amerika’da yaşayan ve dışişlerine ilgi duyan birinin “Doğu Sorusu” ile ilgilenmemesi mümkün değildir. O sırada kastedilen Doğu, o sırada halen Osmanlı İmparatorluğunun hüküm sürdüğü Ortadoğudur aslında. 1914’de aklıbaşında tahsil yapmış herkes, dünyada 600 yıl hüküm sürmüş bir zamanlar büyük Osmanlı İmparatorluğunun değişime karşı mücadelesini bilir. Bazıları ona “Avrupa’nın hasta adamı” der. Ve bu hasta adamın ölümü Avrupa’daki güçlerin birbiri arasında savaşa neden olur mu sorusunu sordurur. Aradan birbuçuk yüzyıl geçtiği halde Doğu sorunu neden 1914 de tehlikeli bir problemdi?
Bu sorulara verilebilecek yanıtlar çok karmaşıktır, ama konuyla ilişkili üç faktör üzerinde konuşmak gerekir: Her biri Avrupa’da büyük güç olan: Büyük Britanya, Fransa, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya. (Dikkatinizi çekerim, Amerika o dönemde büyük güç sayılmıyor!)
Birinci faktör, saydığımız güçlü Avrupa ülkeleri yabancı sömürgecilikte birbirleriyle yarış halindedir. Bu yarış, ekonomilerini yaymak ve politik güçlerini artırmak içindir. Düşüş içinde olan Osmanlı İmparatorluğu Avrupalı güçlerin kontrol etmek istediği topraklara sahiptir: Türk boğazları, örneğin stratejik önemleri açısından; Arap ülkeleri, doğal kaynakları ve Akdeniz’deki konumları açısından ve Balkan yarımadası Avrupadaki konumu açısından.
İkinci faktör; iki kuvetli ülke: Avusturya-Macaristan ve Rusya. Her ikisi de çok uluslu imparatorluk ve o zamanda -. her ne kadar organizasyon çağ dışı olsa da- modern ırkçı politika güdüyorlar. Avusturya İmparatorluğu özellikle Sırp milliyetçileri tarafından tehdit ediliyordu. Zira, Balkanlarda Avusturya-Macaristan devleti Sırpça-Hırvatça aksanı ile konuşan milyonlarca insan barındırıyordu. Ve bu insanlar ayrılıp, Sırbistan ile birleşmeyi konuşuyorlardı. İşte bu, Avusturyanın liderliğini tehdit eden bir unsurdu. Avusturya bu nedenle eskiden Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan Bosna gibi ülkeleri kontrol etmek istedi. (Aslında, bu istek, Avusturya’nın imparatorlukta daha fazla Sırpça konuşan insan istediğinden değil, Avusturya’nın Sırbistan’ın o ülkeleri alıp genişlemesinden duyduğu endişeden kaynaklanıyordu.) Rusya tabi ki Hristiyan Ortodokslar’ın koruyucusu olmakla övünüyordu, bu nedenle Sırbistan’ın hakimiyet isteğini destekledi. Ve sonuç: Balkanlardaki herhangi bir problem Rusya ve Avusturya’yı karşı karşıya getirip, savaşa neden olabilirdi.
Gelelim üçüncü faktöre. Yeni gelişen müttefiklik istemi Avusturya’yı, Almanya’yı ve İtalya’yı rahatsız ediyor; karşılarında ise Büyük Britanya, Fransa ve Rusya var. Bu şu demek; eğer Avusturya Rusya ile savaşa girerse; Almanya ve İtalya Avusturya’yı destekler. Bu arada Büyük Britanya ve Fransa müttefikleri Rusya’yayı destekleyecektir. Bir başka deyişle 1914 yılında herkes, küçücük bir kıvılcımın kocaman bir savaşı ateşleyeceğini biliyordu.
1914 yılında herkesin bildiği bir başka şey ise: savaşın yaklaşmakta olduğu ve Balkanlarda başlayacağı idi. Gerçekten de Balkanlarda bir asrı aşkın süredir sürekli problem vardı. Sorunlar azalacağına, 20. Yüzyılın başlarında yoğunlaşarak arttı. 1908 de Avusturya resmi olarak -Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1870 den beri işgal edilmiş- Bosna-Hersek’i ilhak etti. Bu davranış Balkanlardaki tüm nasyonalistleri çok öfkelendirdi ve Avusturya ve Sırbistan nefretini yoğunlaştırdı. Sonuç olarak 1912 ve 1913 de Balkan Ülkeleri ve Osmanlı İmparatorlunun katıldığı savaşlara neden oldu. (Daha sonralararı bu nedenle Birinci Dünya savaşını üçüncü Balkan savaşı olarak isimlendirirler.)
Sonuçta Birinci Dünya Savaşı’nın Ortadoğu’da kalıcı etkileri oldu. Milyonlarca insan öldü. Gerçekte, Balkan Savaşlarından, Türk Kurtuluş Savaşına kadar geçen 11 sene içinde, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çok sayıda Türk öldü ve erkek sayısı azalarak, 5 kadına bir erkek olacak şekilde kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nda toplam 5 milyon kişi öldü. Ölüm nedenleri; çarpışma; aralarında İspanyol gribinin de yer aldığı salgın hastalıklar, Ermeni sürgünü ve Türk-Yunan mübadelesi sırasında gerçekleşen ölümlerdi.
Birinci Dünya Savaşı’nın başka kalıcı etkileri de vardı: Diyebiliriz ki bugünün modern Ortadoğusu’nda yer alan çekişmeli birçok sorunun nedeni Birinci Dünya Savaşı’na uzanır. Özellikle de savaş sonrası ortaya çıkan haritalar konusunda.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN YÜZÜNCÜ YILI