Hele onlar deli, biz akıllı olalım…

YAYINLAMA: 21 Ağustos 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 21 Ağustos 2015 / 20.00

 Bu kez iş çok ciddi.

Bu ne 12 Eylül 1980 ihtilali öncesine, ne de şimdiye kadar karşılaştığımız, en yoğun olduğu zamandaki PKK terörüne benziyor.

İç savaş başlangıcını andırıyor.

En önemlisi de, şimdiye kadar olmayan bir şey, terör örgütünün kararlı olması!

Belli ki, çatışmasız geçen uzun süre içerisinde, icabı halinde bugünlerin hazırlığı yapılmış.

Belediye başkanlarının “Özerklik ilan ederiz” laflarının içi boş değil. Belediye başkanlarının kimler olması gerektiğine kadar esaslı bir planlama süreci yaşanmış.

 

TSK, tam 31 senedir bu organizasyonla savaşıyor. Gelediğimiz yer ortada! Düzenli bir ordunun gerilla savaşı yapmasının zor olduğu da bilinen bir gerçek.

Dünyanın en güçlü ordularından birisi olan İngiliz Ordusu veya Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetleri, 1984 yılında Arjantin’in Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal etmesi üzerine zamanın İngiliz Başbakanı Thatcher, namı diğer Demir Lady, savaş açtı.

 

Thatcher’ın 8 bin mil veya 13 bin kilometre uzaktaki hiç de önemi olmayan bir adayı işgal eden Arjantine karşı savaş açacağını kimse tahmin edemezdi. Zaten, hepsi altı hafta süren savaşın ardından Arjantin teslim olup işgal ettiği toprakları terk ederken iktidardaki Leopoldo Galtieri rejimi, “İngiltere’nin buraya kadar geleceğini hiç düşünmemiştik!” dedikten sonra devrilmişti.

 

Ama aynı Birleşik Krallık, IRA ile başedemedi! Teröre başeğmedi ama İngiliz Başkanı John Major’ın ‘Asker ve IRA ateş kesti’ zeka kıvraklığı ve dirayeti ile Ada’da uzun yıllar süren kabus sona erdi.

 

Seni başkan yaptırmayacağız”, “Bilal’i ver, iktidarı al” söylemleri barışa hizmet etmiyor.

Tayyip Erdoğan gider, dertler biter” sloganı da yanlış!

Beş sene için seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. Kimsenin gitmesine gerek yok. Hepsi birlikte var olacak. Aksi bir hesap, gerçekçi olmayacağı için sonucu da olumsuz olacaktır.

Liderler de etten kemikten yapılma, sonuçta insandır. “Beştepe’ye asla gitmeyeceğim, partimden kimseyi de göndermeyeceğim” dedikten sonra, “Başbakanlık görevini bana verirsen almak için Beştepe’ye gelirim” dersen, o da, “Baştan böyle konuşmuyordun, oraya gitmem diyordun! Şimdi de ben seni istemiyorum, gelme!” der.

Buradaki arguman için, “Ama bu devlet meselesi, kişiler arasındaki mesele değil ki!” denebilir. Fakat, unutulmamalı ki, devletleri de insanlar yönetiyor, değil mi?

 

Rahmetli babacığımın Antep’in bir darbımeselini zaman zaman hatırlattığı aklıma geldi:

Hele onlar deli, biz akıllı olalım…

 

 

Gül, kimlere davetiye göndermeyecek?

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü süyükten itmeye çalışıyorlar.

Bugün olmazsa ne zaman?” diye baskı altına almaya çalışıyorlar.

AK Parti’nin CHP ile koalisyon görüşmeleri sürecinde Gül, Erdoğan ve partinin karar alıcılarıyla ters düştü. Gül bu süreçte görüştüğü AK Partililer’e,CHP ile bir koalisyonun ülke için ihtiyaç olduğu ve mutlaka kurulması gerektiği” yönünde telkinlerde bulundu. Gül bununla kalmayarak bazı CHP’lilere “AK Parti ile kurun” görüşlerini ileterek önce ülkesini düşünen bir politikacı olduğunu kanıtladı.

 

Bu uzaklık ve soğukluk, AK Parti’nin 14. kuruluş yıldönümünde daha ileri bir noktaya taşındı.

AK Parti genel merkezinde düzenlenen törene partinin kurucusu ve ilk başbakanı Abdullah Gül davet edilmedi. Gül de kırıldığını saklamadı, açık açık söyledi.

Parti yöneticileri de Gül’ün davet edilmeyişini, “Kasıt yok, sehven davet edilmemiş” gerekçesiyle (!) açıkladı. 


 

Ancak Gül’ün gündemi bugünlerde çok ayrı...

Yarın İstanbul’da Wow Otel’de büyük oğlu Ahmet Münir Gül’ü evlendireceği düğün hazırlıkları içinde…

Merak ediyorum, acaba kimlere davetiye göndermeyebilir!

Ahmet Sever’in Gül’ü anlattığı kitaptan edindiğim bilgiler, duygular, Gül’ün ayırım yapmadan herkese, yani belki göndermez diye düşünülenlere, davetiye göndereceği şeklinde…

Aksi olursa, demek ki okuduğum kitabı özümseyememişim…

 

Hele onlar deli, biz akıllı olalım…