ALEXAN HOCA ROBERT KOLEJ’E GİDER....

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

-Bu bölümü daha kolay anlamanız için geçen iki yazıyı çok kısa olarak özetlemek istedim: Alexan Bezciyan 19 Nisan 1837’de Antep’te doğar. Okuma yazmayı mahallesindeki papazlardan öğrenir.
Yemenici, kuyumcu, dokumacı ve demirci çıraklığı yapar. Tam bu sırada Antep’e Amerikan Hastanesi’ne ismini veren Dr. Azariah Smith gelir. Dr. Smith o sırada İstanbul’da faaliyet gösteren Robert Kolej’den (yazıda ismi Bebek Mektebi olarak geçiyor) öğretmen Zenop İsrailian’ı getirtir.
Zenop, çok bilgili ve beceriklidir, sadece öğrencilerini eğitmekle kalmaz, elektrik üreten bir de makina yapar. Aşağıdaki yazıda çok kısa olarak Alexan Beciyan’ın Robert Kolej/İstanbul yaşamını okuyacağız:
1852’nin baharına dek Zenop Varjabed’in mektebine devam eyledim. Ve ol vakt ziyade okuyabilmemiz için bize me’mûlin gayri (umulmadık)yeni bir kapı açıldı. İstanbulda Dr. Hamlin’in Bebek mektebine gönderildik. İki kişi ben ve bir de benden 5-10 yaş büyük olan Şil Hagopyan Garabed ki bildiğime göre hala sağ olup, Mersin’de hekimlik yapıyor.
Antep’ten hareketimizden tam 40 gün sonra Haruçun Zadiginde (Paskalya) İstanbul’a dahil olup, vapurun güvertesinde yerimiz bol yağmur sebebinden güzelce ıslanmış olan pırtımızı bir hamalın arkasında vererek İzmir’den aldığımız talimat mucibince (gereğince) Beyoğlunda vâkı (bulunan) Protestan kilisesini bulduk. İkbâlımız (şansımız) yaver gelip olgün orada Dr. Hamlin’e tesadüf etmemizdi, mûmâ-ileyh ferdası (adı geçen ertesi ) gün bizi Bebek’e götürmek üzre Samatyalı Hagop isminde birini yolladı.
Mezkûr (adı geçen) Hagop talebeden biri olmasıyle beraber mektebin matbağca levâzımatını (mutfak malzemelerini) gören kendisi olduğu münasebetle merkûm (adı geçen) ile bu suretle başlayan muârefemiz (tanışmamız) nihayete dek (sonuna kadar) hoş bir surete devam eyledi. Gün merolots günü (Paskalya’dan sonraki gün) olduğundan merkûm (adı geçen) Hagop, Beyoğlu mezaristanı o güne mahsus şenliklerini bize seyrettirdikten sonra pırtımızı bir kayığa doldurup bizi Bebek’e nakl eyledi (taşıma). İşte burası idi 40 günden berü taşıdığım hasretin son menzili...
Encâm kar (işin sonu) ile karışık yağmur yağdığı bir vaktta 1852 Nisan 14’te vakt öğleni geçmiş idi ve şâkirdler (öğrenciler) tatilden vasi mektep odasına henüz toplanmış olup, tazelenmiş bir iştihâ (istek) ile derslerine düşmüş oldukları bir saatta aralarına nâ-gâh (ansızın) iki yeni görünen kimselerin ayak patırtısı işitilmesi üzerine derhal cümlesinin de gözleri kitaplarından bize çevrildi.
Çün gördüler ki eski yaş ve etekleri kirli kaba giyinmiş iki yeni talebe kendilere gösterilen masalara doğru çamurlu ayaklarıyla gitmekte idiler. Çarajjı (yaramaz) talebeler için bundan iyi eylence maddesi de filvâki (hakikaten) çok rastgelmez.. (Şurası da zikr olunsa (anılsa) gerektir ki bundan 50-55 sene evvel Antep ahalisinin elbisece kıyafeti bugün ki köylülerimizinkinden ileri değil idi, ve belki de bazı hususlarda daha geri idi. Biz Bebek’in mektep odasına girdiğimizde kebelerimizin (keçeden yapılmış uzun aba) altındaki heyet mezkûr (adı geçen) Antep kıyafeti idi.)
Biz burada derhal işimize başlayıp, başkaların hicvi (yermeli) istihzasını (alay etmek) umur etmeyerek, (aldırmayarak) 4-5 hafta Antep kıyafetimize girdik çıktık ve çok geçmezden bize gösterilen hizmetlerin ücretinden hasıl olan akçe ile elbisemizi ıslâh etmeye (iyileştirme) dahi fırsatımız oldu.
Bebek mektebi ol vahıtların matlûb (aranılan) iktizâsından ( gerektirme) kendi talebelerine taamı (yemek) meccânen (ücretsiz) verir idiyse de, taamdan başka diğer herşeyin masârîfi (harcananlar) şakirtin (öğrencinin) üzerine olduğundan bu da İstanbul gibi bir yerde bittabi (doğal olarak) cüzî (az miktarda) bir meblağ (para) olmayacak idi. Hele ki bu yüzden ben çokluk zahmet çekmedim.
Çünkü mektebin bazı odalarını hergün süpürmek ve bazı odaların da cumaertesi günleri yaş paçavra ile silmek işi bana havale edilmiş olduğundan bunlardan aldığım ücretle uzun kısa geçinebiliridim. Bir vakt sonra terfi-i hıyamet (yükselme) edip, mektebin odun yarıcısı yahut baltacısı tayinim olundum.
Ben ve Haynili Şimagonyan Bardiros. (İstanbul’un odunları ağaç bedeni halinden kalın kıtalar (parçalar) olduğundan yakmak maksadine istimal (kullanma) olunabilmeleri için akdemci (daha önce) bıçkı ile kesilemeleri ve yarılması icap eder.) Son senelerimde mesarifce işim daha kolaylandı.
Bu vaktlarda idi ki Kırım muhaberesi münasebetiyle İstanbul’da birçok İngilizler gelmiş olup, ehalide İngilizce lisan öğrenmeye doğru hârik-ülâde bir arzu uyandı ve mektebimizin bulunduğu Bebek köyünden niçeler münasip bir ücret teklifiyle bu babde kendilere yardım etmemizi istedler. Şöyleki, bu arzuya icabetle bir kaç kimseye ders vermeme bedel aldığım akçe ile ihtiyacım def edildikten başka bazı faydalı kitaplar satın almağa da fırsatım oldu.



ALEXAN HOCA ROBERT KOLEJ’E GİDER....