Alayını suya götürüp, susuz getirir!..

YAYINLAMA: 16 Ağustos 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 16 Ağustos 2015 / 20.00

Erdoğan özetle ve net olarak şöyle diyor:

Bakın şimdi aynı çevreler (cumhurbaşkanını) millet değil tekrar parlamento seçsin demeye başladılar. Yahu parlamento kim? Onlar milletin vekili, millet kim? Aslı. Aslın olduğu yerde vekilin hükmü olur mu?

Millet beni seçti. (Ben ‘millet’im!” demek istiyor) Benim olduğum yerde millletin vekilinin hükmü yoktur!

 

Yani kendi meşruiyetini, parlamentonun üstünde tutuyor. Bu noktadan hareketle, “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir” diyor ve çok tartışılan şu eklemeyi yapıyor:

Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir. Hem buna engel olup hem de Cumhurbaşkanı her şeye karışıyor, demek; yağmur altında yürürken ıslanmaktan şikâyet etmekten farksızdır.

 

Bu işin kırılma noktası 8 sene önce 21 Ekim 2007 tarihinde gerçekleşti.

Türkiye'nin sandık başına gittiği Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilip seçilmemesi yönünde yapılan referandumda, anayasa değişikliği yüzde 69 ile kabul edilmişti.

Zaten o günden bugün neler olacağı belliydi.

Bugün koparılan yaygaralar bana biraz safsata gibi geliyor!

 

 

Halk daha ne yapsın?

Hükümete yüzde 40, muhalefete yüzde 60 oy verdi.

Hükümet bal gibi düşüyordu. Ama ne oldu? Muhalefet bırakın kendi arasında anlaşmayı, TBMM Başkanı’nı bile AK Parti’den seçti.

 

Partiler koalisyon için anlaşamayınca, Almanya’dan verilen, iki merkez sağ ve sol partinin 4 yıllık koalisyon için anlaşmaları örneğini, “Ama orası Avrupa, Almanya, bizden daha çağdaş, daha oturmuş demokrasileri var” diye eleştirenlere bir örnek de ben vereyim.

Tunus’un, AK Parti’yi örnek alan İslamcı Ennahda ile laik Nida Tunus aslanlar gibi koalisyon kurarak ülkeyi birlikte yönetmeye, referandumlar yapmaya başladılar.

Almanya örneğini eleştirenler acaba buna ne derler veya Tunus’u da ABD ile mi mukayese ederler!..

 

Eski ANAP’lı Bakan Mehmet Keçeciler, CNN’de şöyle demişti:

Böyle muhalefet mi olur? Kendi arlarında anlaşamazlarsa, kurt politikacı Erdoğan da bunlarla kedinin fare ile oynadığı gibi oynar!..

Durum budur! Kızmaca yok!

Farelikten kurtulmak bir hayli zor gibi görünüyor…

Recep Tayyip Erdoğan, bunların alayını suya götürüp, susuz getirir.

 

 

Adaletle dalga geçmek...

Hatırlayacaksınız, İstanbul Bağdat Caddesi’nde 11 Temmuz günü, yol kenarındaki çiçekçi Mehmet Emin Kaya’ya (34) çarparak ölümüne neden olduğu iddiasıyla aranan İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencisi Murathan Öztürk (19) 40 gündür yakalanamadı.

 

Ağabeyinin hayatını kaybettiği çiçek tezgahına gelen Cengiz Kaya, firari sürücünün avukatının üç defadır, “Bugün teslim olacak, yarın teslim olacak” diyerek adaletle dalga geçtiğini söyleyerek, yaşananlara isyan etmiş.

Avukat hanım, kaçan sürücü için ‘Toparlanmasını bekledik’ diyor. Ne demek bu? Bence bu bir hukuk garabeti, bir insanlık ayıbı. Ölen kişinin ailesi nasıl toparlanacak diye düşünülmüyor” demiş.

 

Bu olay aklıma Münevver Karabulut olayını getirdi.

Münevver’in kafasını testere ile kesen Cem Garipoğlu cinayetten sonra uzun bir süre yakalanamadı. Ailesi bir türlü Cem’in nerede olduğunu bilmediklerini söyleyerek adaleti yanılttılar.

O zaman İstanbul Emniyeti’nin başında pos bıyık bir polis vardı. Gazetecilerin bu konuda sordukları sorulara azarlarmışcasına cevaplar verirdi.

Neticede, pos bıyık küçük bir ile Vali yapılarak İstanbul Emniyeti’nden uzaklaştırıldı. Yerine, benim tanıdığım en iyik ve saygın polis Hüseyin Çapkın İstanbul Emniyet müdürü olarak atandı.

Çok kısa bir süre sonra ailesi ve avukatı Cem’i getirip İstanbul Emniyeti’ne tesim ettiler.

Sonrası, adaletin işi, yargılandı, hapse mahkum oldu ve epey bir süre sonra da intihar etti.

 

Hüseyin Çapkın’ı tekrar o makama getirin, o cinayet zanlısı bir-iki gün içinde ailesi ile birlikte gelip teslim olur. Bundan emin olabilirsiniz.

Peki, Çapkın, zor kullanarak mı zanlıların teslim olmasını sağlıyor?

Ne alakası var!

O halde nasıl oluyor?
Bütün mesele nedir biliyor musunuz? Zanlı taraf polisin ciddi olduğunu, hiçbir etki altında kalmayacağını ve müsamaha göstermeyeceğini bilirse tıpış tıpış gelir teslim olur. Bu kadar basit…

 

 

 

CHP’de poligon yeniden hizmete girdi!..
Koalisyon çalışmaları bitti, milletvekillerinin kendi başlarının çaresine düşme süreci başladı.

En büyük sorun CHP’de!..

Demokratik yapısı nedeniyle, diğer partilere göre daha çağdaş bir tüzükle organize olan CHP’de erken seçim karışıklığa sebep olacak gibi duruyor.

 

Rakip partiler milletvekili adaylarını merkez yoklaması ile tespit ederken CHP, tüzüğüne göre adayların yüzde 85’ini önseçimle, yüzde 15’ini merkez yoklaması olarak belirliyor. Ayrıca genel başkanın yüzde 5 de kontenjan kullanma hakkı var.

Şimdi düşünebiliyor musunuz?

132 CHP’li milletvekilinin hiçbirinin yeri garanti değil. Tekrar cendereye girecekler!

Gaziantep’te de muhtemelen tekrar seçimde adaylar önseçimle belirlenecek.

 

CHP’de aday belirleme şekli ne olursa olsun, Mehmet Şeker’in asıl hedef olduğu anlaşılıyor. Şeker’siz bir liste için bir konsensüs var sanki!

Mehmet Gökdağ’a gelince, onun fıtratında milletvekilliğinin önü engebelerle dolu!..

2011 seçimlerinde listedeki yerinin adresi Ankara idi. Ama son dakikada önüne gelen kontenjan Ankara’nın yoluna taşlar koydu!..

7 Haziran seçimlerinde yeri garantiydi ve kankası ile birlikte kapağı Ankara’ya attı.

Bu kez de Erdoğan’ın tekrar seçimi işleri yine yokuşa süreceğe benziyor. İnanılır gibi değil...

 

Sözüne her zaman değer verdiğim saygın, duayen bir CHP’li politikacıyla sohbet ederken bana bazı konularda yanıldığımı söyledi.

Türkiye genelinde, özellikle İstanbul’da delege listelerinin organizasyonunda etkili, yüksek ilkokul mezunu, kifayetsiz muhteris politikacı yine işlere müdahil olursa 132 milletvekilinin 120’sinin aynen Ankara’ya geri döneceğini anlattı.

Antep ne olur, diye sorunca da, “Akif’in gideceğini tahmin ediyorum, Gökdağ yine gider, bu sefer üçüncüyü de göndereceğimizi zannediyorum, o da .... olur” dedi. (Üçüncünün adını vermenin haksız hesaplara neden olacağını düşünüyorum.)

 

Gerçi bu pilav daha çok su kaldırır, bir de doğmadık çocuğa don biçiyoruz. Biraz daha beklemek lazım.

Ama CHP poligonu tekrar hizmete girdi, atış serbest...

Alayını suya götürüp, susuz getirir!..