Ali Koç
"Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir.” Ali Koç.
Koç Ailesi’nin en yakışıklı bireyi.
Ali Koç, derin vizyonu ile zamanımızın epey ötesinde yaşıyor.
En verimli çağında, ciddi görünümlü, karşıya hemen saygı uyandıran bir etki yaratıyor.
İngiltere’de okuduğundan olsa gerek, insanlara yaklaşımı cetilmence. Ama beni en çok bağımsız tavırları etkiliyor. Ağabeyine mükemmel bir düğün yapıldı. Basından izlediğim kadarı ile ailenin geleneklerine, görgüsüne uygun, abartılı olmayan ama her şeyin güzel olduğu bir düğündü. Belli ki ailenin onayı ile bir izdivaç gerçekleşitirilmişti. Bunların hepsini tahmin ediyorum, o kadar.
Ali Koç…
O çok değişik, sıradan biri değil. Bağımsız, kendi isteklerinin yönetmeni, başkalarının müdahalesini kabul etmeyen bir tarzı var. Yine, bunların hepsi tahmin.
Yukarıdaki profile göre, Ali Koç’un, sırf PR için kapitalizm değerlendirmesi yapmasını, bazı tweetler böyle, kabul edemem. Ben son derece samimi yapılmış bir yorum olarak değerlendiriyorum.
Bir sendikacı, “falan sendikaya başkan olsun” diye demeç vermiş.
En beğendiğim eleştiri de bu oldu!
Söyleneni anlayamayan, sığ ve belli ki hiçbir donanıma sahip olmayan birinin eleştirisi…
Tıpkı, “Madem öyle bütün varlığını paylaştırsın, eşitlik sağlansın” eleştirisi gibi!
Bir sendika genel başkanının, “Ali Koç’un işçi haklarını öne çıkaran konuşması karşısında benim önerim, kapitalizmin panzehiri sendikalaşmadır” demecini de aynı şekilde değerlendiriyorum: Anlamamış! Bu birikimiyle anlayamaz da!
Ali Koç, konuştuğu platform itibariyle, yalnız bize değil, bütün dünyaya, vizyonu ile sesleniyor. Bir başkası söylese haliyle bu kadar önemsenmezdi ama Ali Koç’un pradigmasına herkesin saygıyla yaklaşması gerekir diye düşünüyorum.
“İkinci Dünya Savaşı’na göre gelir 50 kat arttı, ancak gelir dağılımına bakıldığında büyük bir ayrım var. Buradaki eşitsizliği anlamak için Einstein olmaya gerek yok. Eşitsizliği asgari düzeye indirmek için yapılacak çok fazla senaryo var. Paradigmalar değişmeli.”
Bir örnek de Soren Espersen’in söyledikleriyle vermek istiyorum. AB ülkesi Danimarka’nın Halk Partisi milletvekili Espersen, Paris’teki katliamın bir daha tekrarlanmaması için şunu öneriyor:
Soren Espersen, bu demeci bütün ciddiyetiyle vermiş.
Buyurun iki vizyon, bilmem anlatabildim mi?
Yunanlılar’ın kurtardığı mülteci meğerse canlı bombaymış!..
Adı, Ahmed Al Muhammed. Suriye vatandaşı, 25 yaşında. Kendini Paris’te Batacian konser salonunda patlattı, 89 masum insanın ölümüne neden oldu.
Yunan yetkililer, Al Muhammed’in Yunanistan karasularında batan mülteci gemisinden son anda kurtarıldığını belirttiler.
3 Ekim’de önce Leros’a getirilen ve aralarında Al Muhammed’in bulunduğu 69 mültecinin parmak izleri alınmıştı.
Daha sonra Fransa’ya sığınan Al Muhammed, Paris’te yaşamaya başlamıştı. Belli ki buraya katliam hazırlığı için özel olarak gönderilmiş.
Batan gemide boğulup öleceğine, bir ay 10 gün sonra cennete gideceğine inanarak kendini patlatıp ölürken 89 masum insanın da ölümüne neden oldu.
Bu adam Danimarka Halk Partisi milletvekili Soren Espersen.
"Artık IŞİD'i vurmalıyız. Kadın ve çocukların arkalarına saklanıyorlar ve bizim centilmen olduğumuzu bildikleri için öyle hareket ediyorlar. Bundan sonra kadın, çoluk, çocuk demeden hepsini beraber bombalayalım, nasıl olsa o kadınlar da sistemin içindedir, yoksa bu savaş bitmez" açıklaması yaptı.
Dünyanın en uygar ülkelerinden birinin milletvekili intikam için IŞİD’li bütün kadın ve çocukları öldürelim, diyebiliyor. Bunu da çözüm olarak sunuyor.
Uluslararası böylesine büyük bir felaketin, katliamın, insanlık suçunun arkasından çözüm olarak sunulan pespayeliğe bakar mısınız?