İki senedir konuşuyoruz ama…
Önceleri adına Feutullahçılar deniyordu. Sonra Fetullah Hoca Cemaatı oldu. Daha sonra yalnız cemaat dendi. Nihayetinde de, paralel yapılanma oldu.
Cemaat, belli bir kesimi ifade ediyor ve de fazla bir ayırımcılık belirtmiyordu, alışmıştık yani!..
Ama paralel yapılanma korkunç bir eylemi ifade ediyor. Yani, devlet dışında ayrı devlet yapılanması! Fırsatını buldukları gibi asıl devletin üzerini çizip planlaya geldikleri devleti yerine ikame edecekler!
Böyle değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapıya karşı büyük bir savaş açtı. Hani başka bir konuda, bilinen eski bir slogan vardı ya, ”Görüldüğü yerde başı ezilmelidir” diye; işte onun gibi bir şey, paralel yapı imha edilmelidir diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Ben Gaziantep’te bunun pek geçerli olmadığını düşünüyorum. Çünkü burada işler çok karışık. Önemli mevkilerde bulunmuş çok paralelci var. Ortaklıklar kurmuşlar, çok karlı işler yapmışlar, birbirinden kız alıp vermişler, çok içiçe geçmişler.
Böyle bir yapı bugünden yarına tu kaka olabilir mi?
Cemaatçılar, belediyelerle son derece yakın ilişkiler kurmuş, aralarında akrabalık da dahil büyük dostluklar oluşmuş ve inanılması büyük rantlar paylaşılmış. Şimdi deniyor ki, cemaatçılar yok edilecek! Bunun pek geçerli olmadığını biliyorum, çünkü ilişkiler her gün gözümüzün önünde daha da pekişiyor!
Bu özeti yaptıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün büyükelçiler toplantısında yaptığı tarihi konuşmaya değinmek istiyorum.
Erdoğan, konuşmasına başlarken, “Bu konuşmamı yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada yankılacağını bilerek yapıyorum” dedi.
Erdoğan, Suriye ile olan sorunumuzun dışında, Rusya’ya sert mesajlar verirken, İran-Suudi Arabistan çatışmasına da geniş yer ayırdı.
Ama konuşmasında asıl tema paralel yapılanma idi. Bu konuda çok sert konuştu. Bakın neler dedi:
Özellikle Paralel Devlet Yapılanması bu konuda diğerlerini de geride bırakan bir ihanet çizgisine geldi. Bugün dünyada ülkemiz aleyhinde çıkan haberlerin önemli bir bölümünün gerisinde bu yapının ve onlarla irtibatlı kişilerin olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin Paralel Devlet Yapılanması ile yürüttüğü mücadele konusundaki kararlılığımızı sizlere bir kez daha belirtmek istiyorum. Milli Güvenlik Kurulu’muz tarafından da ülkemiz aleyhine çalışan bir terör örgütü olarak tescil edilip faaliyetleri izlenen bu şer şebekesi konusunda en küçük bir müsamahamız yoktur. Siz kıymetli büyükelçilerimizin, görev yaptığı ülkelerde bu yapının tüm faaliyetlerini yakından takip ettiğine, gerekli müdahaleleri hızla ve eksiksiz şekilde yerine getirdiğine inanıyorum. Bakanlığımızca yakından izlenen bu çalışmalarınızda Cumhurbaşkanı olarak şahsımın da daima yanınızda olduğundan şüpheniz bulunmasın.
Şimdi şurayı lütfen dikkatli okuyun:
Paralel Devlet Yapılanması ile mücadele etmek kadar onun sebep olduğu tahribatı tamir etmek de önemlidir. Bu yapının kurduğu okullar, geliştirdiği ticari ilişkiler kendi malı değildir. Bunların hepsi bu ülkenin ve bu milletin imkanları ile tesis edilmiştir. Ama zekattır ama sadakadır ama yardımdır. Dolayısıyla bu değerlerin yok edilmesi yerine asli sahibi olan ülkeye ve millete kazandırılması yönünde gayret sarf etmeliyiz.
Daha nasıl açık ve net söylenebilir ki!..
Okullar konusunda Milli Eğitim Bakanlığımız bünyesinde kuruluş hazırlıkları başlatılan Maarif Vakfı'nın hayata geçmesi, arka arkaya yaşadığımız seçimler sebebiyle biraz gecikti. Farklı vakıflar da bu konuda hizmet vermeye hazır hale geldi, geliyor. Paralel Devlet Yapılanması bünyesinde gözüken ama aslında milletin malı olan okullara süratle sahip çıkılmalıdır. Hükümetimizden ve Milli Eğitim Bakanlığımızdan bu hususa önem ve öncelik vermesini özellikle istiyorum.
Bomba turizmin kalbinde infilak etti!..
Dün İstanbul’da, Sultanahmet de patlayan bomba aslında turizmin kalbinde patladı!
Dış dünyada İstanbul için bir kısıtlama olmadığından burası biraz azalmayla birlikte hatırı sayılır turizm gelirine sahipti.
Güneydoğu’da, dış dünya bizim adımızı kara listeye yazdığı için, yabancı turist hemen hemen yok gibiydi.
UNESCO’dan kazandığımız, gerisinde özverili çalışma ve organizasyon bulunan birincilik biraz olsun umutlarımızı artırmıştı. Artık, Başkan Şahin’in dediği gibi gastronomi nobelli bir şehir olmuştuk.
Şimdi hangi turist İstanbul’a gidecek, hangi turist Gaziantep’e gelecek?
Gastronomi, antik kentlerimiz, kültürümüz... Hepsi bombalandı!
Almanya Dışişleri Bakanlığı, Sultanahmet’deki patlamadan sonra hiç gecikmeden, anında şu duyuruyu yaptı:
“İstanbul’daki turistlerin halka açık yerlerdeki kalabalıklardan ve turistik faaliyetlerden kaçınmaları ve gelişmeler hakkında medyadan ve bu seyahat tavsiyelerinden bilgi sahibi olmaları kuvvetle önerilir.”
Türkçesi, sakın Türkiye’ye gitmeyin, dedi.
Korkum, Ruslar’dan sonra Almanlar’ın da Türkiye’de tatil rezervasyonlarını iptal edeceği.
Türkiye’ye gelen turistler içinde Almanlar’ın bir numara olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Şimdi gelelim patlamaya…
Alman turist grubunun içinde bomba patlatmanın özel bir nedeni olabilir mi?
Almanya, AB içinde en fazla mülteci kabul eden ülke konumunda. Hatta Alman Şansölyesi Merkel, diğer ülkelerin de daha çok mülteci kabul etmesi için baskı yapıyor.
Yani, bombanın Suriyeli mültecilerin durumu ile bir alakasının olmaması gerekir.
Akla gelen, şimdilik, en olası neden, Almanlar’ın Türkiye’ye tatile gelmemesi için panik yaratmak.
Eğer DEAŞ’ın böyle bir projesi varsa, az da olsa amaçlarına ulaştılar diyebiriz.
Gaziantep turizmi için de neresinden bakarsanız bakın, olumsuz bir hava esiyor.