Biz bu alçaklığa 25 yıl önce de geçit vermemiştik...
Önceki gün, tam 25 yıl önce İstanbul Zaman gazetesinin birinci sayfasında ailemize yapılan alçakça saldırıyı betimleyen habere yer verdik. Zaman gazetesi, ülkemizi bölmek ve parçalamak istediği, vatan hainliği yapan bir örgütün gazetesi olduğu için kapatıldı.
Bu gazete Fetullah Gülen’e (FETÖ) ait, onun fikirlerini, prensip ve düşünceleri yayan bir mevkute idi.
40 yıldır ülkemizin altını oyuyordu. Bizimle de 25 yıl önce uğraşmaya başlamışlardı. Söz konusu haberi yazan şarlatan, insan kılığında hala şehrimizde mesleği icra ediyor.
Bu paralel yapının genel karakteri hakkında dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan genel bir değerlendirme yaptı. Şöyle dedi:
"Bu yapının her okulu, her dersanesi bir terör yuvasıdır. Bu adamlar katildir, riyakardır, sinsidir, hırsızdır, gaspçıdır, haindir, maşadır, fasıktır.”
Bu kadar ağır sözlerden sonra benim ekleyeceğim bir şey kalmıyor.
11 Ağustos 1991 tarihinde vatan hainlerinin gazetesinde yayınlanan yazıya, Sabah, bir gün sonra 3 ayrı kalemden alçaklığa ışık tutan cevaplar vermiş. Bu yazıları da okuyucularımız için 25 yıl sonra yeniden yayınlıyorum.
Ayrıca, Gaziantep Emniyet Müdürü Tezcan Özkanlı’nın açıklamasını ve okuyucularımızdan gelen bazı tepkileri de yine bilgilerinize sunuyorum.
Türkiye, yıllardır Batılı anlamda çağdaş bir ülke olmanın mücadelesini veriyor. Büyük Atatürk'ün ülkenin yüzünü, cehaletin hakim olduğu, şeriat kuralları ile yönetilen Arap dünyasından alıp, Batı'ya çağdaşlığa, medeniyete çevirmeye amaçladığı devrimleriyle bir daha asla geriye bakmamak üzere yol alışımızın üzerinden yıllar geçmiş...
Bu devrimler; ülkenin bölünmez bütünlüğünü sağlayıcı, onu geri döndürmeye çalışan güçlere engelleyici ilkelerle pekiştirilmiş... Sağduyu sahibi her Türk vatandaşı, şeriat düzenini her zaman reddetmiş, bu akımlara karşı çıkmış, bunlarla mücadele edenlerin yanında olmuştur.
Bunun içindir ki, Gaziantep'te 45 yıldan beri yayın hayatını sürdüren, Atatürk İlkeleri'nin en güçlü savunucusu olan Gazeteniz SABAH, okuyucularından destek gördüğü için, büyüyerek ve gelişerek bugünlere gelmiştir. SABAH; bugüne kadar bir tek gün bile zerre kadar taviz vermediği bu yayın prensibinden, bundan sonra da ne pahasına olursa olsun taviz vermeyecektir. Çünkü SABAH, ülkeyi karanlığa sürükleyecek, şeriat düzenine özenen bu bir avuç azınlığa değil, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, çağdaşlığa, dinin çıkarlara alet edilmemesi gerektiğine inanmış, çok geniş bir kitleye dayanıyor, onlarla yaşıyor, onlarla yaşayacaktır...
Nurgül Balcıoğlu
Genel Yayın Yönetmeni
Ben sadece barış ve dostluk istiyorum
Pazartesi günü sabahtan gazeteye geldiğimde, asansörde Nurgül Hanım'ı görüyorum, son derece şık giyinmiş. ..
Ama Genel Yayın Müdürümüzün yüzünde muzır bir ifade... Belli ki hafta sonu ben yokken bir şeyler olmuş... Ve nihayet olayı öğreniyorum, ailece gerici bir gazeteye manşet olmuşuz...
Zaten bekliyordum, hiç sürpriz olmadı! Yalnız sürpriz olan, gazeteye babamın kötü bir fotoğrafını basmış olmalarıydı. Halbuki babam, yakışıklı bir erkek, daha güzel bir fotoğrafını kullansalardı memnun olurdum!
Babam Osman Tuzcu, gazeteciliğe ilk başladığı günden beri Atatürk İlkeleri'ni benimsemiş, gericiliğin hep karşısında olmuş birisi... Ve ben çocukluğumdan beri hatırlarım, bu tutumundan dolayı, gericilerden zaman zaman tepki, zaman zaman da tehdit almıştır. Şimdi ne acıdır ki, sene 1991 olduğu halde, halen gericilerin bu tür antidemokratik hareketleri devam ediyor. Antidemokratik dedim, çünkü demokratik düzende bir gazetenin diğer bir gazeteyi veya yazarı eleştirmesi doğal. Ama bu eleştiri, iftira atarak, gerçekleri saptırarak veya insanları yapmadıkları şeylerle suçlayarak olmamalı.
Bizi sözde eleştiren insanlar, eleştirdikleri yazılarımızı okumamışlar bile. İlk hareketi (eleştiri diyemiyorum, saldırı demek daha doğru olur!) yaptıklarında oturup düşündüm, neden yaptılar diye...
Konu gayet açıktı: SABAH, gericilerin Anadolu Lisesi egemenliğine son verilmesini sağlamış ve Merkez Ortaokulu Müdürü'nün Atatürk düşmanlığını dile getirmişti. Üstelik SABAH Ermenilerle barış yapılması, Yahudi Havrasının restore edilmesini sağlamak gibi son derece spekülatif konularla uğraşıyordu.
Sayın Aroyan'dan, "Bir Türk-Ermeni diyaloğunu başlatmaya ne dersiniz?" diye teklif geldiğinde, oturup konuştuk ve hep birlikte karar aldık. Neden bir Abdi İpekçi'nin Türk-Yunan dostluğu üzerine yaptığını, biz SABAH Gazetesi olarak Türk-Ermeni dostluğu konusunda yapmayalım dedik.
Nitekim bu diyaloğun çok faydası oldu. Kaliforniya'da sürekli Türk aleyhtarı yayın yapan Los Angeles Times Gazetesi son iki seneden beri, "Artık Türk dostlarımızı incitmeyelim" türü yazılar yayınlamaya başladı.
SABAH Gazetesi yayın politikasını tabii ki gericilerin varsayımları, zevkleri veya çıkarları doğrultusunda çizmiyor.
Her zaman ileriye dönük, çağdaş bir anlayışla Atatürk ilke ve inkılaplarından ödün vermemek üzere kuruyor.
Ayfer T. Ünsal
Bu kadar cehalet olur mu?..
Önceki gün "Gerici çevrelerin" sözcülüğünü yapan bir İstanbul gazetesinde SABAH ailesini itham eden abuk-subuk bir haber yayımlandı.
Haber, şu varsayıma dayandırılıyor:
SABAH Gazetesi sahibi Aykut Tuzcu, Amerikan Koleji mezunudur. Öğrenimini, İngiltere ve Almanya'da yapmıştır. Gaziantep Rotary Kulübü'nün kurucu üyesi ve eski başkanlarındandır. Amerikalı diplomatlarla yakın dostluk ilişkileri içerisindedir. Gazetesinde Ermenilerle, Rotaryenlerle, Lionesslerle, Lionslarla ilgili haberler yayınlanmaktadır.
Dolayısıyla, Aykut Tuzcu Evrensel kişiliğini kullanarak, Türkiye'de bir Ermeni devleti kurulması için çalışmalar yapmaktadır. Haberin kısaca özeti bu...
Benim böyle bir çalışmam yok. Türkiye'de bir Ermeni devleti kurmak gibi bir düşüncem de yok. Zaten bu konu, Kalkınmada Öncelikli Yöreler kapsamında bulunan Doğu'da teşvik edilmemektedir, kredi de verilmemektedir!!!
Bu kadar abuk-subuk, saçma, inanılması mümkün olmayan bir iddiaya başka nasıl yanıt verilebilir ki!.. İnsanın inanası gelmiyor... Bu adamlar ne kadar gerideler Yarabbim... 21. Yüzyılda bu cehalet olur mu?.. Dünyanın uygar ülkeleri refah içinde yüzerken, insan haklarını inanılmaz boyutlara çıkarmış, artık çevre sorunlarıyla uğraşırken, bu insanların örnek olarak İran'ı ve Suudi Arabistan'ı almalarını anlamak gerçekten çok zor...
Biz dostluk ve barışı savunuyoruz. Onlar, İran'la Irak'ın 7 yıllık anlamsız savaşları gibi devamlı savaşılsın istiyorlar. Dostluk ve barışı savunanlara ise akla hayale gelmeyen, en iğrenç, en çirkin saldırıları yapmaktan çekinmiyorlar.
Çamur atanlar, attıkları çamurun hesabını yüce Türk adaleti önünde vereceklerdir.
Aykut Tuzcu
SABAH'tan teşekkürler...
Yüzlerce telefonunuza, binlerce teşekkürler...
SABAH'ı var eden siz sevgili okurlarımızın yürekten desteğine on binlerce teşekkürler...
"İki dükkanım var, birini satıp size maddi destek olmak istiyorum lütfen çekinmeyin..."
"Aslında saldırı size değil, laikliğe ve Atatürk İlkeleri'ne yapılmıştır. Burada siz kamu temsilcisi olduğunuz için ön saflarda çarpışıyorsunuz. Biz bu tür olaylara tepki duyduğumuz halde ön saflarda yer alamıyoruz..."
"Ne yazık ki tek yapabileceğimiz sizi manen desteklemek... Başka bir şey yapabilirsek, lütfen söyleyin..."
"Allah sizin varlığınızı eksik etmesin..."
“Siz olmasınız acaba ne olur? Düşünmek bile istemiyorum...”
"Bu küçük çaptaki saldırılar sizi asla yıldırmasın. Unutmayın ki arkanızda 40 yıllık bir okuyucu kitlesi var..."
Ve… Emniyet Müdürü Sayın Tezcan Özkanlı’ya teşekkürler…
“Bir İstanbul Gazetesi’nde size yapılan çirkin saldırıda adımın kullanılmasını esefle karşıladım. Gazetenin bölge sorumlusunu çağırarak, gerekli uyarıyı yaptım. Benim, SABAH’ı yayımlayan Tuzcu Ailesi’ne karşı güvenim sonsuzdur. İddialar, kargaları bile güldürecek niteliktedir...”