Türkiye için 2 tarih…
Türkiye’nin önünde çok kritik iki gün var; 1 Nisan ve 4 Nisan.
1 Nisan’da Can Dündar ile Erdem Gül yeniden hakim karşısına çıkıyorlar.
Geçen hafta 25 Mart’taki celsede büyük ihtimalle tutuklanacaklardı.
Davaya 40 saat kala savcının değişmesi, mahkeme salonundaki hava, davanın gizli görülmesinin kabulü gibi işaretler herkeste bu kanıyı uyandırdı.
Ancak, önemli ülkelerin Büyükelçi ve Başkonsolos gibi yüksek seviyedeki temsilcilerinin mahkeme salonunda bulunmaları kafa karışıklığı yarattı. Beklenmeyen bu durum karşısında dava bir hafta ertelendi.
Bu hafta Cuma günü Can Dündar ve Erdem Gül yeniden hakim karşısına çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Mart-2 Nisan tarihleri arasında Amerika’ya ziyarette bulunacak.
ABD'de yapılacak Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılacak. Ayrıca Maryland eyaletinde inşa edilen camiin açılışını yapacak. Daha doğrusu külliyenin açılışını yapacak demek lazım. Çünkü bu eyalette müslüman bulunmadığı için cami inşasına önce izin verilmemişti. Sonra projede değişikilik yapıldı ve içinde cami de bulunan Osmanlı tarzı külliye için izin alındı.
ABD’deki ilk Türk-İslam Kültür Merkezi olmaya aday bir yapı haline gelen cami, Maryland eyaletindeki 60 dönüm arazi üzerindeki Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi’nin içinde yer alıyor. Külliyenin 30 milyon dolara malolduğu belirtiliyor.
Açılışı, Erdoğan’ın ile ABD Başkanı Barack Obama ile birlikte yapma ihtimali de bulunuyor. Erdoğan, daha önce şunları söylemişti:
“Obama müsait olursa o vesileyle Maryland’deki külliyemizi de beraber açabiliriz. Kendisine daha önce teklifimizi yaptım. Gelebilirse beraber açarız. Gelmezse biz o seyahat vesilesi ile gidip külliyemizi açacağız. Tarihe bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır. Gelecek nesiller de orayı gördüğü zaman bizi hayırla yadedecektir diye düşünüyorum.”
Erdoğan’ı ABD’de epey sürpriz bekliyor.
Önemli düşünce kuruluşlarının öncülüğünü yaptığı, ABD’nin önde gelen uzmanları, eski yetkilileri ve büyükelçilerinin imzaladığı ağır eleştiriler içeren bir uyarı mektubunun Erdoğan’ın şehre ayak basması ile yayımlanacağı bildiriliyor.
ABD’nin önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie Vakfı’nın Erdoğan’dan gelen konuşma yapma talebini geri çevirdiği iddia edildi. Ancak, Erdoğan’ın 31 Mart’ta Demokrat Parti ve Obama yönetimine yakınlığıyla bilinen Brookings Enstitüsü’nde konuşma yapması bekleniyor. Buradaki konuşmanın da TÜSİAD’in girişimleriyle mümkün olabildiği yine iddia edildi.
Brookings’in başkanı Strobe Talbott, başkanlık yarışının favori Demokrat adayı Hillary Clinton’a yakınlığıyla biliniyor ve Clinton’ın başkan seçilmesi halinde ABD’nin yeni dışişleri bakanı olması bekleniyor.
4 Nisan’da da Rıza Bey’in mahkemesi var. Bu da son derece önemli.
Son yılların en önemli davalarından birisi haline dönüşmesine kesin gözüyle bakılan bu davayla ilgili çok spekülasyon yapılıyor.
Gazeteci Oray Eğin, ünlü avukat Scott Rothstein hikayesini anlatarak, “Kimse Reza’ya güvenmesin, Reza da kimseye…” diyerek, FBI’ın adam kandırmakta, anlaşıyormuş gibi yapmakta çok başarılı olduğunu ima ederek bu kurumun hiç güvenilir olmadığını söylüyor.
İyi haber kaynaklarına sahip gazeteci Akif Beki ise Rıza’nın Miami’ye kesinlikle anlaşmalı gittiğini yazdı.
Rıza Bey’in Türkiye’deki avukatı Şeyda Yıldırım’ın yorumu ile New York Barosu’nun tecrübeli avukatı Cahit Akbulut’un yorumu tamamen birbirine zıt!
Düşünüyorum da, Rıza Bey hakkındaki iddianameyi hazırlayan Bölge Savcısı Preet Bharara bizim medyayı okusa, hukuçularımızın yorumlarını dinlese inanın adamın kafası karışır!
Benim yorumum, olayın ilk günü yazdığım gibi, Rıza Bey kendi isteği ile kameranın karşısına oturdu ve her şeyi anlattı. Bülbül gibi öttü!
Yok efendim, FBI İstanbul’a gelmiş, özel bir evde Rıza Bey’le görüşülmüş, yok efendim İstanbul’daki konsoloslukta çalışanın birisi FBI görevlisiymiş, onunla görüşmüş vb.
Rıza Bey’in ABD vizesini nereden aldığı kesinleşti: Dubai’den.
Özel evlere ne gerek var! Her şeyin Dubai’de gözlerden ırak gerçekleşmiş olması akla en yatkını değil mi?
Bharara’nın, bir şekilde iletişim kurduğu 17-25 Aralık savcılarından işin inciğini cıncığını öğrenmiş olması da yine akla yatkın değil mi?
Bir parlamenter arkadaşım şöyle dedi:
“Ortada olması gereken para 8.5 milyar dolarmış. Rıza, diyormuş ki, bende 700 milyon dolar var, başka yok! O ünlü savcı işte bu paranın artanını bulacak!..”
İktidara yakın medya diyor ki, Amerika Erdoğan’a darbe yapmak istiyor.
Bence doğru yazıyorlar.
Ambargo zamanında uzun süre bu işler olmuş. İran petrolünü satmış, parasını da illegal yollardan tahsil etmiş. Ancak tahsilatta doğal olarak bir takım olaylar olmuş. Hem burada, hem orada (İran).
Madem ABD bu işin farkındaydı, o zaman neden müdahale etmedi?
Şimdi bunu pazarlık konusu yapacak da ondan!..
Hem sonra o ambargo çok mu hukuki?
Diyeceksiniz, BM’den çıkardılar o kararı…
Peki, BM tarafsız bir kurum mu?
Yani, bu iş uzayıp gider…
Ülkemizdeki tek adam yönetim tarzına kızıyoruz, benimsemiyoruz. Ama ABD’nin dünyayı yönetme tarzı ve tavrı başka mı?
İkisi de kötü.
Şimdi bir kötü, diğer kötüyü sindirmek istiyor!
Kadın/erkek eşitliği…
Büyük Britanya İmparatorluğu’nun varisi Prens William, paskalya tatilini eşi Kate Middleton, çocukları Prens George, Prenses Charlotte ile birlikte geçirmesi beklenirken soluğu, Afrika’da, Kenya’da aldı. Burada 4 gün kalacak.
Nedeni, eski kız arkadaşı Jecca Craig’in düğününe katılacak. Ama Jecca, Kate ile William’ın düğününe katılmamıştı!
Batı’da böyle bir davranış tarzı son derece normal. İnsanlar hoşgörülü. Sakıncalı olsaydı zaten babaannesi, Kraliçe Elizabeth izin vermezdi!
Burada şimdi şunu sormak lazım.
Kate’in eski erkek arkadaşı evleniyor olsaydı, Kate onun düğününe Kenya’ya gidebilir miydi?
Dürüst yanıt: Gidemezdi!
O zaman sormak gerekmez mi, nerede kaldı kadın/erkek eşitliği?
Laf da...
Prens William ve eski kız arkadaşı Jecca Craig.